Salı, Kasım 5, 2024
AÇIK GÖRÜŞ

Söz Bitti

Veysi Dündar

Bazen söz gerçekten biter. HDP’ye yönelik son tutuklama dalgası aslında bu anlardan biri. Topu ister Suriye’de ister Libya’da ister Doğu Akdeniz’de ister Ermenistan’da sektirsin iktidar voleyi hep aynı kaleye çakıyor.
Sırrı Süreyya Önder bilmem kaçıncı defa kendisini demir parmaklıklar ardında buldu. Aktif siyasette adını duymadığımız isimler sırf aynı geçmişin hesabını vermek üzere toparlanıp yeniden özgürlüklerinden edildi.
Geçmişin hesabını verme konusunda o kadar duyarlı olunsa Sivas Katliamının, Maraş Olaylarının, Çorum’un , Bahçelievler’in hesabı sorulur.15 Temmuz’a gidilen yolda ne istenildi, ne verildi sorusuna sıkı yanıt aranır.
Ama üzüm yemeden, bağcıyı da dövmeden bağa el koymak olunca amaç mantık arayışı nafile oluyor.
Şarkıdaki gibi bülbülle falan değil bildiğin zaptiyeyle budanmaya çalışılıyor HDP’nin bağı.
Memleketin sadece doğusunda değil batısında da en az 6 milyon insanın oyları temsil kabiliyetinden arındırılıyor.
İktidar ortağı ve sesi her daim gür çıkan, yargıya tavsiyeleri emir telakki edilen MHP’nin aldığı oydan sadece fazla değil. Ülkeye yaygınlığı açısından da son derece daha homojen bir temsil tabanını gösteriyor.
HDP’nin genel başkanı Mithat Sancar PKK ile partisinin arasında ilişki var mı sorusuna şu yanıtı veriyor :”Hiçbir ilişkimizin olmadığı bir yerle ‘mesafe koyun’ çağrısı da o kadar temelsiz ki… Mesafe koymak değil, bizim hiçbir ilişkimiz yok, bu kadar net söylüyoruz, olmaz da… “
Kurdun ceylanı yemek için suyumu kirletiyorsun söylemine benzer biçimde uğraşılıyor HDP ile . Zaten PKK’nın ve HDP’nin açılımlarına bakarsanız bunu göreceksiniz.
Kürdistan İşçi Partisi
Halkın Demokrasi Partisi.
Yani olsa olsa rakip olur bunlar birbirine.
Hemşerim Orhan Miroğlu’na da anlatmıştım zamanında. Bask Bölgesinde ayrılıkçı ETA örgütünün partisi Batasuna Partisi yasaklandı. Bu çok normaldi çünkü ETA’nın doğrudan bir kolu idi bu parti. Ama bu kurulan diğer partilerin Bask Milliyetçisi olduğu , olması gerektiği gerçeğini ortadan kaldırmadı.
Batasuna kapatıldı ama ideali Bask Milliyetçiliği olan partiler kuruldu ve İspanya’nın özerk yapısı içinde kendi bölgelerini yani Bask Ülkesini yönetiyorlar.
Bask’lar kadar şiddet yanlısı olmayan ama daha çok ses çıkaran Katalanlar ise Katalan Ülkesini Birleşmiş Milletlere kaydettirmek istediklerinde karşılarında Merkezi Hükümeti buldular.
İspanya Elması ile Türk Armudunu birbirine karıştıranlar politika cahillerini kandırırlar belki ama az çok siyaset bilimi tarih dış politika bilen herkes AKP’nin cebren HDP seçmeninden AKP seçmeni manifaktür etmek istediğini gayet iyi anlıyor.
Zaten mükerrer İstanbul seçimlerinden hemen önce de bu üretim faaliyetini sağlamak için Osman Öcalan’a ekranlar açılmamış mıydı? Abdullah Öcalan’ın ucu yanık mektubu çarşaf çarşaf iktidar medyalarında boy göstermemiş miydi?

İster 1930’ların Almanya’sı ister 1950’lerin Amerika’sı, SSCB’si, ister 12 Eylül Türkiyesi olsun propaganda makinalarının kesintisiz çalıştığı siyasi dönemler birbirinin altına kopya kağıdı konulmuş halidir.
Türkiye’de son 5 yıldır devam eden politik sürecin giderek bu saydığım dönemlere benziyor olmasının hiç de tesadüf olmadığını düşünüyorum.
Baskıyı artırmanın ve onu bir yol ve yöntem yapmanın en büyük gerekçesi meşruluktan duyulan kaygıdır.
Halkın iradesini manipüle ederek yol alabileceğine inanan siyasi güç bir de iktidar aparatını eline geçirirse kendi gibi olmayan, düşünmeyen herkes hain, illet zillet olur.
Oysa aslında bu ülkeyi oluşturan geniş tabanın konsensüsüdür üzerinde konuşulan. Bu tabanın bileşeni olduğu aşikar olan 6 milyon insanın oy verdiği partiye kontamine muamelesi yaparak ülkenin yarısından fazlasını geçersiz oy verdiklerine ikna çabası güdülmektedir.
Bu nafile çabanın ve haksız siyasetin dönüp dolaşıp hep aynı labirente takılmasına şaşmamak lazım.
40 gün hapisten devşirilen mağduriyet 4 yılı bulan özgürlük yoksunluğu ile mukayese edilemez. 4 yıl tam 40 tane 40 gün eder sayma bilenlere tabii.