Hatice Yıldız: Ölüler Diyarından Sitem – Musa Anter
Ölenin ailenin bir parçası sayılması, ruhunun yaşadığına inanılıp inanılmamasından bağımsız bir duygudur. Zira ölen, kalanların geçmişidir, annesidir, babasıdır, evladıdır, sevdasıdır, dostudur. Ölen, dokunulabilir varlığı ile “dünya” adını verdiğimiz bu ortak yaşamadan ayrılmış olsa da yaşattıkları, hissettirdikleri, hatıraları, ideolojileri, mücadeleleri, öleni tanıyan son kişi yaşayana kadar yaşamaya devam edecektir.
…
Onlarca yıl süren mücadelenin sonunda fail veya faillerin “zamanaşımı” sebebiyle yargılanmadığı, yargılansa dahi, cezasının infazının gerçekleşmediği, olayın faillerinin hiçbir şey olmamışçasına yaşamlarına devam ettiği durumlarda kalanlar, ölenin kaybından çok daha hazin bir acı ile baş başa kalmaktadır.
Bu kapsamda Türkiye, maalesef sayısı binleri aşan faili meçhul cinayetler ve zamanaşımı sebebiyle düşen ceza dosyaları bakımından kötü bir karne ortaya koymaktadır. Bunun son örneği olarak, 21 Eylül 2022 tarihinde, Musa Anter’in öldürülmesi davası da 30 yıllık “zamanaşımı” sebebiyle düşürüldü.
Kimdi Musa Anter ve 30 yıl süren bir süreçte failleri neden bulunamadı veya gerçekten bulunamadı mı?
…
Vicdan yaralayıcı değil mi? Böylesi bir acıyı düşünebiliyor musunuz? Evladınız, anneniz, babanız, sevdiğiniz öldürülüyor, fail kendisi ile birlikte diğer failleri itiraf ediyor ancak bir türlü ilerlemeyen yargı mekanizması, failleri, dava zamanaşımına uğradı diyerek özgür bırakıyor, adeta ödüllendiriyor.
…
Kanaatimce Musa Anter cinayeti, bu aşamaya kadar toplanan deliller ve ifşa olan bilgiler kapsamında, tartışmasız olarak “insanlığa karşı işlenmiş suç” kapsamındadır ve zamanaşımına tabi değildir. Aile, davanın zamanaşımı sebebiyle düşürülmesi kararını da AİHM’e taşıyacaklarını kamuoyu ile paylaştı. İlerleyen yıllarda AİHM’den bu konuda da ihlal kararı çıkması maalesef hiç şaşırtıcı olmayacaktır.
Şu unutulmamalıdır ki, vatandaşın yaşadığı topluma, devlete bağlılığı “güven duymak”, “güvenliğinin sağlandığına” ve “adaletin tesisine” inanması, bunu deneyimlemesi ile mümkündür. Adalet, toplumun en kaynaştırıcı, birleştirici harcıdır. Adaletsiz toplumlar, geri kalmaya, can ve ekmek kavgası içinde yaşamaya mahkumdur.
Bu şekilde yaşamayı hak ediyor muyuz?