KHK hikayeleri ve mesleki sonuçları
Yüz binlerce kişiyi doğrudan ya da dolaylı olarak ilgilendiren KHK meselesinin ve zihniyetinin yansımalarının geldiği nokta büyük bir kamusal kötülüğe dönüşmüş durumda.
Eser Karakaş 23.05.2022 – 23:59
Bu yazıda hiç hoşlanmadığım bir şey yapacağım ve kaçınılmaz olarak başlangıçta biraz kendi KHK hikayemden bahsedeceğim ama iki tesellim var, birincisi bu hikayenin şahsi olmaması, yüz binlerce kişiyi doğrudan ya da dolaylı olarak ilgilendirmesi; ikincisi ise KHK meselesinin ve zihniyetinin yansımalarının geldiği noktanın büyük bir kamusal kötülüğe dönüşmüş olması.
.
Bu yazıyı yazıyorum çünkü muhtemelen bu saçma kavramın, “kurum kanaati” başka on binlerce KHK mağduru için de kullanılmış olduğunu düşünüyorum.
YÖK sisteminde üniversiteler için kurum kanaati demek aslında rektör kanaati demek, bunu da bilelim çünkü YÖK’e ihbar yazısı rektörün imzası ile gidiyor.
Burada bir çekincemi de belirteyim, bu “kurum kanaati” saçmalığı Rektörlüğün değil de KHK’yı kabul edilebilir kılmak isteyen Komisyonun bir uydurması da olabilir; bu ihtimal doğru ise İstanbul Üniversitesine bir özür borcum doğar, bunu da belirtmek isterim ama bana ulaşan KHK Komisyonunun resmî belgesindeki ifadeyi, kurum kanaati, aksi ispat edilene kadar doğru kabul etmek zorundayım, Cumhurbaşkanlığına bağlı bir komisyon yalan söyleyecek değil ya, değil mi?
.
.
KHK kepazeliğinin kurumları ve yöneticilerini getirdiği yer burasıdır işte.
Üniversitesinde çalışan öğretim üyelerini yargı kararı olmaksızın işten attıran biri ve yardımcıları hakkında kalem oynatmaya bile değmez ama maalesef bu “yüksek seciyeli!!!!” diplomalılar kamusal güç kullanabildiler bir ortamda ve mesele de burada.
Yazımın başında kullandığım “kamusal kötülük” (public bad) kavramı tam da budur işte.