Ülkem Adına Utanıyorum: Mustafa Said Türk’ü Serbest Bırakın!
Biri bize 86 yaşında yatalak bir adam cezaevinde nasıl kalacak anlatabilir mi? Başınıza gelebilecek en kötü şey, birine muhtaçken cezaevinde olmaktır.
Her gün dünden daha kötü haberlere uyanıyoruz. Hani şu sürekli yaşadığınız boğulma, sıkışma, çıkışsızlık, soluksuzluk hissi var ya, bu konuda yalnız değilsiniz. Farkında olan veya olmayanlarla birlikte hep beraber dibe vuruyoruz. Sistem bize nur topu gibi bulantılar, bunaltılar hediye etti ve boynumuza pranga oldular. Maalesef ki hâlen aldığı nefese şükreden, çevresini umursamayan ve başkasının acısına bakmayı unuttuğundan bihaber yozlaşmış ruhlar, boğulanlara bakıp “Yalan söylüyorlar, numara yapıyorlar, gebersinler” gibi şeyler geveleyip duruyor salyalarını akıtarak.
Doğru, çok zor dönemlerden geçiyoruz, daha da doğrusu geçmiyoruz zira geçmeyecek. Sadece bununla baş etmeyi, her şeye rağmen en azından ayakta kalabilmeyi öğrenmemiz gerekecek. Yıllar yıllar önce bu sınavlardan geçenler ve survivor konusunda “doktora” yapanlar, şimdi bu hissin ağırlığı ve ölümcüllüğünün yeni farkına varıp hayattan soğuyanlara deneyimlerini aktarmalı. En azından iki günlük soluk olmalı ki, bugünlere ve önümüzdeki karanlığa karşı “Yalnız değilsiniz ve baş edebilirsiniz” adlı küçük mum ışığı sönmeden yansın.
Cezaevindekiler için adalet istiyoruz, çocuklar, yaşlılar, hastalar, yani öncelikle en zayıflar için adalet diyoruz. Milyonlarla birlikte adaletsizlik ve yoksulluk bataklığında debelenirken yaşlıları, çocukları ve hastaları biraz daha yukarı kaldırıp kıyıya atmaya çalışıyoruz. İşte tek yapabildiğimiz bu.
Mustafa Said Türk, 86 yaşında bir hacı amca. Manisa Turgutlu’da, 1966’dan bu yana İslam’ın gereklerine göre yaşamış, çocuklarını okutup yetiştirmiş, aynı zamanda malı mülkü ve parasını, İngiltere’de yaşayan oğlu Profesör Doktor Süleyman Türk’ün deyimiyle, “dinine bağlı ve modern bilimleri bilen aydın gençler yetişsin” diye harcamış. “Ben okuyamadım ama gençler okusun” diyerek birçok gence, burslar, yurtlar ve eğitim olanaklarıyla destek sunmuş.
Oğlu Süleyman Türk, şöyle anlatıyor o günleri: “Turgut Özal, Sabri Ülker, General Mehdi Sungur Paşa, Bülent Arınç ve Ümit Arınç’la 1970’lerden beri tanışırdık. Muhafazakâr camiadan babamın evinde yemek yemeyen, çorba içmeyen yoktu. Manisa milletvekilleri, belediye başkanları, bürokratlar, valiler, kaymakamlar gelirdi evimize. Babamın sofrası, Halil İbrahim sofrası gibiydi. Gönlü zengin, çok muteber bir insandı. Evine gelmek, sofrasına oturmak, övgüyle anlatılacak bir şeydi.”
Yani anlayacağınız 15 Temmuz darbe girişimi öncesi, AK Parti iktidarı tarafından da gayet saygı gören, hatırı sayılır bir kimseymiş Mustafa Said Türk. (Evine gelen pek çok bürokratın isimlerini burada yazmıyorum zira bu bambaşka bir yazının konusu olacak kadar ciddi bir mesele.)
15 Temmuz sonrası malum, kurunun yanında yaş da yanarken Mustafa Said Türk, düne kadar saygı ve takdir gören yardım çalışmalarından dolayı, “terörist” olarak değerlendirilmiş ve Ağustos 2016’da tutuklanmış. Kronik şeker hastalığı, bel fıtığı ve pek çok raporlu rahatsızlığıyla birlikte cezaevine girmiş Türk. Oğullarına da davalar açılmış, tutuklanan da olmuş, yurtdışına çıkan da.
https://gazetedavul.com/manset/ulkem-adina-utaniyorum-mustafa-said-turku-serbest-birakin-63545.html