Cumartesi, Aralık 9, 2023
YAZARLAR

Ey Bedevî, Benim İçin De Haykır!

Farklı versiyonlarıyla da bilinen bir hikayeyi kısaca hatırlatarak başlıyorum: Bir bedevi çölde devesiyle yolculuk yaparken, kaybolmuş, aç, susuz, perişan, can çekişen bir kişiye rastlar.Hemen yardımına koşar. Kişiyi rahatlatır,su verir, devesinin gölgesinde dinlendirir. Yavaş yavaş kendine gelen, gözleri açılanve toparlanan kazazede, ani bir hareketle, kendine yardım edenbedevinin devesineatlar ve deveyle birlikte hızla uzaklaşmaya başlar. Devesini alıp kaçan adama yetişme ihtimali zaten olmayan bedevi hırsızın arkasından bağırır: ”Tamam deveyi çaldın fakat bunu hiç kimseye anlatma, yoksa çölde mahsur kalanlara bir daha kimse yardım etmez!”

Bu topraklarda en az bir düzine yıldır çok farklı bir olay yaşıyoruz. İki grup insan:İlki, gayri İslami ne varsa irtikap edipelindeki azgın gücü kullanarak, şu kadim topraklara hükmeder durumda. Bununla birlikte de, en temel değeri insan olan,kul hakkının vazgeçilmez bir esas olarak el üstünde tutulduğu, ahlaki değerlerin ön planda bulunduğu bir inanca sahip oldukları iddiasındalar.

Diğer bir ikinci grup insanise, (Hucurat Sûresinin 6. Âyetinde ifade edilene benzer şekilde), Kendilerine,ilk grup tarafından her söyleneinanarak, onlarınsuç irtikâplarına destek verir oldular.

Birinci grup, kendi dünya hayatları için kendi ahiretlerini feda etmiş halde.İkinci grup ise, -daha beteri-, başkasının dünya hayatı için kendi ahiretlerinifeda etmiş gözüküyor.

Son yıllar boyunca, kul hakkı umursanmayıp, Müslümanlıktan bahsedildi…

Haram yendikten sonra, islamîlik teması işlendi…

Yolsuzluğun ardından inançlardan dem vuruldu…

Adam kayırılıp, iyilik sözleri edildi…

Hak, hukuk çiğnenip, adil olmanın erdemiyle rahatlanıldı…

Bütün bunların ardındanMüslümanlık taslandı…

Ve bütün dünyadaki insanlar da, bu yapılanlarla İslamı eşleştirdi.

Buradaki en büyük manevi zararı bu iki grup değil, temsil ettiğini söyledikleri inanç ve o inancın hem günümüzdeki, hem de müstakbel takipçileri görmekte.Bu tarzı,düşkün yaşayışı, his yoksulluğunu, tutarsızlığı, ahlaki çöküşü, inanç kaymasını gören aklı başında hiç kimse İslam’a zaten asla yaklaşmayacaktır.Bütün yaptıklarını, bütün işledikleri suçları, bütün ahlaki değerleri yıkışlarını,İslami değerlere, sırtlarındaki cekete, –dervişlik hırkasına- yamayan bu anlayış,hem şu anda, hem ileride İslami değerlere yönelebilecek insanlara şimdiden bir set çekmiş ve onları şimdiden bu mecradan uzaklaştırmış oluyorlar.Yapılanlar, sadece şu andaki gerçek Müslümanları ve diğerlerinin İslamiyet’e bakış açısını değil, gelecekte bu dinin nurdan şemsiyesi altına girme ihtimali olanları da etkiledi; zehirli ve bulaşık anlayışları, sanki bir kıyamet öncesi pandemik salgın gibi, bütün dünyanın Müslümanlık anlayışını kirletti. İslamın şerefi yere düşürüldü.

Müslüman dendiğinde ahlak dışılık, hak yemek, yolsuzluğu normal görmek, haramı normalleştirmek, ilkesizlik ve hoşgörüsüzlük akla gelmeye başlandı.

Son dine, geliş maksadı güzel ahlakı tamamlamak olanson peygamberin yoluna, son kurtuluş tutamağına, şu üç günlük dünya adına tamiri zor hasarlar verdirildi.

Böylece, 14 asırlık bir inanç, son peygamberin tebliği, Allah’ın Hazreti Ademden bu yana, insan soyuna ilettiği son rahmeti, son kurtuluş ipi olan  Müslümanlık, bir lanetliler dinigibi anılmaya başlandı.

Bütün bu olanlara, çölde devesini çaldıran  o bedevi gibi bağırmak gerekir:

Tamam, yüzbinlerce insanıbir gece de işsiz, ekmeksiz bıraktınız,aileleri parça parça edip, anneyi, babayı ayrı diyarlara çivilediniz, çocuklarını görüş kabinlerinde şaşkın bıraktınız, hastaları, yaşlıları, cezaevlerindeağır çekim ölüme gönderdiniz, insanların bir ömürlükbirikimlerine bir anda el koydunuz, şu yargı sisteminde bile suçlu bulunamayan masumları çaresizlik kuyusuna ittiniz, bu ve yaptığınız daha nice yanlışların telafisini önlemek için, -tekrar kullanılamasın diye tahrip ettiğiniz havaalanı gibi- onlarca, yüzlerce idari ve mevzuat düzenlemesi yaptınız, tamam bunları yaptınız, tamam hayatlarımızı onulması zor şekilde hırpaladınız, tamam insanları gözleri yaşlı bıraktınız, tamam herkesi diğerine hasım ettiniz, ancak ne olur, bari bunları, hak adına, hukuk adına, insanlık adına, din adına, ahlak adına, İslam adına, Müslümanlık adına yaptığınızı duyurmayın. Çünkü o vakit, zararınız sadece şu suçlu kıldığınız insanlara değil, bütün bir inanç sistemine değecektir, bugünün ve yarının manevi ruhuna etki edecektir, bütün kainatın dengesini sarsacak, frekans ayarlarını bozacaktır.Tamam elinizde güç var kimse size karşı çıkamıyor, istediğinizi yapıp, istediğinizi yıkıyorsunuz, kendinize göre ahlak oluşturup o ahlakı yine kendiniz gerektiği zaman değiştiriyorsunuz. Bir şey söyleyemiyoruz, bir şey diyemiyoruz. Bu yaptıklarınıza karşı gelecek ne bir gücümüz, ne bir dinleyenimiz, destekçimiz var.Fakat, bari en azından bu yaptıklarınızı 1400 yıllık bir inanca mal etmeyin, yoksa kimse bu inanca bir daha yaklaşmaz.

Ve bilin ki, bütün bu haksızlıklar, belki de tüm nizamın, ahengin merkezini de etkileyecektir. Evet yapacağımız, yapabileceğimiz çok fazla bir şey yok. Seyretmekten başka. Güçsüzüz. Fakat bilinmeli ki bu dinin, bu inancın sahibi biz değiliz. Kabağın sahibi bunu boşta bırakmaz, bilin..

Erdal ÇAKIR

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir