Cuma, Nisan 19, 2024
YAZARLAR

Adalet (Erdemliler) İttifak mı Yoksa Mal İttifakı mı?

Yeryüzü mücadelesi adalet davetçileri / erdemliler / namuslular ile mal ve zulüm biriktiren zalimler / namussuzlar arasında cereyan etmiştir / etmektedir. Bu durum kadim bir meseledir. İnsanlık tarihi buna hep tanıklık etmiştir. Adalet davetçilerinin / erdemlilerin safındaki azınlık ittifakı genellikle karşı taraftaki mal / zulüm ittifakına / ittifaklarına karşı başarılı olmuşlardır. Arızi durumlar hariç kaliteyi, erdemi temsil eden taraflar, mücadelenin nihai galipleri olmuşlardır.

Bu mücadele karanlık / kaotik dönemlerde daha çok kesifleşir. Bu mevzudaki en anlamlı tarihsel örnek, Hz. Peygamberin Nübüvveti öncesinde Mekke’de yaşanıyor.

O günlerde Mekke için için kaynıyor. Aristokrat / seçkinci despotlar diğerleri üzerinde hükümranlık oluşturarak keyiflerince tasarruflarda bulunuyorlardı. Mal ve iktidar sahipleri zayıfların üzerine çöreklenmişlerdi. Fakirler / düşkünler üzerinde üstünlük sağlamak; itibar ve asabiyet üzerinden prestij elde etmek; değişim, hakikat ve adalet değerleriyle yüzleşmeme konusunda inatçı davranıyorlardı.

İşte bu tür zulmün hüküm sürdüğü toplumlarda azınlık da olsalar adalet / hak savunucuları olmuştur. İşte Mekke’nin bu kaotik ikliminde fokurdayan kazan taştı. Mekke ahalisi içerisinde özellikle gençlerden oluşan “hak ve adalet savunucuları” ortaya çıkmaya başladılar. Bunlar da bir süre sonra hâkim güce karşı örgütlendiler. Bu örgütler de amaçlarındaki yakınlıklara göre ittifaklar oluşturdular.

Bunlardan birincisi “Değerler ve Adalet İttifakı”; diğeri ise “İktidar ve Mal İttifakı” idi. Bir üçüncü blok daha vardı ama onların ittifak tercihleri değişebiliyordu.

“Değerler ve Adalet İttifakı”nın en önemli bileşeni, 25 Yaşındaki Hz. Peygamberin de üyesi bulunduğu “Erdemliler” veya Arapça bilinen ismiyle “Hilfü’l-Fudûl” örgütüydü.

Hz. Peygamber’in bu mevzudaki hadisi sayesinde “Erdemliler İttifakı” insanların kalbinde özel bir yere sahip olmaya devam etti.

İktidar ve Mal İttifakı” veya diğer ismiyle “Yeminliler İttifakı” ise Kureyş’in diğer yüzünü temsil ediyordu. Mal ve iktidar sahiplerini bir araya getirmişti; büyük oranda fırsatçılığa dayanıyordu; Kureyş’in mevcut durumunun olduğu gibi devam etmesini arzuluyordu (Yani bugünkü anlamda muhafazakarlardı). Bu mevcut duruma; fakirler üzerinde üstünlük sağlamak, itibar ve asabiyet üzerinden prestij elde etmek, değişim, hakikat ve adalet değerleriyle yüzleşmeme konusunda inatçı davranmak da dahildi. Bu ittifakın bileşenlerini bir araya getiren en önemli saik, Hz. Peygambere karşı yürütülen düşmanlığa önderlik etmekti. Mekke’nin Hz. Peygambere düşman olan önderlerinin toplandığı bir ittifaktı.

Malum, Peygamberler adalet savaşçılarıdır. Peygamberlik öncesinde kaderin bir tecellisi olarak adeta hak ve adalet mücadelesi için staj yaptırılıyordu. Peygamberimiz için “Hilfü’l-Fudûl / Erdemliler Örgütü”nün içinde bulunduğu dönem, Nübüvvet öncesindeki hayatının en önemli, en değerli kesiti idi. Ki Peygamberlik sonrasında bu özlemini dile getiriyordu; “Bugün böyle bir örgüt olsa yine gider katılırdım” diye…

Hz. Peygamber’in yaşadıkları, kendi zamanında yaşayan ve sonrasında gelecek olan ve fıtrat üzere yaşayan insanların yaşamları boyunca karşılaşacağı hadiselerin bir özetidir; özüdür. Yaşadıklarımızın hiçbirisi yok ki, Hz. Peygamberin hayatında mikro düzeyde de olsa bir karşılığı olmasın.

Çünkü O, bulunduğu zamanın ve gelecek zamanların “Üsve-i Hasenesidir (Örnek / model insanıdır).”

Allah, adalet davetçilerini Peygamberlerin mirasçıları kılmıştır. Adalet davetçilerini hemen Peygamberlerden sonra zikretmiştir;

“Allah’ın âyetlerini inkâr edenleri, haksız yere peygamberleri öldürenleri, adaleti isteyip yaymak isteyenlerin canlarına kıyanları, can yakıcı bir ceza ile müjdele!” (Al-i İmran-21)

Zaman değişiyor; beşer değişiyor ama temelde olayların dinamiği değişmiyor. Sebep-sonuç ilişkileri, tabi oldukları yasalara göre cereyan etmeye devam ediyor. Bugün için de değişen bir şey yok. Yine mücadele, adalet davetçileriyle zalimlerin; iyilerle kötülerin; namuslularla namussuzların mücadelesi olarak devam etmektedir.

Kimsenin bizi dinle, millilik istismarıyla aldatmasına fırsat vermeyelim. Muazzez dini, günlük kirli politik mücadelenin propaganda malzemesi haline getirmesine müsaade etmeyelim; eğer mensubiyet iddiasında bulunduğumuz din hususunda samimiyet üzereysek…

Bugün de, dün Hz. Peygamberin iştirak ettiği ve nübüvvetten sonra da özlemle andığı bir “erdemliler ittifakına” ihtiyaç var; ekmek ve su kadar…

Irk ve ideolojik mensubiyeti ne olursa olsun adalet ve barış içinde bir arada yaşama arzusu olan herkesin bir araya gelip bir toplumsal sözleşme çerçevesinde ahitleşmeleri ve müşterek hedefe ulaşmak konusunda bir erdemliler ittifakı tesis etmeleri bugün için önümüzde duran temel görevdir / sorumluluktur. Akıl sahipleri için bu bir zorunluluktur.

Toplumun önünde iki seçenek duruyor; ya iyilere dahil olup adalet / erdemliler ittifakının oluşumunda yer alacak veya dünya iktidarının cazibesine kapılıp mal ittifakında yer alacak… Ortası yok…

Fahrettin DAĞLI

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir