Murat Sevinç: Gencecik Nahit Emre Güney’in Anısına
Yaşamına son veren, İstanbul Hukuk öğrencisi, gencecik Nahit Emre Güney’in anısına…
Faşizm dendiğinde ya da özel olarak Nasyonal Sosyalizmden söz edildiğinde, doğaldır ki aklımıza en bilinen isimler gelir. Hitler, Nazileri örgütleyenler, SA ve SS’in başındakiler, Gestapo’nun namlı katilleri, halka söylenecek yalanları bir düzene koyup kurumsallaştırmak için kurulan propaganda ve dedikodu birimlerinin sorumluları vb. Oysa azımsanmayacak sayıda yurttaş ve çeşitli düzeydeki memur, o sistemin dişlilerini çalıştırdı. Yurttaş faslı bir örnek değil tabii, yalnızca susanlar ve görmezden gelenlerle örneğin muhbirler, aynı kefede değil, her birinin deneyimi birbirinden farklı.
Faşizme dair çalışmaların dikkat kesildiği konulardan biri, işte bu ‘sıradan’ insanın yaşadığı ve rejimle suç ortaklığının niteliği, o ortaklığın sonraki yıllara bıraktığı miras. Dolaysıyla faşizm okumaları, yalnızca tarihin belli bir dönemi hakkında değil, aynı zamanda insanın nasıl bir varlık olduğu, olabileceği, yaşadığının üstesinden hangi yolla gelebileceği ya da gelemeyeceği, faşist idarelerin insani ilişkilerde ve insan ruhunda neye yol açabileceği, yalanlarla nasıl ve nereye kadar yaşanabileceği üzerine de çok fikir veriyor.
…
Faşizm, sıradan insanını, memurunu, gönüllüsünü bulmakta hiç zorlanmadı. Ne o gün, ne bugün.