28 Mayıs Gösteri Maçından Kısa Kısa Notlar
28 Mayıs 2023 tarihi itibarıyla artık kritik bir eşiği daha geride bıraktık. Hepimize hayırlı uğurlu olsun. Mizansen nevinden sergilenen bu sevimsiz gösteri maçı, beklendiği üzere muhaliflerde pek heyecan uyandırmadı. Galip geldiği ilan edilen taraf ise anlamsız (!) zafer sarhoşluğu içerisine girmekten çekinmedi. Zabahlara kadar doyasıya eğlendiler. Ne güzel ne mutlu.
Maçtan kısa kısa notlar… Bir kere taraflar arasında eşit şartlar söz konusu değildi. Galip gelen takımın ceza sahası adeta mayınla doluydu. Patates tarlasından halliceydi. Mağlup takımın ki ise sanki bildiğin birinci sınıf asfalttı. Hafif bir dokunuşla top balerin gibi süzüle süzüle kaleye gidebiliyordu. Fazladan bir çabaya gerek yoktu. Bir taraf kara delik gibi topu yutuyor, diğer taraf ise yutulan topları Allah’ın lütfu ile önünde buluyordu. Efsuni zemin akılları başlardan almaya yetiyordu. Böyle bir zeminde galip takımın sahasına yaklaşmak elbette imkansızdı. Yer yer yaklaşır gibi olduğunda da hakem tarafından ilgili ilgisiz düdüklerle püskürtülüyordu. Hakem de her şeyden önce yanlılığına dair hiçbir şüphe barındırmayacak şekilde yanlıydı. Taraftar değil fakat hakem üstünlüğü önemli bir fark yarattı. Maçı anlatan spiker ise hepten akla ziyandı. Holiganlıktan sabıkalı olan en fanatiğini spiker yapmışlardı. Bunun da yansız olmak gibi bir derdi yoktu. Galip takım topu dağa taşa vursa spiker yine gol diye yerinde zıplıyordu. Herhalde maçı izliyor olmasaydık naçar inanmak durumunda kalırdık.
Kaybedeceğine dair cebinde pusulası ile maça çıkan zavallı mağlup takım, yine de taraftarın gazını alacak hareketler yapmadı değil. Teknik ve taktik kapasitesi aslında bu maçı almaya fazlasıyla yeterdi. Ancak maça asılması da pek mümkün değildi. Kendince makul sebepleri vardı. En has oyuncusu daha maç başlamadan son anda sahadan men edilmiş, etkili forvetten yoksun şekilde maça çıkmak zorunda kalmıştı. Buna rağmen uzaktan şutlar denedi. Toplar direkleri yaladı geçti. Demek ki etkili forvetimizin kenardan verdiği destekler boşuna değildi. Bir de sahada olsa Allah bilir neler yapardı. Forvetten yoksun bir takım hangi başarıya imza atabilirdi ki. Hükmün önceden verilmiş olması ise işin cabasıydı. Yılların tecrübesiyle on numarayı sırtına ve kaptanlık pazubandını koluna geçiren yaşlı kurt, inisiyatif almak istediyse de sahaya hükmedemedi. Zaten masaya da hükmedememişti. Bu saatten sonra ellerinden ne gelebilirdi. En başta kaleyi teslim ettikleri adamları kaleci değil, düpedüz soytarıydı. Düzgün bir şut gelse içeriye almaktan çekinmezdi. Maçtan önce dillendirilen söylentiler besbelli gerçekti. Yani galip takım kaleyi içten fethetmişti. Böyle bir kaleciyle maça çıkmak büsbütün aklan ziyan değildi de neydi? Geriye güvenmeyen bir kaptan ileriye nasıl atılabilirdi? Bu anlamda kaptanın zaten eli ayağı budanmıştı. Rakip takımın kaptanı ise hiç işini şansa bırakır mıydı? Bırakmazdı.
Hakemin rüzgarını arkasına alan galip takım, ilk başlarda oyunu orta alana yıktı. Orta oyun mücadelesi şeklinde olağan bir maç izlenimi verdi. Taraftar da maç izliyormuşçasına alkışlarla tezahüratla eşlik ediyordu ki maçın sonlarına doğru öncesinde provası yapılmış sahneler sergilendi. Hakem desteği ve haksız penaltı olmasaydı, her şeye rağmen skorun tam tersi olması işten değildi. Ancak tabi ki sürprizlere yer yoktu, dediğim gibi diğer kaptan işi şansa bırakmazdı ve keza bırakmadı.
Yıllar var ki -aradaki tek tük ulufe cinsinden verilen maçları saymazsak- galip takım yenilmedi ve yenileceği şartlara hiç müsaade etmedi. Zaten artık federasyon da hakemler de sahalar da kendisine ait. Maça çıkartacağı rakip takımı bile kendisi kurabiliyor. İstediği adamı sahneye çıkartıp istediği gibi şamarlıyor geçiyor. Ne o şamarlamaya doydu ne de rakipleri şamarılmaya… Olan taraftara oldu. Artık kimsenin aidiyet hissettiği bir takım kalmadı. Kimsenin neticesi bilinen bir maçı daha izlemeye takati yok. Geçmiş olsun.
Erdem VAROL