Perşembe, Mart 28, 2024
GÜNDEMSİYASET

Demirtaş’tan HDP’ye: İğneyi Kendimize…

Eski HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, HDP Kongresi sonrası T24’de yazdığı makalesinde altılı masa, AKP ve HDP’ye dair yazdı. Demirtaş’ın HDP’ye yönelik olarak ‘Önce iğneyi kendimize batırmadan, önümüze gelene çuvaldızı batırmanın kimseye bir yararı yok.’ dedi

Selahattin Demirtaş’ın yazısı:

AKP-MHP suç ortaklığı, devleti ele geçirmek ve toplumu teslim almak için akıl almaz hukuksuzluklara ve ahlaksızlıklara imza atarak zaten ağır aksak işleyen sistemi iyice çökertti. Her alanda korkunç bir çürüme yaşanıyor.

Adeta trafik magandası gibi, yolda makas atıp tüm şeritleri tıkamış durumdalar. Ne kimsenin geçmesine izin veriyor ne de kendileri ilerliyorlar.

Değişim cesaret ister

Bu durumda muhalefet, iktidarın peşine takılmak yerine yeni yollar bularak ilerlemek zorunda. Bu da ancak “değişim” ile mümkün olabilir.

Siyasette değişim yürek ister, cesaret ister. İstediğiniz kadar bilgiye ve deneyime sahip olun, cesaretiniz yoksa değişimi başlatamazsınız. Alışılmış kalıplarla siyaset yaparak, kendi konfor alanınızda kalarak ne partinizi ne de toplumsal ilişkileri değiştirebilirsiniz.

AKP algılar siyaseti yapar

AKP, olgulardan çok algılar üzerinden siyaset yapan bir yapıdır. Bu yöntemi, özellikle seçim dönemlerinde çok daha fazla ve pervasızca kullanır.

Muhalefet çok güçlü ve somut projeler ile olgulara dayalı siyaset üretse bile AKP’nin yarattığı algıları kırmadan geniş kitlelere ulaşamaz.

Muhalefetin bu konuda bir dezavantajı var; AKP tek merkezden algı üretirken muhalefet bu algılara karşı çok merkezden yanıt vermek durumunda.

Teklik değil, ortaklık

Bu durumu aşacak ortak stratejiler üzerinde çalışılmalıdır.

Ortak dil, medyanın ortak kullanımı, ortak sloganlar, ortak eylem ve etkinlikler, ortak çözüm projeleri ve en nihayetinde ortak adayla saha çıkılırsa emin olun, seçim en az 80’e 20 kazanılır.

Çuvaldızın yararı yok

Bugünkü koşullarda Altılı Masa ile HDP merkezli muhalefet arasında kurumsal bir iş birliği pek olası görünmüyor. Bunun en temel nedeni, AKP’nin ürettiği algılar ve muhalefetin bu algılara cesur bir değişim hamlesiyle yanıt verememesidir.

Burada yegane sorumlu elbette Altılı Masa değildir. HDP’nin de eksikliği ve sorumluluğu vardır. Önce iğneyi kendimize batırmadan, önümüze gelene çuvaldızı batırmanın kimseye bir yararı yok.

HDP siyasi bir mucizedir

Evet, HDP baskılardan en büyük payı alan partidir. Kitlesi en çok horlanan, en çok zulüm gören partidir.

Cezaevleri HDP’lilerle doludur. HDP’nin yüzlerce belediyesi gasp edilip kayyum atanmıştır. Neredeyse her gün de onlarca üyesi hukuksuz operasyonlarla tutuklanmaktadır.

HDP üzerinde büyük bir medya ambargosu var. Hakkındaki kapatma davası devam ediyor.

Tüm bunlara rağmen HDP en çok direnen, dimdik ayakta kalmayı başarmış olan bir siyasi mucizedir. Bunu da dinamik, fedakar, cesur tabanına, halka borçludur.

Değişimi kendimizden başlatma cesareti

Ancak HDP’nin yaşadığı mağduriyetler, siyasi kararlar alırken duygusal davranma gerekçesi olamaz. Türkiye’de değişim istiyorsak bunu kendimizden başlatma cesaretini göstermek zorundayız. Aksi halde, haklı olmamıza rağmen yeterince inandırıcı olamayız.

Kendi hassasiyetlerimize saygı beklediğimiz her yerde, başkalarının hassasiyetlerine gerekli saygıyı göstermek zorundayız.

Elbette bütün bu hassasiyetlerin sınırı da demokratik ortak değerlerdir. Kimse kimseye, farklı hassasiyetleri ortak değer olarak dayatmamalıdır.

Türkiye açılımı

Eğer diğer muhalefetten Kürt açılımı bekliyorsak biz de HDP olarak Türkiye açılımı yapmak zorundayız. Mağdur kimliğimizin bizi ezilmişlik veya öfke psikolojisine sokmasına izin vermeden, özgüvenle tüm Türkiye’yi kucaklamak zorundayız.

HDP’nin geçtiğimiz pazar günü büyük katılım ve coşkuyla düzenlenen 5. Olağan Kongresi bu değişim için önemli bir olanak ve zemin sunmuştur.

Siyasetin ve şiddetin bir arada olamayacağını bizim de bildiğimizi, bütün sorunlarımıza Türkiye’nin bütünlüğü içinde çözüm aradığımızı ve onurlu bir barış için ciddiyetle çalıştığımızı tüm Türkiye’ye en uygun dille, söylemle anlatmamız gerekir.

Bu sayede ekonomi, dış politika, eğitim, sağlık, tarım, adalet gibi temel başlıklarda Türkiye’yi düze çıkaracak politikalarımızı daha rahat anlatabiliriz.

İlkelerimizden değil, alışkanlıklarımızdan vazgeçelim

Biz bunu başardığımız oranda AKP’nin ürettiği algılarla baş etmek mümkün ve kolay olur. Tüm muhalefetin demokrasi için iş birliği yapması da kaçınılmaz hale gelir.

Bizim yapacağımız doğru hamlelere rağmen muhalefet algılara teslim olmaya devam ederse işte o zaman çuvaldızı onlara batırma hakkımız doğar.

Bunun için ilkelerimizden değil, korkularımızdan ve alışkanlıklarımızdan vazgeçmemiz yeterli.

Değişim zamanı

Dedim ya, değişim cesaret ister. Şimdi o cesareti göstermenin, değişimi kendimizden başlatmanın tam zamanı. Emin olun, gerisi domino taşı gibi gelir. Toplum herkesi değişim için daha fazla zorlar ve demokrasiye bir adım daha yaklaşırız.

Değişim şimdiden başlamalı ki, seçimden sonra güçlü bir şekilde sürebilsin.

T24

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir