Cuma, Nisan 19, 2024
GÜNDEMYAZARLAR

KHK’lıların “İlgisiz Kal(ma)dığı” 14 Mayıs Seçimlerinin Önemi

(Bu yazı , son günlerde, çevreden -ve bilhassa muhalefet bileşenleri cenahından- gelen etkilerden dolayı umutsuzluk ve vazgeçmişlik ile kendini olan bitenlere kapatan KHK mağdurlarına hitaben kaleme alınmıştır)

KHK’lı Platformlar Birliği, 14 Mayıs seçimleri ila alakalı yaptığı  açıklamasında tutumunu şöylece duyurdu :

“…Sonuç olarak, 28. Dönem Milletvekili seçimlerinde muhalefet partilerinden geçmiş süreçte
KHK’lar konusunda net tavır alan, KHK’lılara destek veren siyasetçilere ve KHK’lı aday
adaylarına bulundukları seçim bölgelerinde destek verilecektir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde
ise toplumda oluşan büyük mutabakat da dikkate alınarak 13. Cumhurbaşkanı Adayı Sayın
Kemal Kılıçdaroğlu’na destek verilecektir”

KHK Platformu seçim tercihleri ile ilgili bu beyanına göre: KHK platformu millet ittifakı ile emek ve özgürlük platformuna ve Sayın Kılıçdaroğlu’na seçimlerde tam destek vereceğini belirttiği görülüyor.

Evvela, konu bağlamında, kanun hükmünde kararname ile ihraç edilenleri -haddimiz olmayarak- kategorize edersek:

  1. KHK platformunun bu fikir beyanı doğrultusunda görüşü olanlar,
  2. KHK platformunun bu fikir beyanı doğrultusunda görüşü olmayanlar,
  3. KHK platformunun dışında kendini görenler,
  4. KHK platformundan haberi olmayanlar,

şeklinde bir ayrım mümkün.

KHK mağdurlarının bir kısmı, bazı gerekçelerle, platformun bu görüşüne katılmamakta, hatta olan biteni sadece uzaktan seyredip, bizzat kendi mağduriyetleri için bir milat olabilecek 14 Mayıs’a ilgisiz kalmaktadırlar. Millet ittifakının ve diğer demokrasi bileşenlerinin desteklenmesi hususunda bir takım ihtirazî kayıtları olanların ifadelerine bakacak olursak, çekinceler şu noktalarda toplanıyor:

  1. Gerek millet ittifakı gerekse diğer demokrasi bileşenlerini oluşturan partilerin bazı mensuplarının, KHK’lıların iadesi ve KHK’lılar hususunda çok da olumlu olmayan görüşler beyan etmeleri.
  2. Millet ittifakı şayet iktidar olursa, bu hak kayıplarının iadesi ile ilgili gerekenleri gerçekten yapıp yapamayacaklarıyla ilgili şüpheler olması.
  3. Muhalefetin OHAL KHK mağdurları ve diğer birçok konuda iktidarın dilini kullanıyor olması.
  4. Her şey planlandığı gibi gitse bile ileriki tarihlerde ne gibi yeni handikapların olacağının bilinmemesi.

Temelinde doğruluk barındıran bu çekincelerde bir takım çıkarım hataları görülmektedir. Evet, Muhalefet bileşenlerinin KHK çözümüne dair açıklamalarında bir takım bulanıklıklar olabilir. Evet, seçim sonrasında olabilecekler onlarca belirsizlik olabilir. Evet, Muhalefet içinden de bu konuda kasıtlı yahut kasıtsız,yanlışaçıklamalar olabilir. Ama bilinmeli ki her hedef biraz muğlaktır, hedefe ulaşabilmek hiç bir zaman kesin değildir.

Bir uzun yolculuğa çıktığımızda hedefimizi gözle göremeyiz. Ancak zihnimizde, aklımızdadır hedefimiz. Yolda giderken son hedefimize değil önümüzdeki manevraya bakarız. Dağlar ötesindeki, ovalar ötesindeki hedefimiz tabii ki uzaktadır, tabii ki onu göremeyiz. O hedefe gitmek için elimizin ulaşabildiği imkanlarımızı kullanmak, yapabildiklerimizi gerçekleştirmekle yol alabiliriz. Hiç bir seyahat firması, sizi hedefinize % 100 ulaştırma garantisi veremez. Sadece vaat eder. Çünkü sayısız olasılık arasından sıyrılıp maksuda ulaşmak, sadece ihtimaldir.

Evet bu seçimler olumlu bile sonuçlansa her şeyin birden değişemeyebilir.Ama bu sonuç, sonraki zamanlardaki gelişmelere bir başlangıç olacaktır. KHK’lıların bakış açısına göre tabii ki muhalefette bir takım eksiklikler, yanlış bakış açıları, konuyu yanlış gören bazı siyasiler olabilir, ama şu anda gücü elinde bulunduran iktidarla kıyasladığımız zaman muhalefet temsilcilerinde, su götürmez bir müspet fark bulunmakta.

