Cuma, Aralık 13, 2024
MEDYADA BUGÜN

Kürtler İçin Yolu Sonu Mu?

İsveç’te iktidardaki Sosyal Demokrat Parti, Kürtlere ihanet etmek, anayasal değerleri çiğnemek ve dış politikayı Erdoğan’a teslim etmekle eleştiriliyor. Kürtler ise kırgın, tepkili, endişeli. Kendilerini kamyonun altına itilmiş hissediyorlar. Mutabakattaki muğlaklıklar sayesinde Erdoğan’ın dayatmalarından kaçabileceklerini düşünen İsveç ve Finlandiya yetkilileri fırtınayı savuşturmaya çalışıyor.

KÜRTLER İÇİN YOLUN SONU MU?

Şimdi Madrid’deki pazarlıklar ve mutabakat etrafında iki soru öne çıkıyor:

– İsveç ve Finlandiya’daki Kürtler gerçekten de korumasız kaldı mı?

– Erdoğan, NATO’nun genişlemesinin önündeki engeli kaldırıp ABD Başkanı Joe Biden’ın Rusya’ya karşı zafer gününü batırmadı. Peki, F-35’in üzerine soğuk su içirdikten sonra Kongre çengeline astıkları F-16 paketi için fakiri sevindiren Biden, Beyaz Ev’e zafer havasında dönerken Suriye’de Kürtlere karşı yeni bir hamle için “Ben ıslık çalarken sen de yap gitsin” demiş olabilir mi?

Ankara müttefikleri nezdinde Kürtlerle sorunu ‘terörle mücadele’ çerçevesine sokmak; YPG ve PYD’yi de terör örgütleri listesine ekletmek için bastırıyor. İsveç ve Finlandiya PKK’yi terör örgütü olarak görse de meseleyi temel hak ve özgürlükler zemininde ele alıyor. Türkiye’nin Batılı müttefikleri şimdiye dek YPG ve PYD’yi IŞİD’e karşı ortak olarak görme eğilimini korudu. Sonuçta IŞİD’e karşı uluslararası koalisyonun sahadaki ortağı bunlar. Türkiye’nin ayak sürüye sürüye girdiği ama sahadaki ortaklarına düşmanlık ettiği koalisyondan bahsediyoruz.


PYD ve YPG terör örgütü olarak nitelendirilmese de metne yedirilen dil ve yaklaşım her halükârda büyük bir tavizi tanımlıyor. Elbette pratikte yargının bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü, temel hak ve özgürlüklerden bahsederek talepleri oyalayabilirler. Ankara da bu mutabakatı baskı aracı olarak kullanmaktan geri durmaz. O yüzden İsveç ve Finlandiya’nın artık bir Türkiye sorunu var diyoruz. NATO’ya üyelik süreci tamamlanıncaya kadar onları Ankara ile kuralsız bir dans bekliyor. Bu süreçte Kürt siyaseti ne kadar eğilip bükülecek, göreceğiz.

Bunlar Türkiye’nin tehditkâr pozisyonunun değişmeyeceği, ABD’nin bir gün çekip gidebileceği, Rusya’nın stratejik çıkarlar için Ankara’ya tavizler verebileceği ihtimalini dışlamayan değerlendirmeler.
Kürtlerle savaş bir tercih. Erdoğan’a hamaset coğrafyasına yayılma, diplomaside hır çıkarıp kendini saydırma ve içeride otoriter tahakkümü sürdürme imkânı veren bir tercih. Barışçıl bir yolun önemi her dönemeçte kendini ispatlıyor.

Fehim TAŞTEKİN’in Yazısı