KHK’lar Ve Emek Mücadelesi…

15 Temmuz 2016 tarihinden sonra çıkarılan KHK’lerle yüz binlerce emekçi işinden edildi. Bunlar arasında çeşitli mesleklerden insanlar var. Hakim, savcı, mühendis doktor, maliyeci  vs. İnsanların bir gecede işinden edilmesi insanları ekonomik, sosyal, siyasi, psikolojik yönlerden olumsuz etkiledi. Başlıklar halinde özetlersek; kimi işinden olmakla kalmayıp herhangi bir işte de çalışamaz oldu; çünkü SGK girişi yapılırken KHK’li olduğu gözüküyor. Bu da işvereni kaygılandırıyor. Sonuç olarak işveren böyle birini çalıştırmıyor. Sosyal soruna gelince; işinden edilen yüz binler çevresindeki insanlardan, en yakın arkadaşlarından, hatta kimi kez ailesinden dışlandı, ötekileştirildi, yok sayıldı. Siyasi sorunlara gelince KHK’liler seçilmiş olsa da mazbataları “KHK’lidir” gerekçesiyle verilmedi, iptal edildi, hatta KHK’lilerin oy kullanmaması gerektiği tartışması yapıldı. Bunları çoğaltmak mümkün. Bütün bunlar KHK’lilerin psikolojisinde ve geleceğinde kolayca onarılamayacak ağır tahribatlar yarattı.

 Tüm duyarlı çevrelerin yakından tanık olduğu bu gerçeklerin bir yönünü görmesek bilmesek olmaz. Siyasi bir iradeyle hukuksuzca  yapılan bu ihraçları, dünyada hüküm süren neoliberalizmden ayrı düşünmek olmaz. 1980’lerden sonra kapitalizm, her dönem artarak tekrarlanan krizlerinin önüne geçmek için neoliberal (vahşi kapitalizm) politikalar uyguladı. Sovyetlerin ve Doğu Avrupa ülkelerindeki sosyalist rejimlerin çöküşüyle daha da pervasızlaşan dünya kapitalist sistemi bu defa çalışanların iş güvencesine, ücretlerine vs göz dikti. Çalışma süresinden tutalım ücretlere kadar birçok ekonomik kazanım büyük-küçük tekellerin ve onların güdümündeki iktidarların saldırısıyla karşı karşıya geldi. Sonuç olarak ücretler azaldı, çalışma süreleri uzadı, çalışma koşulları ağırlaştı ve iş güvencesi kimi yerlerde ortadan kalktı ya da zayıfladı.

Türkiye’deki büyük tekeller de pervasızlaşan sömürü sisteminden geri kalmadı. Türkiye’de özellikle 1980 lerden sonra gelen iktidarların ABD’ nin neoliberal ekonomik politikalarıyla uyumlu olduğu bilinen bir şey. Bunun en somut kanıtı İMF politikalarını uygulayan hükümetlerin varlığı.2002 lerden sonra görünürde her ne kadar İMF’den bağımsız hareket edildiği  gözükse de, sanayiden tutalım tarıma kadar bir çok konuda  dünyadaki büyük tekellerin ve onların iktidarlarının güdümünde politikalarla hareket edildi, ediliyor. Zaten bugün sanayi ve tarımda dışa bağımlı ekonomimizin varlığı bunu kanıtlar. Halbuki toprağımız var yetenekli bireyler var ama dışa bağımlı bir ülkeyiz.Bu da emperyalist kapitalist ülkelerin az gelişmiş ülkelerin gelişimini bilinçli olarak engellediğini ortaya koyar.Bu konu biraz ayrıntılı ve uzun konular.

Gelelim KHK sorununa; KHK’lilerin işlerinden ihraç edilmesi, bir bakıma iktidarın kendisine muhalif gördüğü kimseleri çalıştırmamasıdır. Burada ek olarak şunu belirtmekte fayda var; yukarıda değindiğim dünyadaki neliberalizmin, bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kamunun tasfiyesindeki belirleyici etkisini, yazının konusu itibariyle, örneğin kamuda çalışanların ihraç edilmesindeki payını küçümsemek veya yadsımak doğru olmaz.

 Özetle KHK meselesini, emek mücadelesinden (ücretlere zam yapılması, güvencesiz çalışmaya son verilmesi,  eşit işe eşit ücret, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, uzun mesai saatlerine son verilmesi, Kürt sorunu, Kadın hakları, savaşa karşı olma, çevre mücadelesi…) ayrı görmemek lazım. Emek mücadelesinde gerçekleşecek her bir siyasi ve ekonomik kazanım aynı zamanda çalışanların ücretinde, mesai saatlerinde, çalışma koşullarında vs bir kazanımdır. Bu da ülkenin demokratikleşmesine katkı sunar. Aynı zamanda Kürt sorununun çözümü,  Alevilerin sorunlarının, kadınların sorunlarının, çevre sorununun v.s. çözümündeki her bir adım emek mücadelesini büyütür ve emek mücadelesinin önünü açar. Bunlar birbirine kopmaz bağlarla bağlıdır. Birinin çözümsüzlüğü diğerinin mücadelesini sekteye uğratır, yavaşlatır. KHK’lilerin bu gerçeği göz önüne alarak mücadele yürütmesi gerekir. Sorun sadece KHK’lilerin işe dönmesiyle çözülmüyor. Bu sistem,  temelli değişmediği müddetçe  çalışanlara rahat yok. Daha geniş bir perspektifle bakarsak Kapitalist sistemi hem ülkemizde hem dünyada bertaraf etmeden iş güvencemiz olmaz, düşük ücretlerle, uzun mesailerle çalışmaya mahkum bırakılırız ve KHK gibi bir gecede bir kararla işimizden oluruz. Sorun bir sistem sorunudur. Bu kapitalist sistem değişmediği müddetçe dünyada, ülkemizde savaşlar bitmez, her gün kadınlar öldürülür, doğada onarılmaz tahribatlar yaratılır, insanlar işlerinde atılır.

Çözüm ise elimizin altında; bireysellikten sıyrılmak, bencillikten kurtulup örgütlenip,  mücadeleyi yükseltmek. Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz…

KHK’li Maliyeci Cengiz ZANA

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir