Kritik Görevde Olan KHK’lıların Göreve İadesi
Kritik görevde olan KHK’lılardan beraat ve takipsizlik alanlara özlük haklarının verileceği fakat tekrar eski görevlerine döndürülmeyecekleri iddiası değişik ortamlarda, muhtelif kişilerce dile getirilmektedir.
Kritik görevden kastedilen; asker, polis, hakim, savcı ve mülki amirlerdir diye düşünüyoruz . Kritik olduğu söylenen bu mesleklerde çalışan kamu görevlileri en fedakarca çalışmış meslek mensuplarıdır. Bu meslek mensuplarında mesai kavramı diye bir şey yoktur. Her an göreve hazır olmak gerekir. Mesai ve zaman kavramı olmadığı gibi mekan kavramı da yoktur. Devlet “geçici görev” adında ailelerinden uzak illere, coğrafyalara her an görevlendirebilir. Aylar öncesinden tatil planı yapmak mümkün değildir. Herhangi bir gelişme olduğunda bu meslek mensuplarının tüm izinleri iptal edilir. Diğer kamu görevlilerinden farklı olarak haklarını savunacak bir sendikaları bile yoktur. Taşıdıkları riskleri anlatmaya bile gerek görmüyorum. Canını her an devlet ve millet için vermeye hazır olan bu kişilerin sadakatini sorgulamak, bu insanların emeklerine saygısızlıktır.
Khk ile ihraç olmak tüm kamu görevlilerini incitmiştir fakat en çok bu kritik görevleri yapanları incitmiştir.
Ohal döneminin ilk yılında bir avukat ile görüşmemizde, sulh ceza hakimlerinin kaymakamlarla ilgili tutumunun nasıl olduğunu sormuştum. Kendisinin söylediği asker, polis, hakim ve savcılarların hepsinin, dosya içeriğine bakılmaksızın tutuklandığını, diğer meslek gruplarında ise dosyaya bakıldığını söylemişti. Gerçekten de dediği gibi bu ‘kritik görevlerde” olan kişilerle ilgili bir yıla yakın iddianame yazılmamış ve bu insanlar neyle suçlandıklarını dahi bilmeden tutuklu kalmışlardır. 1 yıldan fazla tutuklu kaldıktan sonra mahkeme sonucunda beraat eden binlerce insan var. Yargılanırken de, Ohal Komisyonu kararlarında da bu “kritik görevlerde olmak” hep kişilerin aleyhine değerlendirilmiştir. Çalışırken kritik görev denilip her türlü fedakarlığı yapması beklenen bu insanlar, KHK ile ihraç olduktan sonra da en büyük cefayı çekmiştir ve çekmeye de devam etmektedir.
Eğer bir helalleşme olacak ise önce bu fedakar ve cefakar insanlardan başlamak gerekiyor. Bu insanların önemli kısmının kalbi kırılmış durumdadır. Eski görevlerine dönmek istemeyebilirler, bunun yerine kamuda özlük bakımından eşdeğer bir görevde çalışmak isteyebilirler , bunu isterlerse , bu onların en doğal hakkıdır. Her şeye rağmen tekrar eski görevine dönüp çalışmak isteyenlere de kimse “seni eski görevine döndüremeyiz.” diyemez. Bu insanların yaşadığı sıkıntıları yaşamamış olanlar bu insanların sadakatini sorgulayamaz.
Kritik görevleri yapmış KHK’lılar feleğin çemberinden geçmiştir. Hayatları ve yaptıkları tek tek ve ayrıntılı olarak sorgulanmıştır. Bu ayrıntılı sorgulamadan geçip yasalarda yer alan hiçbir suçu işlememiş ise , bu kişiler şüphe duyacağınız değil en çok güveneceğiniz kişilerdir.
Kimsenin elinde sihirli değnek yoktur. Dağ gibi birikmiş sorunları çözmek parmak şıklatmak kadar kolay değildir. Çok ciddi emek ve çok ciddi vasıflı ve dürüst insan kaynağı gerektirir. En çok işinizi kolaylaştıracak insanları kenara koyarsanız hiçbir yol alamazsınız.
KHK’lılar, yıllardır haklı davalarının mücadelesini yürütmektedir. Yürüttükleri bu haklı davalarında kendilerine destek olanları asla unutmazlar ve iyiliğin karşılığını da misli ile verirler. Kendilerini göreve iade eden ve itibarlarini geri verecek olan siyasi iradenin başarılı olması için gece gündüz demeden çalışırlar.
Ülkeler için en önemli kaynak “insan” kaynağıdır. Liyakatli ve dürüst insanlar hangi görevi yaparsa yapsın ülke için çok değerlidir. İnsanları farklı gruplara ayırıp, onları ayrıştırarak , nitelikli insan kaynağını harcayacak lüksümüz yoktur .
Suç ve cezalar Anayasamızda ve yasalarımızda ayrıntılı sayılmıştır. Hangi suça karşılık hangi cezanın verileceği de bellidir. Kimsenin kendine göre suç üretme ve ceza verme yetkisi yoktur. Sadece Anayasanın 38. Maddesi uygulansa bile KHK’lar ve OHAL ürünü yargılamalar sonucu verilen cezalar çöp olacaktır.
Anayasanın ,suç ve cezalara ilişkin esaslarını düzenleyen;
Madde 38 – Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.
Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.
Ceza sorumluluğu şahsidir.
Velhasılıkelam , Türk kanunlarına göre hiçbir suçu işlememiş her birey masumdur.
Masum insanları KHK’lar ile ihraç etmek ve yasaya aykırı cezalar vermek büyük haksızlıktır ve zulümdür.
Masum olan tüm bireylere verilen haksız cezalar iptal edilmelidir. Kritik veya kritik olmayan görevleri yapmış suçsuz KHK’lılar kendi görevlerine iade edilmelidir.
Engin AVCI