Cumartesi, Eylül 23, 2023
YAZARLAR

29 Ekim ‘KHK Bayramı’ Kutlu Olsun!

Bugün benim için iki büyük anlamı olan 29 Ekim… Anlamlardan birincisi bağımsızlık mücadelesi sonrasında temelleri Kurtuluş Savaşı sürecinde atılan Cumhuriyet’in kuruluş yıl dönümü; diğeri de 2016 yılında 10 bin kamu emekçisi ile birlikte işimden edildiğim bir gün. Son altı yıldır ikinci anlamını çok daha farklı şekilde hissediyorum. Kanımca ikinci anlamı oluşturan, birinci anlamın uygulama biçimlerinden doğuyor. Belki de birincinin uygulamalardaki sorunlu durumu ikinci anlamın oluşmasına zemin hazırladı. Bu hazırlık süreci çok uzun sürmüş olabilir. Fakat belirtmem gerekir ki değişim dediğimiz şeyler kimi zaman ansızın olur ve etkisi uzun zaman sürer; kimi zaman ise işte tam da bahsetmeye çalışacağım uzun süreçleri, yaşanmışlıkları içinde barındırarak ağır ağır ortaya çıkar.

Aslında Cumhuriyet kurulmadan önce 23 Nisan 1920’de TBMM, gerçekte ülkenin çoğulculuğuna uygun bir temsiliyetle oluşmuş ve bu perspektifte 1921’de çoğulcu temelinde metinler bağlayıcı olmuştu. Ardından 1923’te Cumhuriyet ilan edildi. 1921’deki ortaklaşma yerini 1924 Anayasası ile ulus- devlet anlayışına bıraktı. Tekçiliğin merkeze konulduğu bu süreçte teklik olgusu “millet, dil, din” gibi unsurlar üzerinden yeniden üretildi.  Yaratılan bu tekçiliğe kim itiraz ettiyse devletin ideolojik ve baskı aygıtları ile etkisizleştirildi. Farklıkları ile bir arada yaşayan halkların o çoğulcu yapısı çeşitli yöntemlerle ortadan kaldırıldı. ‘Makbul’ olanın üretilmesi için asimilasyon, baskı, şiddet hep uygulanan yöntemler içerisinde yer aldı. Çünkü devlet kendine bir doktrin belirlemişti ve buna uymayan, biat etmeyen herkes düşman kabul ediliyor ve yok etmek için de büyük çaba harcanıyordu. Tarihimiz maalesef bu konuda çok acı örneklerle dolu.

İşte bu tekçi anlayışın acılarını çeken çeşitli çevrelere ne yazık ki biz KHK’lılar da eklendik. Bu tekçi devlet aklı kendisi gibi düşünmeyenleri, muhalifleri, aidiyetleriyle, etnisiteleriyle, inançları ile farklı olan herkesi KHK’lar eliyle bertaraf ediyordu.

29 Ekim 2016 gecesi de bu KHK’lardan birinin ilan edildiği gün oldu. Yazının başında belirttiğim o ikinci anlam alanı burada başlıyor. Farklı meslekten ve kurumdan on binlerce kamu emekçisini işinden ve özgürlüğünden eden 675 no’lu KHK artık hayatımızda yer alıyordu.  Devlet mekanizması bütün aygıtlarıyla yıllarını kamu hizmetine adamış yurttaşlarını itibarsızlaştırmak için her türlü kötülüğü bu benzeri KHK’lar eliyle yaptı ve yapmaya devam etti.

Tüm bu süreç unutulur mu? Bize ve diğer başka kesimlere yapılan bu kötülüklerin ortadan kalkması mümkün mü? Bu durumla nasıl başa çıkılır, nasıl mücadele edilir? Sorular, sorular, sorular… Peki çözüm! Çözüm mümkün… Eğer biz KHK’lılar ve bu ülkenin vicdanlı insanları inisiyatif alır gerçek bir demokrasinin bu topraklarda yer edinmesi için haklı, meşru ve örgütlü mücadeleye omuz verirsek eşitlikçi, özgürlükçü demokratik bir cumhuriyete kavuşmamız hiç de hayal değil. Sanırım yaşanan ekonomik, siyasi ve ekolojik sorunların çözüm anahtarı tam da burada. Herkesin bu umudu büyütmek, KHK’lara karşı yapılan mücadeleye omuz vermek için taşın altına elini koyma vakti geldi de geçiyor…

Münir KORKMAZ

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir