Cumartesi, Ocak 25, 2025
YAZARLAR

Anayasa Mahkemesi’nin Yakalayabileceği Son Tren

İnsanın penceresinde fazlaca gün görmesinin bir yönü de çokça hatıra ve biriktirmesi ve insan tanıması…

Yıllar evvel, 28 Şubat uygulamaları neticesinde, iyice mecralarını karıştıran Devlet yapısındaki bazı kurumların eski akortlarının işlerliği ve tekrar asıl frekansına çekilip çalışır hale getirilebilmesi için, bir takım hizmet içi eğitim programları serisine katılmıştım. Bu programın bir hafta süren ilk başlangıç çalışması 2006 senesinde, İstanbul’da yapılmıştı. Programdaki sunum sahiplerinden biri de, şu anki Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan idi.Sadece 30 civarında dar kapsamlı bir grup olduğumuzdan, sunumlar dışında, bol fikir alış-veriş imkanımız vardı. Kendisiyle tanışma ve konuşma imkanı bulduğum Zühtü -Hoca- zihnimde bilhassa, hukukun üstünlüğü konusunda çok olumlu bir imaj bırakmıştı. Hukuk toplum sisteminde en üst etki gücü olmalıydı. Asker, sivil,kolluk gücü, yargı, yürütme, yasama, medya, finans sahipleri ve her etki grubu karşısında…

Sene 2023 ve köprünün altından bir hayli su aktıktan sonra, o tarihte sunumlarını dinlediğim Zühtü Hocanın bugün de Anayasa Mahkemesine tekrar seçilme haberlerini okuyorum.

Evet, Zühtü Arslan, en güçlü aday olan İrfan Fidan karşısında AYM başkanı seçildi.

Peki, bugün Anayasa Mahkemesine baktığımızda ne görüyoruz? Şunu:İlk derece mahkemelerinin, artık ayyuka çıkan siyasi etkilerle aldığı ve ne hukuk ne de izan ve mantıkla izahı gayri kabil, bugüne kadar bütün hukuk tarihinde hiç bir şekilde suç olarak öngörülmemiş ve muhtemelen de bundan sonra kıyamete kadar da suç olarak öngörülmeyecek olan bazı sıradan fillere dayanarak verdikleri cezai hükümleri, en üst yargı mercii olarak onamasını görüyoruz.İçeriği hukuken olduğu kadar, fiziken de -tamamıyla- boş olan dosyalarla yıllar süren tutukluluklara dair hak ihlali itirazlarını, hiç bir beis hissetmeden ret ettiklerini görüyoruz. İndirip kullanması tamamen halka açık olan bir sosyal medya uygulamasını sırf telefonlarına kurdukları için insanların, hem de Anayasanın 38/A ve Ceza Muhakemesi Kanunu 135., 217/2 ve 206. Maddelerineaçıkçaaykırıolarak, bu sözüm ona delillerlealdıkları mahkumiyetlerini hukuka uygun bulduklarını görüyoruz. Sadece,belirli bir bankada hesabı olmak gibi akla ziyan bir gerekçe ile verilen ceza kararlarında hiç bir hukuka aykırılık bulmamalarını görüyoruz.Yani, özetle, çok da hukuk anlayışına uygun bir çalışma içinde olduklarını göremiyoruz. Ülkenin içinden geçtiği bu karanlık dehlizde bir cılız mum ışığı bile olamadıklarını görüyoruz. Hasbelkader, ülke tekrar hukuk rayına çıktığında, “Anayasa Mahkemesinin de bunda rolü oldu” diyebileceğimiz bir gayret içinde olduklarını göremiyoruz. Velhasıl, Ülkenin en üst derece yargı merciinin karnesi hiç te parlak görünmüyor.

O halde bu son Mahkeme Başkanlığı seçiminde, AYM’de olanları nasıl anlamalı?Bir nevi iktidarın açıkça ve umarsızca evvela Başsavcı, ardından Yargıtay üyesi ve hemen devamında Anayasa Mahkemesi üyeliğine -uçurduğu- ve başkanlık adaylığını desteklediği İrfan Fidan yerine Zühtü Arslan’ın tekrar seçilmesini Anayasa Mahkemesinin neyi izharı, neyi anlatmaya çalışması olarak anlamak gerekir. Yoksa her şey sadece nasıl görünüyorsa o mudur? Arka plan sadece bir vesveseden mi ibarettir?

