Yargıda Yeniden Başlamak
Artık yargının, insani değerleri üstün tutan, kişi ve etik ilişki değerlerini önceleyen bir yargılama mekanizması için, her tür etki ve baskıyı bertaraf etmeye özgülenen bağımsızlık ve tarafsızlık ilkelerini uyandırıp, ona vücut vermesi, bu yolda eylemesi, var gücüyle çaba göstermesi tek sorumluluğudur.
Kişi ya da kurumlar açısından uyuşmazlıkların giderilmesi, haklı olana hak ettiğinin teslimi ya da cezalandırma yetisi, hukuk tarafından yargı gücüne verilmiştir. Yargı, bir elindeki uyuşmazlık için diğer eliyle tuttuğu hukuktan adil bir sonuç üretmekle görevlidir. Bu görevi yerine getirmek, hukukun öngördüğü prosesi başarıyla tamamlayabilmeyi gerektirir. Yargılama olarak tanımlanan süreç, ilgililerle kurulan etik ilişkinin toplamıdır. Adaletin ve hakikatin tezahürüne olanak tanıyabilecek, hukukun adil bir sonuç yaratmasının önünü açacak olan, etik değerlere önem ve özen gösteren bir yargıdır. Yargılamanın üzerinde yükseleceği etik ilişki değerleri, süreci yürüten yargıcın işlevi ile doğrudan bağlantılıdır. Yargıç, yüzyıllara mal olan bir mücadele ile tarihten süzülüp gelen hukukun temel ilkelerini yargılamanın zeminine yerleştirmelidir.
Anılan ilkeler tam da buradan yargıca, yasadan hukuk, hukuktan da adalet üretme görevi yüklemektedir. Bu ödev, değerler bilgisini sarıp kuşatan yaşamsal bir ödevdir. Artık yargıç, kişi değerleri ile etik ilişki değerlerini buluşturarak yargılamayı, insani değerleri esas alan, yücelten bir zeminde yürütmek zorundadır.
Elbette koşulların zorluğu burada kendisini gösterir. Zira yargı politikalarına yön veren siyasal güç/otoritenin, gerek sistemin işleyişine ilişkin hukuk tanımaz düzenlemeleri, gerekse yargı gücünün ürettiği karar ve hükümlerin uygulanmasına yönelik zorunluluğu ihlal eden kasıtlı eylemleri, yargının, insanlığın yüzyıllara mal olan mücadele ile edindiği ilkeleri neredeyse unutmasına yol açtı.