AİHM’in Kavala Kararındaki Tek Retçi Yargıç!
Türkiye son AİHM kararına karşın, Osman Kavala’yı tahliye etmez ve AİHM’in 2019 yılındaki kararını uygulamayı reddederse ne olacak?
AİHM sonuç olarak Türkiye’nin iyi niyetle hareket etmediği ve kararı uygulamadığına karar verdi. Karar 17 yargıçtan 16’sının olumlu oyuyla kabul edildi. Olumsuz oy veren tek yargıç, Türk yargıç.
Bundan sonra ne olacak? Olması gereken, Türkiye’nin kararı uygulaması, Osman Kavala’yı serbest bırakması ve atılan suçların bütün sonuçlarıyla silinerek eski halin iadesi. Bu Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme’nin 46/1 maddesinden doğan açık yükümlülüğü. Devletin Sözleşme’den doğan yükümlülüğünü yerine getirmemesi, uluslararası hukuk bakımından da sorumluluğuna yol açar. Aynı zamanda Anayasa’nın 90/5 maddesi de bunu gerektiriyor. Bu madde gereğince AİHM’in kararları ulusal yasaların üstünde. Anayasa’ya eklenen bu hükümle Sözleşme içselleştirildi, hukuk sistemimizin bir parçası oldu. Kararın uygulanması hukuk devleti olup olmamakla yakından bağlantılı. Türkiye AİHM kararını uygulamayı reddederse, hukuk devleti olmayı reddediyor sonucu çıkar.
Burada önemli bir nokta da şu: Türkiye, gerek Bakanlar Komitesi’ne verdiği görüşlerde, gerek ihlal prosedürü bağlamında AİHM’e verdiği görüşlerde “kararı uygulamayacağım” demedi. Bütün bu görüşlerde hükümetin tezi, “ben kararı uyguladım. Osman Kavala, AİHM’in kararının konusu olan Gezi davasından (TCK md. 312) beraat etti. Şimdi başka bir dava, casusluk davası (TCK md. 328) nedeniyle tutuklu. Bunun için yeni bir başvuru yapması gerekir.” şeklindeydi. Bu tez AİHM tarafından kabul edilmedi. Görüş ayrılığı kararın uygulanıp uygulanmamasına ilişkin değil, kararın uygulanmasının ne anlama geldiği konusunda ise, AİHM kararıyla bu soruna çözüm getirdi. Şimdi Türkiye’nin AİHM kararıyla uyum içinde kararı uygulaması tutarlı bir davranış olur.