Cumartesi, Ocak 25, 2025
AÇIK GÖRÜŞGÜNDEM

Nerede Kalmıştık?

Dr.Mehmet ANTMEN

NEREDE KALMIŞTIK ?
Bugün 29 Ekim 2023. Cumhuriyetin 100. yılı. Kurulduğundan bu yana eksikliklerini hissettiğimiz, laikliğin, bağımsızlığın, eşitliğin, kardeşliğin gerçekleşemediği Cumhuriyetimizin 100. yılı. Kim bilir belki bu nitelikleri için onlarca yıl daha mücadele etmemiz gerekecek olan Cumhuriyetimizin 100. yılı.

Bu yazıyı yazmak için tam yedi yıl bekledim. Tam 84 ay, tam 362 hafta, tam 2.545 gün, tam 61.080 saat ve tam 3.664.800 dakika. Emin olun bunun saniyeleri de var ama en azından sizin için ayrıntı olduğu için yazmıyorum buraya.

29 Ekim 2016’da Resmi Gazetede KHK ile İhraçlar listesinde adımı gördüğümde göğsüme bir kaya konulduğunu hissetmiş ve yatağa uzanıp, gözümü kapayıp, “birgün gözümü açacağım ve bu haksızlık sona ermiş olacak” diye düşünmüştüm. 19 Ekim 2023 tarihinde açtığımda gözümü bu haklı davayı nihayet kazandığımı öğrendim. Hani gözümü kapattım dediysem, öylece bekledim sanılmasın.

Bu yedi yılı mücadele ile geçirdim. Hem de bir an olsun gözümü kırpmadan, bir an olsun ümitsizliğe kapılmadan, bir an olsun kaybedeceğimi düşünmeden.

Bu süre içerisinde önce annemi kaybettim, sonra COVID-19’dan dostlarımı, meslektaşlarımı ve 300 bin yurttaşımızı, sonra 6 Şubat depreminde on binlerce vatandaşımızı kaybettik ki bazılarının cesetlerine bile ulaşılamadı. Ve belki de benim için en önemli kayıplardan biri de 14 Mayıs seçim yenilgisiydi. 6.5 yılın bende yarattığı hırsla sarılmaya çalıştım 14 Mayıs seçimlerine. Karanlık bitecek, tünelin ucunda bir ışık belirecek ve 15 Mayıs’tan itibaren hep birlikte bu ışığa kavuşmak için mücadeleye devam edecektik.

Ama olmadı. Bir yandan 20 Temmuz 2016’dan beri uygulanan baskının artacağı bir ortam, diğer yandan tüm muhaliflerin umutlarının kırılacağı bir sonuçla karşılaştık 14 Mayıs akşamı.

Ama ümit tükenmemişti hâlâ ve inatla, ısrarla mücadeleye devam etmek gerekiyordu. Belki geriye kalan 100 binin üzerinde insan için değil ama benim açımdan bu ümidin ilk belirtisi 19 Ekim 2023 sabahı belirdi ve KHK-İhraç mahkememi kazandım.

Her ne kadar adalet çok geç gelmiş ve çok derin yaralar, izler bırakmış olsa da gecenin en karanlık anında doğan bir güneşi andıran bu karar benim için mücadele etmenin ne denli önemli olduğunu gösteren bir işaret olmuştu.

İhraç sürecimin başından beri hep tekrarladığım bir şey var; Ben sosyalist bir insanım, ben devrimciyim. Eğer bu niteliklerim nedeniyle beni ihraç ettiyseniz, ben mücadelemi başka alanlarda da sürdürme kabiliyetine sahip bir insanım. Ama ben şuna inanıyorum ki, ne devrimcilik bir suçtur ve ne de sosyalist olmak. Aksine bu nitelikler beni ben yapan ve günümüz Türkiye’sinde her insanın sahip olması gereken niteliklerdir.
İşte bu yüzden haklı oluğumun bilincindeydim, bu yüzden mücadelemden bir an olsun geri durmadım, bir an olsun kazanacağımdan ve “NEREDE KALMIŞTIK” başlığıyla son yazımı yazacağımdan şüphe duymamıştım.

Şunu çok iyi biliyorum ki; benim gibi haksız ve hukuksuz bir şekilde ihraç edilen 125 bin insan var bu ülkede. Darbe girişimine katılanlar dışında hepsinin haklı olduğuna inanıyorum. Bir bankaya para yatırdığı için, herhangi bir gazeteye abone olduğu için, herhangi bir haberleşme ağını kullandığı için ya da çocuğunu herhangi bir okula gönderdiği için haksız ve hukuksuz bir şekilde işlerinden edilen on binlerce insan. Bizler; sosyalistler ve devrimciler olarak sadece kendimiz gibi düşünen insanlar için değil bu hukuksuzluğa uğrayan herkes için bu mücadeleyi sürdürmeliyiz.

Bu mücadele sadece KHK zulmüne karşı yürütülen bir mücadele değil, aynı zamanda demokrasi mücadelesi. Ülkenin bağımsız, laik, demokratik bir Cumhuriyete kavuşma mücadelesi. Eğitimde ve sağlıkta kamusal hizmetin yaratılma mücadelesi. Tüm çalışanların grevli ve toplu sözleşmeli sendikal haklara sahip olduğu, güvenceli, insanca yaşayabileceği bir ücretle çalışmasının mücadelesi.

Bu mücadeleyi büyütmek hepimizin çocuklarına, torunlarına borcu. Ve ben bir an olsun bu mücadeleden geri durmayacağım.

Bu yedi yıllık süreçte bana desteğini esirgemeyen, örgütlerim Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES Genel Merkezi ve Mersin Şubesi), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Mersin Tabip Odası, Türk Tabipleri Birliği(TTB), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), SOL Parti Merkezi ve Mersin İl Örgütü, Mersin Emek ve Demokrasi Platformu, ailem, dostlarım, dönem arkadaşlarım ve adlarını buraya sığdıramayacağım kadar çok mücadele arkadaşlarıma sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

NEREDE KALMIŞTIK yazısını yazacağımdan bir an bile şüphe duymamamı sağlayan CHE’nin o meşhur sözüne ve kendisine saygıyla;
GERÇEKÇİ OL, İMKANSIZI İSTE.