OHAL-KHK Rejiminin Ülkeyi Getirdiği Yer: Tüm Toplum Bu Kış Ağaç Kökü Yiyecek!
Türkiye’de ekonomik krizin kronik bir durum olduğu ve süreğen bir döngü de dönem dönem yaşandığı bilinmektedir. Türkiye’de yaşanan askeri darbelerin akabinde halka “acı reçeteyi yedirmek” amacıyla çok katı ekonomi politikaları uygulana gelmiştir. 24 Ocak 1980 ekonomik kararlarının 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra uygulanabilmesi bu konudaki en somut örnektir. 12 Eylül 1980 darbecilerinin yazdığı 12 Eylül Anayasası’nın anti demokratik kurumsallaşması ülkede emeği örgütsüz, korunaksız kıla gelmiştir. Toplumsal muhalefetin, Kürt siyasal hareketinin ve kısmi sendikal örgütlenmelerin bu faşizme karşı direnişi dönem dönem darbe kliğini geriletmişse de ülke yönetiminin tepesinde “iktidar kim olursa olsun” bu kirli elin gölgesi olagelmiştir.
Sistem dışı bir hareket olarak yola çıkan AKP’nin, 2002 yılında iktidara geldiğinde bu kirli elin gözetimi ve denetiminde iktidara getirildiği bugün iyice açığa çıkan ilişkiler ağı ile netleşmiştir. 2008 yılında Anayasa Mahkemesi’nin bir oyla kapatılmasına karar vermediği AKP’nin “sistem dışı olma durumu” 2010 yılındaki referandum ile son bulmuştur. Sistem bu referandum ile AKP’yi yutmuş, içselleştirmiş ve bunun karşılığında AKP de “bazı” kodlarından vazgeçerek kendi programını uygulamaktan vaz geçmiştir. 2010 yılından sonra parti hükümet bütünleşmesi veya hükümet/devlet partisi olma süreci hızlanmıştır. Önceki dönemlerde de kısmen görülen yandaş bürokrasi durumu 2013 yılından sonra belli bir düzeyin üzerindeki tüm kadrolarda sürekli artmıştır. Ancak tüm dönüşümlere rağmen 15 Temmuz 2016’daki “darbe girişi’ne kadar” bu dönüşüm tamamlanamamıştır. Her düzeyde yandaş olmayan işini liyakatiyle yapan kadrolar 15 Temmuz darbe girişimine kadar görevlerini sürdürebilmiştir. Ancak 20 Temmuz 2016 OHAL-KHK darbesi ile ülke genelinde yaşanan anayasızlaştırma süreci bürokraside liyakatli kadroların sistematik bir şekilde tasfiye edilmesine neden olmuştur.
Ülke genelinde, tüm kurumlardan, 81 ilden, 152 bin kamu görevlisi, hukukdışı bir şekilde, KHK’ler ile işinden atılmıştır, haksız bir şekilde ihraç edilmiştir. Aradan geçen 6 yıla ve iktidar tüm imkanlarına, propaganda araçlarına rağmen bu ihraçlara “meşru bir kılıf” bulamamıştır. İşten atılan onbinlerce kişinin “yanlışlıkla” işten atıldığını kendisi de hukuk dışı ve KHK mamulü olan “OHAL komisyonunca bile” verilen yaklaşık 18.000 kabul kararı ile açığa çıkmıştır. Bu ülkede “şimdilik” 18.000 insana pardon denilmiştir. Olağan ve evrensel hukuk ilkeleri egemen olduğunda KHK ile ihraçların tümünün hukuk dışı olduğu açığa çıkacaktır.
Ancak bu anayasasızlaştırma sürecinin yan etkileri olarak ülkede sadece kamuda, bürokraside liyakatsizleşme, yozlaşma ve yolsuzluk süreci derinleşmedi, aynı zamanda Türkiye tarihinin en büyük ekonomik krizine giden yolun taşları döşendi. Gelinen aşamada ülke ekonomisi iflas etmiştir. Bu iflasın en önemli nedeni OHAL-KHK rejiminin kamuda, üniversitelerde, yargıda, medyada ve ülke genelinde başlattığı “cadı avının” açığa çıkardığı “güvensizlik ortamıdır.” Güvensizlik-güvencesizlik kelimesi söz gelişi olarak değil kelimenin tam anlamıyla her alanı sarmıştır. Bir ülkede milyonlarca kişi “terörist olma ithamıyla” soruşturmadan geçiriliyorsa orada hiç kimse güvende olamaz.
