Tarikatsız Yapamamak ve Siyasetçi Olmak
Bir siyasetçi, bir tarikat lideri için taziye mesajı yayınlamalı mı, bu, o siyasetçi dışında herhangi birini ilgilendirir mi?
Siyasetçi, bir tarikat şeyhinin ardından, samimiyetle üzgün olduğu, ona değer verdiği, zamanında insani temas kurduğu için taziye mesajı yayınlamış olabilir. Özellikle dindar bir siyasetçiyse bu ihtimal daha yüksek ve dindar çevrede yetişmiş insanların duygularını, iç çelişkilerini, yapmak zorunda hissettiklerini ve yapabileceklerinin sınırlarını anladığımı tahmin ediyorum. Ayrıca herhangi bir insana, “Çok mu üzüldün?” sorusunu yöneltme hakkına sahip değilim, elimde bir ‘efkâr ölçer’ yok!
…
“Ne var yani, rahmet dilemek geleneğimizde vardır, biz böyle yetiştirildik” gibi aceleci ve had bildiren ifadeler durumu açıklamaya yetmez çoğu zaman. Milliyetçi-muhafazakâr siyaset esnafının, öfkeli yurttaşın da aynı ülkenin insanı olduğunu, tarikatlara karşı olanların ağaçta yetişmediğini fark edip, akıl vermekten vazgeçmesi gerekir. Hele ki ‘altılı masadaki’ genel başkanlardan biri kadınsa ve taziye yayınladıkları tarikat lideri, kadınların cenazesine dahi gelmesine tahammülü olmayan biriyse, bir kez daha düşünmeli insan.
Rahmet dileyen diler, üzülen üzülür, taziye yayınlayan yayınlar; ancak bu tavrı sergileyen bir siyasetçiyse, milletvekiliyse, herhangi biri gibi davranamaz ve temsil ettiklerine hesap verir. Ömrünü laik/seküler cumhuriyet ve demokrasi karşıtı olarak geçirmiş, kız çocukları ‘layıkıyla’ okumasın diye epey dil dökmüş bir tarikat lideri ile hâlihazırdaki anayasal düzen ilkelerine, aynı ölçüde saygı duymak, sahip çıkmak mümkün değil. Hem ‘tarikat sever’ hem ‘demokrat’ olamaz bir insan. Ama tutarlı, güvenilir, özü sözü bir olmayı deneyebilir.