Bugün siyasi taraflar ellerindeki tüm kozları ileri sürüyorlar. Çünkü önümüzdeki seçimi muhalefet kaybederse, bir daha şöyle veya böyle anladığımız anlama yakın demokratik şartlarda bir başka seçim olmayacak. Seçimi kaybetmek İktidar için hiç hazır olmadığı bir sonuç. Bütün kurgu ve planlarını iktidarının devamı varsayımı üstüne yapmış bir siyasi oluşum için seçimi kaybetmek, kaldırılamayacak bir travma olur. Bunun bilincinde olunduğundan, şu ana kadar köşesinde bekleyen bütün Truva atları ileri sürülüyor. Çünkü 14 Mayıstan sonra, henüz kullanılmayan rest ve kozların değeri kalmayacak. Mat olduktan sonra ne vezir, ne de kale, elde arta kalan taşların hiçbir değeri yok. Şu ana kadar kendilerini belli etmeyen bu etki unsurlarının -Truva atlarının- bir kısmına yüklenen görev de: Babil kulesine dönen muhalefetin hiç de destekçilerinin umduğu gibi olmadığı algısını ön plana çıkarmak, böylece de muhalif görüşlü bir çok kişinin köşesine çekilip olan biteni kayıtsız ve bezgin bakışlarla takip etmesini sağlamak.

Şu anda, gerek millet ittifakı ve gerekse diğer muhalefet bileşenleri aralarındaki farklılıklara değil, aynılıklara ve hedef birliğine odaklanmalılar. Çünkü gözüken o ki, gerek Truva atı görevlisi, gerekse, iyi niyetli ancak olayın farkında olmayan dikkatsiz kişilerce yakın günlerde bolca yaralar kaşınacak.

Eğer bir KHK’lı olarak 14 Mayıs ile ilgili ümitsizlik, kayıtsızlık, yeis, umursamazlık hissediyorsak, şu muhakkak ki bu hisler, bizlerin içine özenli bir toplum mühendisliğiyle, sosyal medyadan, muhalif kesimdeki özel kanallardangerek kasten, gerekse bu tuzağa daha evvel düşmüş olan çevremizdeki kişilerce bilemeden içimize ekilmiş hislerdir; kayıtsızlık ve umutsuzluk içindeysek her muhalif kesime mikro çapta özel hazırlanmış plan ve projelerin, bir program dahilinde uygulanması sonucu, karşı etkiye muhatap olmuşuzdur.

Ortada en başta KHK’lı mağdurların muhatap olduğu bir akıl almaz hata ve haksızlık yığını var. Bu yanlışlar yumağını çözmek için bunun ön saftaki mağdurları olarak tüm KHK mağdurları, -hadisteki ifadesiyle- eliyle, diliyle ya da gönlüyle, tam saha olarak ve tüm alanlarda olanca gayretini göstermelidir. Sağa sola bakınmadan en önce ve en fazla bu masumlar, mağdurlar ve mazlumlar topluluğu çabalamalıdır. Bilinmeli ki problemin çözümünde eğer mağdurlar gayret göstermez ise kimse kımıldamayacaktır. Biz kendimiz için bir şeyler yapmaz isek bunu bizim yerimize kimse yapmayacak. Bilelim ki, yapılacak ne varsa, bunu, yapılmasına ihtiyacı olanlar yapacak.

Hedefe giden güzergâhta bir takım olumsuzlukların ve risklerin bulunuyor olması, bizleri gayretlerimizden alıkoymamalı. Bazı çözümleri gerçekleştirmenin yakın zamanda imkansıza yakın gibi gözükmesi, insanları gayretten almamalıdır. Her iş fizik kurallarına kalsaydı arılar uçmamalı,hiç bir bebek doğmamalı, hiç bir ağaç meyve vermemeli, nerdeyse çevremizde sıradan gördüğümüz hiç bir şey olmamalıydı. Her şeyi ihtimal hesaplarıyla dikkate alınırsak şu anda ne biz ne de kainat olmamalıydık.

Şunu herkesin idrak ettiğini düşünüyorum: Baştan beri KHK problemi çözüme hiç bu kadar yakın olmadı. Ve bu çözümün sadece KHK probleminin çözümü değil süreçle yuvarlanıp gelen sosyal ve ekonomik düzinelerce başka problemin de çözümü olması, KHK’lılara bu konuda daha geniş bir destek kitlesi imkanı veriyor. Bu sürecin en birinci sıradan mağdurları, belki şu ana kadar olmadığı kadar bir siyasi ve toplumsal desteği bulmuş haldeler.Yakın yıllarda uygulanan yanlış politikalardan kötü etkilenen bir çok kesim var. Hâdisenin önemine uygun davranarak diğer kesimlerin de bu toplu çabaya katılması ikna edilebilir. Bu fırsat, hebâ edilmemeli.

Bütün problemlerin bir anda sona ereceği bir süreç ufukta gözükmese de, problemlerin eninde sonunda tamamen sonlanacağı süreç, önümüzde duran yoldur. İhtimâl hesaplarının ötesinde, niyet ve gönüllerimizle bu yolu zorlamalıyız.

Kenara çekilip “elimden gelen bir şey yok, ne olacaksa olsun!” dediğimizde olacak olan şeyler, hiç de olmasını istemeyeceğimiz şeyler olacaktır.

Hiçbir şey yapmayarak, hiç kimse, hiç bir derdinden kurtulamayacaktır. Çevredeki olumsuzluklardan ve ümitsizliklerden etkilenerek, köşemizde, olanlara boş ve ilgisiz gözlerle bakmakla, sadece bize başkalarının biçtiği rolü oynamış oluruz. Habersizce içimize işlenmiş olan öğretilmiş çaresizliğimizin gereğini yapmış oluruz.

Bütün olumsuzlukların sağanak halinde yağdığı şu anda, sağduyu şemsiyesini açabilmeliyiz. Elimizden geleni yapmalıyız, zaten gerisi kaderdir ve kader de gayrete âşıktır.

ERDAL ÇAKIR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir