Her Kesimin Körebe Oyunu: KHK

Gün geçmiyor ki alevleri göklere sarmış “KHK yangınına” bir parça daha odun atılmış olmasın. Tam bu sefer söndü sönecek ve müdahale edilecek derken, “harlayıcı körükleriyle” yangın mahallinde bitiyor müsebbip kişiler. Yangının söndürülmesi ile mükellef olanlar, bizatihi yangına sebebiyet verenler olunca (eskilerin tabiriyle) “hilkat garibesi” bir hal ortaya çıkıyor. Düşünün ki itfaiye dairesi işi gücü bırakmış, varlık gayesine ters şekilde “kundaklama” işini görev edinmiş. Böyle bir tabloda “itfaiye görünümlü kundaklayıcılardan” medet ummak ne denli abesle iştigal, izahtan vareste…

KHKlılar bu yangın yerinde kendi kaderlerine terkedilmiş vaziyette. Bundan daha hazini, her şeyin, her normun, her doğrunun ters yüz edildiği bir yerde pek çoklarının aklına olan biteni sorgulamak gelmemesi. İşin ucunda hukuk tanımaz bir iktidarın “tanrılaşan” yetkileri ve eylemleri söz konusu olunca, herkes “ideal” olanı değil, kendince “rasyonel” olanı tercih ediyor ve kendi konfor alanında “körebe”oynayarak zamanı öteliyor .

Geçen zaman içinde mağdurlar elbette bir çözüm bekliyor ama ne şekilde olacağına dair görüş serdetmekten de kaçınıyor. Muhafazakar kesimin siyasi meselelerdeki handikabı biraz da bu olsa gerek. Suya sabuna dokunmadan “orta direk makul insan” ol, gerekirse tam kamufle olarak yaşamına devam et. Beşer şaşsa da nasıl olsa kader adalet edecek, hak vaki olacak ve eden ettiğini bulacak. İnançtan mı yoksa kolaycılıktan mı ilham aldığı bilinmeyen sözler.

Görünmeyen alemlere ve vaatlere dair konuşmak kolaydır. Sonuçta henüz tecrübe edilmemiş ve herhangi bir faturası ödenmemiştir. Faturası ödenmesi muhtemel belirsizliklere atılmak ise ayrı bir bilinç, eğitim ve cesaret ister. İşte o muhafazakar kodlamada ne kadar var, tartışmaya değer.

Muhafazakar yetişme tarzımıza veryansın eden sitemleri bir kenara bırakarak, biz yine KHK sorununa mercek tutalım. En hafif tabiriyle “akıl tutulması” olarak adlandırılan KHK meselesi, bu ülkenin yakın tarihteki iyi/kötü tüm kazanımlarını yerle yeksan etmekle kalmadı, bütün bir geleceğini de riske etmiş oldu. Aydınlanma yolculuğunun başında olan bir toplum, kendi zaman akışında en iyimser tahminle çeyrek asrını heba etti. Bireyin hayatını hiç sormayın. Bireyin hayatında kıyametler koptu, kimisinin ömrü yetmedi, kimisi de meçhule sürüklendi.

Bireyler gibi toplumların da zaman zaman akıl tutulması yaşaması olağan. Ancak olağan olmayan akılsızlık halinin bir yaşam biçimi olarak formüle edilmesidir. KHK meselesi de işte o formüllerden biri. Bu “uyduruk” formüle bir çözüm bulunmadığı müddetçe Türkiye’nin içinde bulunduğu çıkmazdan çıkması mukadder değildir.

KHKlılar olarak ülkenin her bir sorununu sahiplenmek ve kendi yangınımıza müdahale etmek biraz da bizim elimizde. Geniş çoğunluğu itibarıyla muhafazakar kodlardan sıyrılıp ülkenin bütün sorunlarıyla hemhal oldukça ve samimiyet testlerini başarıyla atlattıkça kendi yaramıza en büyük ameliyatı biz yapmış olacağız. Hak, hukuk, adalet diyerek mücadeleye devam!

KHK’lı Hakim Erdem VAROL