Cumhuriyet’ in 100.Yılı Münasebetiyle Çıkması Muhtemel Olan Genel Affın Hukuksal Boyutu
GENEL AF KAPSAMI VE UYGULANMASI
Genel af kapsamına giren suçlar, hukuki niteliklerine göre belirleneceği gibi, kanun maddelerinin ya da ceza sınırının esas alınması şeklinde de belirlenebilir[13]. Anayasa’mızın 87’inci maddesine göre genel af kapsamının belirlenmesi, bu bağlamda hangi suçların bu kapsama gireceğini veya hangi suçların kapsam dışı bırakılacağına karar verilmesi konusunda yetkili organ yasama organıdır. Burada af konusuna ilişkin yasama organına geniş yetkiler verilmiştir. Ancak yasama organının bu yetkisine anayasal bir sınırlama getirilmiştir. Bu sınırlama Anayasa’nın 169’uncu maddesinde, “… münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz.” şeklinde belirtilmiştir.
Yukarıda belirttiğimiz gibi af kapsamı belli suçlar için şarta bağlanabilir. Bu şart, taliki(geciktirici) ve infisahi(bozucu) olmak üzere ikiye ayrılır[14]. Geciktirici şartta bağlı genel afta, aftan yararlanacak kimseden belirli bir süre içinde teslim olma veya müsadereye tabi eşyayı verme gibi benzeri bazı mükellefiyetlerin yerine getirilmesi istenir. Kişi ancak bunları ifa ettiği durumda af kanunundan faydalanması mümkündür[15]. Buna örnek olarak Cumhuriyet’in 10. yıl dönümü nedeniyle çıkarılan 2330 sayılı Af Kanunu’nun, “Firar halinde olup bu kanunun mer’iyete girdiği tarihten itibaren üç ay içinde Hükümete müracaatla teslim olmayan maznun veya mahkûm şahıslar bu kanunun hükümlerinden istifade edemezler.” şeklindeki 14’üncü maddesi örnek gösterilebilir[16]. Bozucu şarta bağlı afta ise, fail kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte derhal aftan yararlanır. Ancak kanunda öngörülen bozucu şart gerçekleşecek olursa, af geri alınmış olur[17] ve fail artık aftan yararlanamaz[18]. Uygulamada en fazla rastlanan bozucu şarta bağlı genel afta ise, aftan faydalanan kimsenin belirli süre içerisinde tekrar suç işlemesidir[19]. Buna da örnek olarak 8 Ağustos 1324 tarihli Umumi Af Kanunu’nda, aftan yararlananların, “10 Temmuz 1324 tarihinden itibaren 6 sene içinde hiçbir suç işlememeleri” şart olarak konulmuştu. Bu süre içerisinde suç işleyen kişi hem aftan yararlandığı suçtan hem de sonradan işlediği suçtan cezalandırılacağı hususu öngörülmüştü[20]. Kanuna aksi hüküm konulmadığı sürece kural olarak güvenlik tedbirleri af kapsamına girmez[21].
GENEL AFFIN HUKUKİ SONUÇLARI
Genel af, ceza hukuku açısından çeşitli sonuçlar doğurmakla birlikte esas olarak TCK’nın 65’inci maddesinde belirtildiği üzere, kamu davasının düşmesini ve hükmolunan cezaların bütün neticeleri ile birlikte ortadan kalkmasını sağlar. Başka ifadeyle genel af, fiil hakkında dava açılmamışsa davaya engel olur. Açılmışsa düşürür, infaza geçilmiş ise infazı durdurur[34]. Bu şekilde af kesin hükümden önce ve kesin hükümden sonra çıkıp her iki durumda da etkisini göstermektedir. Bu başlık altında söz konusu iki durumda affın yarattığı hukuki sonuçlara değinmekte fayda vardır.
Affa konu fiil hakkında henüz kesin hüküm verilmemiş ise, soruşturma aşamasında savcı kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verir, iddianame düzenlenip dava açılmış ise mahkeme düşme kararı verir. Şayet dava dosyası istinaf veya temyizde ise bu merciler dosyayı incelemeyip davanın düşürülmesine karar verir. Affedilen fiilin hukuki nitelendirilmesi değiştirilmiş olsa da, fiil affedildikten sonra yeni bir hukuki nitelendirmeyle yeniden dava açılamaz[35].
Genel af ile birlikte fail cezalandırılmadığı için ceza mahkûmiyetinin doğurabileceği hiçbir sonuç meydana gelmez. Bu nedenle bir mahkûmiyet kararına bağlı olarak hükmolunan güvenlik tedbiri de uygulanmaz. Şayet bir ceza mahkûmiyeti olmaksızın güvenlik tedbiri uygulanabilirse bu durumda genel af bu tedbiri etkilemez[36]. Örneğin, akıl hastaları, küçükler, sağır ve dilsizler ile alkol ve uyuşturucu maddeler kullananlar hakkındaki tedbirler genel affa rağmen uygulanır[37].
Ceza hukukunda suçun bir tarafında fail, diğer tarafında işlenen fiil nedeniyle haksızlığa uğramış olan mağdur bulunmaktadır. Klasik anlamda mağdur kimi zaman gerçek kişi, kimi zaman tüzel kişi ve kimi zaman da devlet olmaktadır. Genel af kanununun çıkarılmasındaki amaç, başta kamu yararı olmakla birlikte, toplumsal barışı sağlamak ve suçluyu topluma yeniden kazandırmaktır. Genel af çıkarılırken suçluyla birlikte mağdurun da dikkate alınması gerekir. Şayet mağdurlar yeterince düşünülmeden af kanunu çıkarılırsa kamu vicdanı zedelenir, adil bir denge sağlanmaz ve bazı kimselerin suç işlenmesine özendirilir. Bu anlamda toplumsal tepki açısından, devlete karşı işlenen suçların genel affa tabi olması kişilere karşı işlenen suçların genel affa tabi olmasından daha avantajlıdır. Zira mağdur kendisi olması nedeniyle devlet kendisine karşı işlenen suçları her zaman affedebilir. Ancak kişilere karşı işlenen suçların affedilmesinde mağdur başkası olduğundan dolayı bu kişilerin genel affa tabi tutulması adalete zarar verebilir.
Kural olarak genel af ceza infazının amacına aykırıdır. Ancak kanunların yanlış uygulanması, yargıdaki hataların artması ve bu hataların çözülemeyecek şekilde düğümler haline geldiği durumlarda toplumsal yarar gerekçesiyle af artık zorunlu hale gelmektedir. Cumhuriyet’in 100. yılına girerken toplumdaki kutuplaşmayı ortadan kaldırmak ve yargının sebep olduğu yaraları gidermek ve bu bağlamda daha güçlü bir demokratik birlikteliği sağlamak adına genel af kanunu ile yeni bir sayfa açmak gerekir. Bu bağlamda güçlü demokratik bir ülke için Cumhuriyet’in 100. yılının tüm mağduriyetleri sona erdirip toplumsal barışı sağlayacak şekilde anayasal sınırlar içersinde kalmak kaydıyla genel af kanunu çıkarılmasının faydalı olacağını düşünmekteyiz. Ancak genel aftan sonra kanunlar tekrardan yanlış uygulanırsa, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları uygulanmaz ve yargının bağımsız ve tarafsızlığını engelleyen nedenler ortadan kalmaz ise mevcut sorunlar tekrardan ortaya çıkacaktır. Bu anlamda genel af kesin çözüm değil, sadece mevcut durumdan kaynaklı teknik bir zorunluluktur.
Faruk ÖZALP