Hantal Muhalefetin Düşünemediği İncelik!

Kant, “eserin maksadını kendi içinde taşımasıdır”, şeklinde “güzelliği” tanımlar. İnsan da böyledir. Maksadından uzaklaştıkça çirkinleşir. Her geçen gün maksadından uzaklaşıyor insan ve çirkinleşiyor, tahammül edemiyor çirkinleşiyor, ötekileştiriyor çirkinleşiyor, duygudan, vicdandan yoksun, beraber yaşadığı insanların mutsuzluğundan mutlu olan çirkin bir yığına dönüşebiliyor.

Muharrem ayının ilk günü bu ülkenin en güzel, en canlı renklerinden, Alevi canlarımızın ibadethanelerine, cem evlerine organize saldırılar yapıldı. Çok yakın zamanda Musevi mezarlığına yapılan saldırı da eş zamanlılık açısından önemli. Toplumsal huzurumuza (ne kadar huzurlu olduğumuz tartışılır) yönelen bu tarz bayatlamış, demode tahriksel müdahalelere karşı toplum ve özellikle Alevi canlar vakur bir duruş sergilediler.

Türk siyasetinden de özellikle de altılı masa mensuplarından şunu beklerdim. El ele, gönül gönüle vererek mağduriyet yaşamış, saldırıya uğramış veya temsili bir cem evini hep beraber ziyaret ederek geçmiş olsun dileklerini sunmalarını, acılarını paylaşmalarını çok isterdim. Hantal muhalif partiler bu inceliği, zarafeti düşünemediler mi? Bilemiyorum…

Bu kadar güzel, canlı renkleri içerisinde barındırıp, bu kadar mat, bu kadar pespaye, fiyakadan uzak bir elbisenin içinde yaşamak niye?

Çok mu zor?

Farklı dine, farklı dile, farklı mezhebe, farklı etnik kökene, farklı tene mensup yaradılışın en güzelleriyle, güzellikleriyle birlikte beraber yaşamak.

Aynı güneşin altında çamaşır kurutma asgarisinde bile bir güzellik yok mu?

Farklılıklarımızın, rengârenk olmanın ve farklı renklerle bir yaşam ahengi oluşturmanın önünde o kadar çok engeller, defanslar var ki, ama bunların üstesinden gelinebilecek tarihi ve sosyolojik pratiklerimiz de yok değil. Daha çok geç kalmadan, ertelemeden, suni gündemler içerisinde boğulmadan;

İnsanı inancından, etnik kökeninden, topluluk ile ilgili aidiyetlerinden soyutladığımız zaman hakikatte insan ortada kalmıyor. O zaman inancını, kültürel aktarımlarını, topluluk aidiyetlerinin getirdiği ritüelleri rahatça yaşayabileceği bireyin korunduğu geniş sivil alanlar oluşturalım.

Devlet ile birey arasında aracı kurumlar, korunaklı mekanizmalar olarak adlandırılan sivil toplum kuruluşları tesis edelim ve işlevsel hale getirelim. 21. yüzyılda siyasal örgütlenmelerden ziyade sivil toplum örgütlenmelerinin dünya sevk ve idaresinde daha etkili konumda olacağını öngörüyorum. Sivil alan zemininde şekillenen sivil toplum bir yandan siyasi kültürün demokratikleşmesini sağlarken, diğer yandan da,

– Ülkeyi ve toplumu küresel hegemonyaya

– Ulusal totalirizme

– Kavmiyetçiliğe,

karşı özgürleştirici bir rol üstleneceği muhakkak…

Sınıf temelli bir toplumsal yapı değil, değer temelli bir toplumsal yapının teşekkülü için mücadele edelim. Savunduğumuz, ait olduğumuz hangi ideoloji, hangi felsefi akım, hangi inanç olursa olsun akla olduğu kadar, kalbe de hitap eden bir sosyal ethos(değerler bütünü) getirme konusunda projeler üretelim.

Toplumsal empati, toplumsal mutabakat ancak birbirimizi tanıma ve anlama ile olacaktır. Birbirimizi lütfen dinleyelim, birbirimize birbirimizi tanıma imkanı, fırsatı verelim ve anlamaya çalışalım, gayret edelim. Çok geç olmadan. “Ba’de harabi’l Basra” demeden…

Üslup büyük önem taşıyor. Üslup kimliğimiz. Dayatmacı, toptancı bir siyaset ve medya dili var. Bazen bizlerde o dile başvuruyoruz. Değere, adalete ve eşitliğe dayalı siyasi, sosyal ve kültürel bir dil geliştirirsek, kişinin dindar veya seküler olması, Türk veya Kürt olması, Alevi veya Sünni olması, köylü ve şehirli olmasının bir anlamı kalmıyor. Değere, adalete ve eşitliğe dayalı bir dil oluşturalım.

Müşterek bir morale, katılımcı bir demokrasiye, güçlü bir ekonomiye, etkili bir sivil topluma ve ideal bir refah düzeyine ulaşmak istiyorsak ortak bir yarın inşa edelim.

            “Kan susar bir gün, zulüm biter,

            Menekşeler de açılır üstümüzde, Leylaklar da güler,

            Bugünlerden geriye,

            Bir yarına gidenler kalır, bir de yarınlar için direnenler” (Adnan YÜCEL)

Kanı susturmak, zulmü, baskıyı bitirip, yarını inşa için mücadeleye ve direnmeye devam…

Yolumuz bahtımız açık olsun.

Vahap AKTAŞ

One thought on “Hantal Muhalefetin Düşünemediği İncelik!

  • 3 Ağustos 2022 tarihinde, saat 17:47
    Permalink

    “Sınıf temelli bir toplumsal yapı değil, değer temelli bir toplumsal yapının teşekkülü için mücadele edelim.” gerçekleşmesi dileğiyle.
    Yaraya merhem gibi bir yazı olmuş, tebrik ve teşekkür ediyorum.

    Yanıtla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir