Paradigmayı Değiştirmeden Geleceği Değiştiremeyiz
“Fikret Başkaya Söyleşisi Üzerine”
Bu toprakların önemli entelektüellerinden Fikret Başkaya, 21 Temmuz 2022 tarihinde TV 5 televizyon kanalında Muammer Bilgiç’in konuğuydu. “Dünyayı değiştirmek için eleştiri gereklidir, eleştiri de radikal olmalıdır” diyen Fikret Başkaya “Perspektifi ve Paradigmayı Değiştirmek” konulu programda tam da yapmak istediği gibi sorunların özüne değindi ve kendisine kulak verenleri bir kez daha “derinden” sarstı.
Denizli’nin bir köyünde başlayan eğitim yolculuğuna İzmir ve Ankara’da devam eden Başkaya, Fransa’nın çok önemli akademilerinde doktora çalışmaları yaptı. Paradigmanın İflası kitabından dolayı ceza aldı ve hapishane hayatı da yaşadı. Bu konuda; “…Ben akademisyenim, benim işim kitap yazmak, bir kasap et sattığı ya da bir fırıncı ekmek yaptığı için ceza almıyorsa benim de kitap yazdığım için ceza almamam gerekirdi” şeklinde çarpıcı bir yorumda bulunuyor.
Başkaya, insan soyuna yakışır bir uygarlık ve toplum oluşturma üzerinde kafa yoran önemli bir düşünür. “Bu kapitalist sistemden nasıl çıkılır?” sorusuna hep birlikte çözüm bulmamız gerektiğini ısrarla vurguluyor. Ona göre, kapitalizm çok derin bir krizde ve yol ayrımında. Kapitalizm için “kadavra medeniyeti” tabirini kullanan Başkaya, hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını, kapital sistemin yatay ve dikey olarak sınırlarına ulaştığını vurguluyor. Bu sınırlara gelindiği için mevcut sistemin kendi devamlılığı adına şiddet, çatışma ve savaş ortamını dayatarak uzatmaları oynama çabası içinde olduğunu savunuyor.
Başkaya’nın temel çıkış noktası, yüzleşmekte olduğumuz sorunların kötü politikalardan değil kötü sistemden kaynaklanıyor olması. Bir anlamda radikal eleştiri ile sorunların asıl kaynağına inmeyi teklif ediyor. Bu fikrini “araç patinaj yapıyor, bunun için aracı tamamen değiştirmek şart, şoförü değiştirmek çözüm olmaz” şeklinde özetliyor. Bu perspektiften yola çıkarak uygarlığa giden bir yol inşa etmeyi öğütlüyor.
Fikret Başkaya, bu toprakların gördüğü en cesur kalemlerden biri olarak kapitalizmin artık eskisi kadar “değer” oluşturmadığını, yeni değeri oluşturabilme adına günümüzde doğayı iyice yağmaladığını ve canlıyı metalaştıran bir anlayışla zaman kazanmaya çalıştığını belirtiyor. Kapitalizmin ancak sürekli büyüme ile ayakta kalabildiği, bunu sağlayabilmek için de daha çok enerjiye ve doğal kaynağa ihtiyaç duyduğu, bu çabanın da iklim krizini oluşturduğu yönündeki tespitleri gerçekten sarsıcı. Başkaya’nın belirttiği bu diyalektik, içindeki yaşadığımız ekolojik krizi açıklama adına önemli bir referans noktası olarak karşımıza çıkıyor.
Çıkış Yolu: Zihin Değişikliği ve Umut
Özellikle 1980’ler sonrasında emekçi sınıfların mücadelesinin çok yara aldığı, Çin ve Rusya’nın dünya ekonomik sistemine dahil olmasıyla emeğin rekabete sokulduğu ve işçi mücadelesinin aşındığını belirten Başkaya, çıkış yolu için paradigma değişikliğinin şart olduğunu ısrarla savunuyor. Peki paradigma değişikliği nasıl olacak?
Başkaya TV 5’te yayınlanan programda umudu yüksekte tutarak yapılması gerekenleri satır aralarında şu şekilde veriyor:
- Siyaseti belirli kesimlerin tekelinden kurtarmak, herkesin işi haline getirmek
- Sadece sandığa giderek demokrasi olmayacağını anlatmak
- Herkesin mücadele içinde olmasını sağlamak
- Siyaseti meslek olmaktan çıkarmak
- Bizden çalınanı, kamu malı yağması ve talanlarını geri almak için mücadele etmek,
- Sadece Kamu İktisadi Teşekküllerine yönelik değil; eğitim, sağlık, su ve ulaşım konularında da özelleştirmelere karşı çıkmak
- Devleti“kutsal” olarak niteleyen anlayışıterk etmek
Fikret Başkaya, ancak bunlarla bir paradigma değişikliğinin yapılabileceği ve geleceğin planlanabileceğinin altını kalın çizgilerle çiziyor.
Gıda Güvenliği Ortadan Kalktı
21 Temmuz’da yayınlanan programda Başkaya gıda ve tarımla ilgili de önemli değerlendirmelerde bulunuyor. “Anadolu, tarımın keşfedildiği yer ama biz şimdi buğday bile ithal ediyoruz” yorumu tarımda gelinen noktayı yüzümüze çarpıyor adeta. Hem Türkiye’de hem de dünyada büyük tekellerin elinde olduğunu söylediği gıda sektörünün insanların asıl ihtiyacını değil çabuk ve kolay satılabilir olanı ürettiğini, ülkeler için gıda güvenliği ve gıda egemenliğinin ortadan kalktığını söyleyen Başkaya’ya göre, tarım politikaları günümüzde artık sürdürülemez hale gelmiş durumda.
Gerçekten de verimli toprakların betonlaştığı, köylünün üretimden el çektirildiği günümüzde, şehirlerde ve köylerde sadece tüketen bireyler isteyen ve ne tüketileceğini de kendisi belirleyen bu düzen, 21. yüzyıldaki büyük üretim imkânlarına rağmen insanları açlık ve sefaletten kurtaramıyor.
Fikret Başkaya, ekonomik düzlemde üretimin değil paylaşımının esas alınması gerektiğini, dünyada sadece ekonomik krizlerin olmadığını, ciddi bir etik-ahlak krizi ile karşı karşıya olduğumuzu da önemle belirtiyor. Bu sorunların çözümünün ise şimdiki sistem içinde olamayacağını, çünkü bu sistemin reforme edilemeyeceğini savunuyor.
Özetle Başkaya, “bu kafayla olmaz, bu yol bir yere çıkmaz” diyor. Sizce haksız mı? Bu kafanın ve mevcut yolların, birikmiş sorunları çözebileceğini düşünüyor musunuz? Yorumu okurlara bırakıyorum.