Bugün TÜİK’in açıkladığı verilere güvenilmeyip tartışılıyorsa, SPK eski başkanı ve benzerlerinin hakkında rüşvet iddiaları havada uçuşuyorsa, enflasyon ve kurlar her ay yeni bir rekor denemesi yapıyorsa, kurum müdürleri her hafta skandal bir video-açıklama ile gündem oluyorsa, bütçe açığının yılbaşı verisi yıl ortasını tutmuyorsa, faiz ödemeleri her geçen gün artıyorsa, ve daha bir sürü hukukdışı, ahlak dışı vaka, vakayı adiyeden olmuşsa bu durum OHAL-KHK rejiminin sonucudur.
Birçok siyasetçinin saray-tek adam rejimini esas alarak bu kötüye gidişi yorumladığı bilinmektedir. Ancak görünür kurumsallık “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” ise de bu örgütlü kötülüğün ruhu ve bedeni OHAL KHK rejimidir. OHAL-KHK rejimi kamuda liyakati tasfiye ederken sadakat adı altında yandaşlığın ve yetkin olmayan kadroların idaresine alan açmıştır. Bugün ülkede ekonomi, adalet, hukuk, akademi, sağlık ve bir bütün olarak sistem kriz içinde ise nedeni OHAL-KHK rejiminin hala sürüyor olmasıdır. Ülke içinde ve dışında devam güvenlikçi politikalar, uluslararası etkiler ve diğer birçok faktör ülke ekonomisinin krizli halini elbette etkiliyor. Ancak OHAL KHK rejiminin etkileri giderilmeden ülkede bir güven ortamının tesis edilmesi mümkün değildir. Ülkede devam eden krizlerin ilk çözümü, OHAL-KHK rejiminin ilgasından geçmektedir. Kurumları, kadroları, düzenlemeleri ve KHK’leri ile OHAL rejimi bir kanserli hücre gibi kamunun ve bürokrasinin her yerini sarmışken ne hukuk ve adalette ne eğitim ve sağlıkta ne de istihdam ve sosyal güvenlikte bir iyileşme olabilir.
OHAL-KHK rejimi payidar oldukça ücretin reel ederi düşmeye, açlık sınırı yükselmeye devam edecektir. 2016 Temmuzunda “dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı olarak ifade açlık sınırı 1.370 TL, gıda harcaması ile birlikte giyim, konut, kira, elektrik, su, yakıt, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamaların toplam tutarı olarak ifade edilen yoksulluk sınırı ise 4.462 TL olarak açıklanmıştı. Temmuz 2022’de bu miktarlar sırasıyla 6.840 ve 22.280 TL olarak açıklanmıştır. 2016’da asgari ücret açlık sınırının üzerinde iken bugün çok altındadır. 2016’da ücretler kısmi olarak enflasyona karşı korunaklı iken geldiğimiz aşamada enflasyon tüm verileri ezip geçmiş ve resmi verilerle 3 haneli olmaya yaklaşmıştır. Son iki yıl içerisinde üretici enflasyonu resmi olarak tek haneden 3 haneye fırlamıştır. Bir yıl içinde dolar kuru 8-9 TL bandından 18 TL bandına yükselirken akar-yakıt fiyatları ise 7-8 TL bandından 20-30 TL bandına yükselmiştir. Akademisyenleri ihraç edilen üniversitelere gitmek için sınavlara giren öğrencilerin önündeki en büyük engel barınma sorunu olarak çıkmıştır. Gençler işsiz ve mutsuz bırakıldıkları bu ülkeden “kaçmanın” yollarını araştırıyor.
Sonuç olarak OHAL-KHK ihraçlarına yönelik “ağaç kökü yesinler” diyen siyaset tüm ülkenin sofrasını küçültmüştür, her haneyi borçlandırmış, işletmeleri iflasa sürüklemiştir. Önümüzdeki kış için kira, doğalgaz, enerji ve gıda fiyatlarının korkunç düzeylere varacağı bilinmektedir. “İktidarın sofrasından mamalananlar/kredilenenler” hariç toplumun büyük çoğunluğu için kapkara bir kışa doğru gittiğimiz bilincinde olmalıyız. İhraçların yıllardır “yaşadığı bu karakışı geçirdiği, ancak yediği ayazı unutmadığını” biliyoruz. Darısı tüm toplumun yaza girerken yediği ayazı hatırladığı günlere!
KHK’lı İstihdam Uzmanı Sinan OK