Güven Gürkan Öztan: “Talimatıyla…”
Bazı dönemlere damgasını vuran sözcükler vardır, o ifadeyi işittiğinizde sadece kelimenin sözlük anlamı değil, bir dönemin siyasal ve toplumsal panoraması canlanır gözlerinizin önünde. Gücü elinde tutan kendi dilini bürokratlardan başlayarak tüm topluma benimsetmeye çalışır, ister ki herkes onun gibi konuşsun, onun “gramerine” sadık kalsın, aynı vurgularla aynı “merkezi (Ben’i)” işaret etsin.
AKP’nin uzun iktidar serüveninde bir dizi sözcüğe, kavrama yeni politik anlamlar yüklediği; dört bir koldan yineleyerek çeşitli ifadeleri dile pelesenk ettiği yadsınamaz. “Vesayet”, “noktasında”, “monşerler”, “laikçi”, “bunlar var ya bunlar…”, “yerli ve milli” ve daha nicesi 20 yıldır kulaklarımızda çınlamaya devam ediyor. Her biri, AKP’nin belirli dönemlerde kendi hegemonyasını perçinlemek için “kullanışlı çevrelerin” yardımıyla işlevsel kılındı. Sonra sıradanlaşarak AKP’li olmayanların da diline dolandı. Şimdi kafanızı nereye çevirseniz “noktasında” kalıyorsunuz.
Ancak bir başka ifade var ki, onu her duyduğunuzda içinde yaşadığınız rejimin bir tek adam rejimi olduğunu iliklerinize kadar hissediyorsunuz: “Talimatıyla”. Bu sihirli sözcüğü kullanmadan halka hitap eden bir tek devletlû dahi göremezsiniz. Bakanından mülki amirine, belediye başkanından sıradan bir bürokrata kadar makam sahibi olan herkes cümlesine “Sayın Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla” diye başlıyor. Zira bunu yapmasalar kendilerinin (hâşâ) bir irade ortaya koyduğu zannedilip olup bitenden “sorumlu” kılınabilirler!
Sağlıkta, eğitimde, ulaştırmada sorun mu var, ilgili bakan ya da bürokratın “CB talimatı” olmadan bir adım atması düşünülemez. O “talimat” beklenecek, beklendiği duyurulacak, geldiğinde derhal harekete geçildiği Saray’a hissettirilecek. Aksi halde bir gece aniden bir CB kararıyla koltuklara veda edilecek. Sadakat, liyakatin ilk şartıdır diye boşuna fetva vermiyor Saray uleması. Talimatıyla diye başlayan cümle o sadakatin şifresi işte.