Cumartesi, Ocak 25, 2025
MEDYADA BUGÜN

Murat Belge: Osmanlı Kavgası

Memleketin “Osmanlı” kavgası bitmek bilmiyor. “Kavga” kelimesini özellikle seçiyorum, çünkü bu bir “tartışma” değil.  “Tartışma” dediğimiz konuşma biçiminde, en azından “teorik” düzeyde, tartışan taraflardan birinin “Sen haklısın. Yanılmışım” demesi ihtimali açıktır. Bu “konuşma”da ise böyle bir ihtimal sözkonusu değil. Karşı karşıya gelmiş “iki mutlak doğru” var. Bunlardan birinin ötekini “ikna” etmesi de beklenmiyor. “İkna” değil “susturma” sözkonusu. Ama, gene bazı koşullar nedeniyle, bir “tartışma” oluyormuş gibi davranmak gerekiyor: aslında bir “çıkış” olmayan bir konumda sanki varmış gibi konu (bir yere gerçekten varmaksızın) devam ettikçe kullanılan dil sertleşiyor. Bakıyorsunuz, AKP’li, “Denize dökemediklerimiz kalmış” diyebiliyor. Bu dille neyi tartışabilirsiniz? Böyle bir imkân kalmıyor. Bu bir “kamufle savaş”.

Neyin kavgasını ettiğimizi de gerçekten doğru biliyor muyuz? Örneğin, Osmanlı’yı suçlayan tarafın sözcüsü, “Peki, Vahdeddin nasıl oldu da İngiliz savaş gemisinde kaçtı?” diye soruyor; o bunu sorunca karşı tarafın “Şundan ötürü” demesine imkân yok elbette.

İyi de, “koşullar” gerçekten böyle mi? Savaş boyunca “Padişahımızı esaretten kurtaracağız” demiş Ankara. Padişah ise, tam taraf olmaktan elinden geldiğince kaçınarak, ayaklanmalar çıkarmış, Ankara’yı batırmak için elinden geleni yapmış. Ama kimse gerçekten ne istediğini ve ne yaptığını söylememiş —bu da böyle olmak zorunda, üstelik. Padişahın altı yüzyıl birikimi bir meşruiyeti var. Mustafa Kemal’in de —hele başlangıçta— buna dikkat göstermesi şart. “Şart” da, ne yapacak? Savaşı kazanınca “Buyurun tahtınıza rahat rahat oturun” mu diyecek? Vahdeddin böyle bir davranış bekler mi?

Burada belki bilmediğimiz bir şeyler söz konusu. 

Murat BELGE’nin Yazısı