Depremin Yıkamadığı Ayrımcılık
Depremden sonra insanlarla birlikte kurumlar da yaraları sarmak için seferber oldular. Depremzedeler yakın illerdeki öğrenci yurtlarına yerleştirildiler ilk olarak. Fakat Niğde’den bir haber geldi. Depremzede bir karı koca, depremzede olmalarına rağmen KHK’lı oldukları gerekçesiyle yurda kabul edilmemişlerdi. Sonra yine depremzedeler için avantajlı kredi imkânları sağlandı. Bu defa Adana’dan bir haber geldi. Depremzede bir kadın öğretmene eşi KHK’lı olduğu için kredi verilmemişti.
6 Şubat 2023 Maraş depremleri 11 ilimizi ve ülke nüfusunun altıda birini etkiledi. Bir akrabası veya arkadaşı depremden etkilenmeyen neredeyse kimse yok. Ülkece kenetlenip elbirliğiyle yaraları sarmaya çalışıyoruz ama yaraları sarmak uzun yıllar alacak. Bazı yaraların izi ise hiç silinmeyecek. Sadece depremin yaraları değil, yerkürenin fay hatlarından daha derin olduğunu gördüğümüz toplumsal ve keyfi fay hatlarımızın depreme rağmen derinleştirilen izleri de kolay kolay silinemeyecek.
…
Deprem hepimizi çok üzdü. TÜBİTAK’ın burs ilanı ve başvuru şartlarındaki hukuksuz ayrımcılığı ise tedavisi güç bir yara açtı. Durumdan vazife çıkararak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundum ve Savcılık makamınca sorumluluğu tespit edilecek TÜBİTAK yetkililerinin görevi kötüye kullanma ile birlikte Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 122. Maddesinde tanımlanan “Nefret ve Ayrımcılık” suçundan kamu davası açılmasını talep ettim. Ne diyordu TCK 122:
“Madde 122 – (1) Dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle;
a) Bir kişiye kamuya arz edilmiş olan bir taşınır veya taşınmaz malın satılmasını, devrini veya kiraya verilmesini,
b) Bir kişinin kamuya arz edilmiş belli bir hizmetten yararlanmasını,
c) Bir kişinin işe alınmasını,
d) Bir kişinin olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını, engelleyen kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
Madde gerekçesinde, “madde, insanlar arasında, yürürlükteki kanun ve nizamların izin vermediği ayırımlar yapılarak, bazı kişilerin hukukun sağladığı olanaklardan yoksun hâle getirilmelerini cezalandırmaktadır” deniyordu. Şikâyet dilekçemde uzun uzun felsefi ve hukuki açıklamalarda bulunmuştum. Sonuçla ilgili umutlu değildim. Yargının içinde bulunduğu durumu düşünerek Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı (takipsizlik) verileceğini düşünüyordum ki yargımız verdiği kararla şaşırttı.