Mete Kaan Kaynar: Cumhuriyet’in En Uzun İki Ayı
Hepimize düşen sorumluluklar var: Etrafımızdaki insanları sandığa gitmeye, oy vermeye iknâ etmek; değişimin gücüne inandırmak ve Livaneli’nin şarkısındaki gibi yurdumuzdan umudu kesmemek. Unutmayalım “ Kara kışın buzu bile/ Sürmedi sonsuza kadar/ Bahara döndü sonunda/ Filiz sürdü kar altından” Umudu kesmeyelim yurdumuzdan.
Eskiler, yaklaşan seçimin ülke gündemini kapladığı, siyasîlerin alanlara indiği, toplumun kâhir ekseriyetinin seçimlerle yatıp seçimlerle kalktığı son düzlüğüne seçim sath-ı mâili demeyi adet etmişler; hâlâ da kullanılagelir. “Mâil” eğilmek, meyletmek, yönelmekten gelen bir kelime, “satıh” ise yüzey anlamında; ikisi bir arada “müstakbel seçimlere ramak kala, toplumca, topyekûn yüzümüzü bu mevzuya çevirdiğimiz son düzlüğü” ima etmekteler.
10 Mart’ta Cumhurbaşkanı’nın Resmî Gazete’de (Sayı, 32128) yayınlanan ve Anayasa’nın 116. Maddesine atıfla TBMM genel seçimi ve Cumhurbaşkanlığı seçiminin yenilenmesine karar verildiğini beyan eden Kararı’yla (2023/121) ülke seçim sath-ı mâiline; daha doğrusu Cumhuriyet Türkiye’si ilk yüzyılının en uzun iki ayına girdi. Tam olarak âhir zaman (Roma) tanrıçası, bilginin taşıyıcısı Minerva’nın baykuşunun kanat çırpmaya başladığı zamanlardayız: Hegel’in Hukuk Felsefesi’ndeki tanımıyla Olay önce gelecek, Düşünce ise pratiği takip ederek şekillenecek. Ben, sonucundan bağımsız olarak bu seçimlerin, üzerinde en fazla konuşacağımız, cumhuriyet tarihini şekillendirecek önemli bir tarihsel kerte olduğu düşüncesindeyim.