Müslümanlıkta Akıl-Nakil Tartışması: Akılcılığın Doğuşu ve Çöküşü
İslam ilk çağlarından beri akıl ve nakil tartışması süregelmiştir. İslam’da felsefi konuların irdelenmesiyle Kelam ilmi ortaya çıkmıştır.
Kelâm ilmi, İslâm dininin akaid konularını irdeleyen ve tarihî olarak bu çerçevede gelişen dinî-felsefî teorilerle ilgilenen ilim dalı olarak tanımlanabilir.
İslam’da tam anlamıyla kemale ermiş ilk inanç ekolü “mutezile” ekolüdür. Bunun karşıtı olarak görülen ekol ise “Eşarilik”tir.
Kelam ilmi aklın dindeki konumu, ahlakın akıl ile belirlenip belirlenemeyeceği, özgür iradenin gerekliliği, iyiliğin ve adaletin akıl yoluyla mı yoksa Tanrı’nın iradesi ile mi belirlendiği gibi tartışmaları hep yapılagelmiştir.
Mutezile aklın iyiliği, kötülüğü, evrensel ahlakı bulabileceğini, insanın ruhunun iyiliği bulma fıtratında yaratıldığını iddia etmişlerdir.
“Tanrı insanlara özellikle akıl vermiştir ve insanlar akıl yoluyla Tanrı’yı, ahlakı, iyiyi, kötüyü bulur; “akıl, insan-Tanrı ilişkisinde merkezdedir” görüşüyle Eşarilik’ten keskin bir biçimde ayrılır.
Mutezile’ye göre Tanrı’nın insandan beklediği ilk vazife akıl yoluyla bir yaratıcı olduğunun bulunmasıdır. Zira Tanrı duyularla ya da ilhamla bulunmaz. İşte bu yüzden akıl vahiyden daha önemlidir. Hiç vahiy gelmese bile insan varoluşunu sorgulamalı ve Tanrı’yı vahiyden bağımsız şekilde akıl yoluyla bulabilir.
Abbasilerin ve İslam İmparatorluklarının bütün zamanlarda en güçlü olduğu dönem 5. Abbasi Halifesi Harun Reşid dönemidir. Harun Reşid ile onun neslinden 9. Halife Vasık arasında kalan 60–65 yıllık süre de Mutezilelik’in devletin resmi ideolojisi olduğu dönemdir.
Özellikle 7. Halife Memun, geceleri rüyasında Aristo ile tartışacak, Aristo’ya “iyi nedir?” diye soracak o da “iyi rasyonel olandır” cevabını verecektir.
Vasık’tan sonra gelen 10. Halife Mütevekkil iktidarının 2. yılında bugünkü Sünniliğin kökü olan ehli hadisçi İslam’ı benimser ve Mutezili düşünceye cephe alır.
Beytül Hikmet denen medreselerde kelam ilmi ve felsefeyi kaldırarak sadece bilimsel çalışma ve çeviri yapan okullara dönüştürülür.
Halife Ahmet Mutezid döneminde kelam ve felsefe kitaplarının çoğaltılması ve satışı yasaklanır. Mutezililerin Bağdat’ta baskıya uğraması Mutezililik’i hemen bitirmez. Bağdat’ta kalmaya devam edenler olduğu gibi başka yerlere çekip gidenler de vardır. Dört bir yana dağılan Mutezililer İbn-i Sina, Farabi ve İbn-i Rüşd gibi döneminin en büyüğü akılcı filozofların ortaya çıkmasını sağlamıştır. Lübnan asıllı İngiliz yazar George Hourani Mutezilenin tam olarak çöküşünün 25. Halife Ahmet Kadir’in 1017 yılında tahta çıkması, 1060’larda Bağdat’ta Hanbeli eylemleri ve ardından Selçuklu Devletinde Nizamiye Medreselerinin kurulması ile gerçekleştiğini iddia etmektedir.
Devam edecek…
Ahmet ERKAN
Hocam devamını beklemekteyiz…