İktidarın işaret ettiği ve geçmişte başsavcılık görevi esnasında tartışmalı bir çok işleme imza atmış bulunan İrfan Fidan’ın yerine Zühtü Arslan’ıntekrar başkan seçilmesi AYM için, bir iç niyet izharı gibi de anlaşılabilir.Ancak İrfan Fidan’ın başkan seçilmesi durumunda bile yalnızca usulü işlemlerin değişeceği; üyelerin iradesini değiştirecek, esasa yani sonuca etki edecek yeni bir durumun olmayacağını bilmek gerekir. Anayasa Mahkemesi için henüz gerçek bir Adil üst yargı Mahkemesi olması konusunda beklentiye girmek için henüz daha çok erken.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden dönecek bazı kararlarla ilgili ön alma amaçlı,adil gözükecek bir takım istisnai kararları dışında, maalesef Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlar hâlâ önceki hatalı mecrasından farklı değildir.

Bilinmeli ki,AYM başkanının değişmesi mevcut kararların niteliği açısından aslında pek bir şey ifade edecek bir gelişme değil. Zira mahkeme başkanının oyu da diğer üyelerle aynı ağırlığa aynı etkiye sahip.AYM başkanının iktidarın işaret ettiği üye dışında başka bir üye olarak seçilmesi aslında sadece bir iyi niyet açıklaması sayılabilir. Yoksa uygulama olarak, en azından bugüne kadar AYM’nin kararlarında bir genel hukuka dönüş görülmemiş durumda.

Sanki AYM üyeleri bu başkan seçimi ile bütün herkese “biz bugün farklı farklı doğrultuda, hukuka çok fazla takılmadan kararlar vermekle birlikte aslında içimiz farklı.Gerekirse de değişebiliriz” benzeri bir mesaj vermiş gözüküyorlar. İrfan Fidan’ın mesleki geçmişi dolayısıylakendisine karşı diğer üyelerin mesafeli duruşu, bu mesajın verilmesinde, ayrıca bir itici güç, bir kolaylaştırıcı etken olmuş gibi.

Bu seçim, bir yönüyle AYM üyelerinin bir iç düşünce açıklaması sayılabilir. Ancak bilinmeli ki, insanlar diğer insanları, niyetlerine göre değil yaptıklarına göre yargılar. İnsanları niyetlerine göre değerlendiren ancak Allah’tır.

Belki de AYM üyeleri, tarihe en anti demokratik kararlara imza atmış üyeler olarak yazılacak olma ihtimali gibi bir şuuraltı baskısı yaşıyorlar. “Böyle kararlar aldık ama bir de bize sor niye böyle kararlar aldık !” benzeri bir vasat mantıki savunmaylaalt bilinçleriharekete geçmiş olabilir.

Fakat bilinmeli ki hem hukuki olarak hem de fıkhi olarak insanlar zahire yani görünüşe göre karar verirler. Bâtın olan, yani iç dünyanızda olan şey sizinle Allah arasındadır. Tarih,bu dönem AYM üyelerini düşünce, niyet ve duygularına göre değil yaptıklarına göre yargılayacak ve ait olduğu rafa, ait olduğu basamağa, ait olduğuyere,köşeye kendilerini layık görecektir.

Zühtü Hoca’nın AYM Başkanlığı gibi Ülkenin en üst yargı kurumunun temsilcisi konumuna tekraren seçilmesi hem şahsı için, hem de Ülke için hayırlı olsun. Ancak hem sayın Başkanın,hem de kendisini seçen üyelerin bilmesi ve idrak etmesi gereken husus:BütünHalkın, hukukun üstünlüğü anlayışının ve tarihin sizden beklediği, bir Başkan değişiminden Öte bir anlayış değişikliği ve hukuka tam ve kesin bir dönüştür. Bari elinizdeki bu fırsatı, bu son treni kaçırmayın.

Tercihlerinin ne olacağını, penceremize doğacak günümüz kalmışsa göreceğiz.

Erdal ÇAKIR