Gökçer Tahincioğlu: Karıştır barıştır, Türkçe konuş çok konuş
12 Eylül bütün kurum ve kurallarıyla yaşıyor.
2010’da referanduma sunulan ve kabul edilen anayasa değişiklikleri arasında en önemli madde, 12 Eylül darbesini yapanların yargılanmasının önünü açmaktı ancak sonuçlarını gördük.
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, yerel mahkemeler, el birliğiyle başarıya ulaşmış darbecilerin yargılanamayacağını içtihat haline getirdiler.
Yetmezmiş gibi 30 yıl, idamların, ölümlerin, kayıpların, işkencelerin hesabını sormak için bekleyenleri suçlu ilan edip, “zamanında başvuru yapmamışsınız, zamanaşımına girmiş” kararları verdiler.
Yetmedi, Kenan Evren ve diğer darbeci komutanların ölümleri nedeniyle davalar düşmüş olsa da apoletlerinin sökülmesi, mevki ve makamlarından kaynaklı haklardan yararlanamamaları istemini de yakın zamanda geri çevirdi Yargıtay.
Baştan sona yalanlarla dolu bir süreç.
…
Halen 12 Eylül darbecileri tarafından yürürlüğe konulmuş 700’e yakın yasa yürürlükte. Türkiye, bu yasalarla yönetiliyor. Değiştirilen yasaların hali de ortada. Darbe döneminde çıkartılan yasaların daha özgürlükçü olduğu net biçimde söylenebilir.
12 Eylül yönetiminin, anayasa ve yasalarla birlikte üzerinde en çok durduğu konu cezaevleriydi.
Cezaevlerinde tarihe geçecek “ıslah” programları uygulandı.
İdam edilmeyenler, işkencede öldürülmeyenler, ortadan kaybedilmeyenler, dışarıya çıktıklarında bir daha başlarını kaldıramayacak hale getirilmeliydi darbecilere göre.
Diyarbakır ve Mamak cezaevleri tarihe böyle geçti.
Dışkı yedirilmesinden kaba dayağa her türlü işkence yöntemi uygulanıyordu.
Bir de milli etkinliklere katılma, Kürtçe konuşma yasağı, farklı görüşteki siyasilerle aynı koğuşu kullanma gibi dünyanın her yerinde psikolojik işkence sayılan yöntemleri vardı.
O zaman da birileri, milli etkinliklere katılmanın kime ne zararının olduğunu soruyor, uygulamaları savunuyordu.
Rüzgâr tersine estiğinde, “12 Eylül’de neler yaşanmış?” diyerek, en öne fırlamaları gibi.
Cezaevlerinde “yeni sistem” denilerek uygulamaya konulan şartla salıverme kurallarının da 40 yıl öncesinden geldiğini yeni anlayabiliyoruz.