KHK’lar Çöp Olacak!
Başlıktaki ifadeyi uzun süredir kullanmaya özen gösteriyoruz. Çünkü KHK’lılara hiçbir hukuki dayanağı olmayan ve tamamen düşman hukuku gözetilerek yapılan uygulamalar KHK’ların çöp hükmünde olduğunun kanıtıdır. Peki fiili olarak bu olabilir mi? Bence çok kolay olur.
Şöyle ki; Biz platformları kurduktan sonra kamuoyuna yaptığımız açıklamada son KHK’lı işine dönene kadar bu mücadelenin devam edeceğini deklare ederek buna uygun bir strateji geliştirdik. AKP ve MHP dışındaki tüm partilere KHK’ların iptal edilmesini ve KHK’lıların göreve döndürülmesi gerektiğini anlattık ve talep ettik. Bu talebimizde çok haklıyız ancak bunun nasıl olabileceğinin de belli olması gerekiyordu. Sadece “Ben KHK’lıları hemen göreve döndüreceğim” demekle bu işin olmayacağının da farkındayız.
Zaten normal bir hukuk devletinden beklenen beraat, takipsizlik alan ve kovuşturması olmayanları görevlerine iade etmesidir. Dolayısıyla siyasilerin beraat, takipsizlik alanları iade edeceğiz diyerek söze başlamaları sadece bir kolaycılıktır. Unutulmaması gereken şudur: KHK’lıların çok büyük bir bölümüne hukukta yeri olmayan gerekçelerle, çoğunluğuna da 6 yıl 3 ay ceza verilerek silahlı terör örgütü üyeliği kapsamında kararlar verilmiş olduğu gerçekliğidir. Verilen bu hukuksuz cezaların ortadan kaldırılmaması halinde hem KHK’lılar görevlerine dönemeyecek hem de hukuksuzluk içinde eşitsizlik bir kez daha ortaya çıkacak. Asıl sorun tam da burada başlıyor ve çözülmesi gereken yer de burasıdır.
KHK’ların iptal edilmesi tek başına yeterli değildir ve mahkemeler eliyle bir hükmün oluşturulduğunu unutmamak gerekiyor. Bu sorunu aşmanın yolu ise evrensel hukukun referans alınması ve verilen kararların yeniden ve adil yargılanma ile sonuçlandırılmasıdır.
Adil ve yeniden yargılama yolunun açılması ve KHK’lıların da bunu talep etmesi gerekiyor. Bu ilk başta kulağa hoş gelmiyor. Pek çok KHK’lı yıllara yayılacak bir mahkeme sürecinden endişe ediyor ancak bu öyle bir konu değil. Uluslararası mahkemelerin kararları, pilot kararlar ve tabiî ki siyasi iradenin de çözüm yanlısı olması sürecin kısalmasını sağlayacaktır.
Bir diğer kilit nokta ise siyasi iradenin ne yönde olacağı ve nasıl tutum takınacağıdır. Siyasi iradenin yönünü ve tutumunu bizim çabalarımızın ve mücadelemizin sürekliliği belirliyor. 4 yıla yakın zamandır kararlılıkla sürdürdüğümüz mücadelemize devam etmeli ve siyasilerin bu talebimize yanıt vermesini sağlamalıyız.
Bizim için belirleyici olan siyasi partilerin genel merkez ile yetkili organlarının söyledikleridir. Çünkü biz partilerin bu konu ile doğrudan sorumlu olan yetkilileri ile muhatap olduk ve süreci bu şekilde devam ettireceğiz. Siyasette yaşanan söylemde tutarsızlıklar veya anlık refleks sözler bizim moralimizi bozamayacağı gibi bizi rehavete de sürüklememesi gerekir. Biz haklı talebimizi her yerde anlatmaya devam edeceğiz.
Biz KHK’lıların odaklanması gereken tek şey bıkmadan usanmadan ihraç için uydurulan gerekçenin suç olmadığını ve bizim suç olmayan bu gerekçelerle ihraç edildiğimizi topluma anlatmamızdır.
Yani:
Barış ve demokrasi istemek suç değildir.
Sendikal eylemlere katılmak suç değildir.
Gazeteye abone olmak suç değildir.
Bankaya para yatırmak suç değildir
Özel okula çocuk kayıt etmek suç değildir
Dini sohbete gitmek suç değildir.
Barınma hakkı için yurtta kalmak suç değildir.
Sendika üyesi olmak suç değildir.
Bağış yapmak suç değildir.
Kermese katılmak suç değildir.
Telefonda bir programı veya uygulamayı indirmek, kullanmak suç değildir.
Evet bu fiillerin hiçbirisi suç değildir. Konjonktürel olarak bir dönem avantaj bile sağlamış olan bu uygulamaların hiçbiri suç değildi ve bir anda suç olarak görülmeye başlandı. KHK’lıların yüzde 95’i bu saydıklarım için ihraç edildi. Bunun hukuki hiçbir değeri olmadığını anlatmaya devam etmemiz gerekiyor. Zafer hep direnenlerin ve haklı bir mücadele yürütenlerin olmuştur. Her zaman söylediğim ve yazdığım gibi KHK’lılar bu ülkenin demokratikleşmesini istiyor ve KHK sorunun bir demokrasi sorunu olduğunu düşünüyoruz. KHK sorunu çözülmeden kimse demokrasiden falan bahsedemez.
Münir KORKMAZ