Salı, Aralık 10, 2024
AÇIK GÖRÜŞ

Savaş Günleri

Halil Köken

Askerlik yapanlar bilir, yürüyüş kararı diye bir şey var. Yürüyüş kararı yürürken size ezberletilen bir sloganın uygun adımda bağırarak söylenmesidir. Bu sloganlarından biri “Her Türk asker doğar” sözü idi.

Kahramanlık Türküleri, kahramanlık hikâyeleri, anlatmayı ve dinlemeyi severiz. Kahramanlık film ve dizileri çok izlenir. Askerlik hatıraları diye bir gerçek var. Yıllarca anlata anlata bitiremezsiniz. Belki de eskiden askerlik çok uzun olduğu için hatıralar da uzun oluyor. 12 sene askerlik yapan insanlar var.

Necip Fazıl’ın bir ifadesi var. “Ayran kabartma Edebiyatı” diye. Bizim hayatımıza tıpa tıp oturan bir ifade. Ayranı çabuk kabaran bir milletiz.

Ama savaş sadece, “Alpaslan atının kuyruğunu bağladı, atına atladı. Dıgıdık dıgıdık gitti. Düşmanı öldürdü.” Değildir. Hiçbir savaşta böyle kazanılmış değildir. Cephedeki askerin beslenmesi de bu savaşa dâhildir. Memleketteki bir bebeğin beslenmesi de.

Burada bir tablo yayınlıyorum. Bu tablo da görüleceği üzere 1. Dünya savaşında görülen temel ihtiyaçların fiyat değişimini gösteriyor. Tabi bu fiyat tablosunda bu malzemelerin üretiminin azalmasının da payı büyük.

İstanbul’da perakende gıda fiyatlarının yükselişi
19141915191619171918
Un1,752,3123045
Makarna34,5246590
Pirinç35204592
Şeker (serbest)37,530112195
Kahve1225110300800
Çay60120250400500
Soğan0,314815
Fasulye (Serbest47154065
Patates11,631427
Süt23,571545
Peynir, Kaşar122040100210
Sadeyağ12183085170
Tereyağ205090155350
Zeytinyağı814,52588160
Yumurta adeti0,50,81,236
Koyun Eti serbest78,51635125
(Yıllık Ortalama) kilo/kuruş olarak gösterilmiştir.)
GÖZCÜ, Alev “I. Dünya Savaşı ve Osmanlı Devleti’nin Gündelik Hayatından Kesitler” Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi Sayı 32 2016.

 Bu tabloda görüldüğü gibi 4 yıl süren bir dünya savaşında 20 kat, 30 kat artan ürünler var. Şimdi siz bir saldırıya uğrarsınız, savaşa girersiniz ve bu tablo çıkabilir. Ama siz keyfe kader olarak savaşa giriyorsunuz. Ve sonunda hem istiklaliniz gidiyor. Hem Yüzbinlerce insanınız işgalden dolayı pırasa gibi doğranıyor ise orada bir eskilerin ifadesiyle takkeyi önüne alıp düşünmek gerekiyor. Biz bu işe niye girdik diye

İşin gerçeği biz bu savaşa Almanya’nın kazandığı zaferlerden pay kapmak, ganimet almak, masada olmak için girdik. “Hatice’ye değil neticeye bak” demişler. Netice görüldüğü gibi açlıktan ölen insanlar.

Fransa Diktatörü Napolyon “Bir ordu mideleri üzerine yürür” demiş. Yani bir ordu ve millet tok değilse o orduyu yönetemezsiniz.

Siz bir anda 2.800.000 kişiyi silahaltına alırsanız tabi iki üretim düşer, fiyatlar yükselir. Önemli olan bu kadar insanı askere almak değil, onları besleyebilmektir.

Osmanlı ordusunun askerleri, müttefiki olan Almanya’nın askerleriyle eşit olanaklara sahip olmadığından, dolayısıyla kayıpları daha fazla olmuştu. Savaşın devam ettiği günlere ilişkin bir hatıratta bu durum şöyle anlatılmıştı: “Genel durumda bir değişiklik yok. Savaş devam ediyor. Askerlerimiz çok perişan bir halde dönüyorlar. Bizim askerlerimiz de, Alman askerlerinin yarısı kadar beslenip giydirilebilse, kaybımız 10’a iner. Bu durum yürekler acısıdır. Adana, Osmaniye, Tarsus ve Mersin hastaneleri binlerce hasta, yaralı ve dermansızlar ile dolu. Bunların da bakım ve dinlenmeleri sağlanamadığından, ölümler fazla. Bu durum, felaket içinde ayrı bir felaket oluşturuyor.”

Aynı yazardan alınmış ikinci bir yazı. Bizim askerimiz de, Alman askerlerinin yarısı kadar beslenip giydirilebilse, kaybımız 10’a iner. Demek ki neymiş? Askeri bakar besleyebilirsen kaybın %90 azalır. Ama onu da yapamıyorsun. Burada verdiğimiz rakamlar bir insan, bir canlı, vatan dediğimiz şey sadece toprak, taş, kaya, su değildir. İçinde yaşayan insan, canlı, akarsu, orman vb. her şey  buna dahildir.

Sözümü Cumhuriyetin Kurucusu Mustafa Kemal bir sözüyle bitiriyorum.

MECBURİ OLMADIKÇA SAVAŞ CİNAYETTİR”