DEVA ve Gelecek Alerjisi: Yeter ki Bağcıyı Dövelim, Üzüm Yemesek de Olur!
Alper Görmüş
Belki birkaç yüz bin oyla kazanılıp kaybedilecek kritik bir seçimin arifesinde ortaya çıkan ‘istemezükçü’ akımı akıl ölçüleriyle kavrayabilmek imkânsız. Bence bunu ortaya çıkaran şey bir duygu: ‘İslamcı’ olarak adlandırılan birilerinin kök partilerinden gerçekten de kopup demokrasi isteyenlerin safına geçme ihtimalinin yarattığı korku. Çünkü bu durumda özü gereği hiçbir koşulda değişmemesi, hep aynı kalması gereken bir varoluş biçimi değişmiş oluyor ve bu da kafamızda “kalûbelâdan” beri oluşturduğumuz çok temel bir siyasi-ideolojik kalıbın parçalanması anlamına geliyor.
DEVA ve Gelecek’in muhalefet içindeki varlığının niceliği çok aşan bir manası var ama, anlıyoruz ki bazılarının bunu idrak etmesinin imkânı yok.
Yanılmışız, yanılmışım: DEVA ve Gelecek’in de katıldığı bu muhalefet bileşiminin, kutuplaştırma üzerinden baskıcı, otoriter bir yönetim kuran mevcut iktidara bir reddiye imkânı yarattığını herkesin anladığını sanmıştık (kamusal alandaki her türlü dini tezahüre kırmızı görmüş boğa tepkisi veren en bağnaz laikler hariç). Bu muhalefet bileşiminin, siyasi görüşleri farklılık gösterse de farklı toplumsal kesimlerin birbirini düşmanlaştırmadan ortak bir yaşam biçimi kurabilme imkânı olarak algılandığını sanmıştık. Bu muhalefet bileşiminin, devletin, farklı kesimlerin her birinin haklarını hukuk temelinde koruyan bir yapıda yeniden örgütlenmesi için bir imkân sağladığının anlaşıldığını sanmıştık…
Yanılmışız, yanılmışım…
Yanıltanların hepsini temsilen taze iki örnek vereceğim.
Ufuk Uras şöyle bir tweet attı geçtiğimiz günlerde: “AKP’den kopanlara yönelik hasmane tutum içine girenlerin davranışlarına bakan mütereddit AKP seçmeni, ‘Bunlara bile böyle ötekileştirici davranılıyorsa, bize kim bilir ne yaparlar’ diye eski adreslerinde kalabilir. Bu saldırgan eğilimler, AKP’nin en çok işine yarayan kesim.”