Bir Mektup
Halil Köken
İyi günler sevgili arkadaşım Salman.
Bana yazdığın son mektupta kralın emri ile görevine son verildiğini ve eşinin tutuklandığını yazıyorsun. Senin suçun, kralın televizyonlarda canlı yayında yardım toplama kampanyası başlattığı ve kabine tarafından kamu yararına çalışan bir cemiyete yardım etmek olduğunu ve üstelik sadece 3 fitre tutarı bir parayı ramazan fitresi olarak vermek olduğunu söylüyorsun.
Kusura bakma ama benim jetonlar köşeli olduğu için anlayamıyorum. Veyahut ta jeton geç düşüyor. Üstelik sen bu yardımı kralın çağrısı üzerine; “yav bizim kral bu cemiyete yardım etmek için canlı yayına katıldığına göre iyi bir cemiyet olduğunu düşündüğün için yardım ettiğini ve yardım ettiğin cemiyetin yapılan yardımları yerine ulaştırdığını gördüğünüzü söylüyorsun. Sen yardım etmekle görevinden oldun ama krala bir sorumluluk düşmediğini söylüyorsun. Bizim burada bir kural vardır. Bir şey suç ise bu suç herkesi kapsar. Yani bu işi yapan herkes suçludur.
Üstelik yapıldığı tarihte suç olmayan bir şey sonradan suç haline gelse bile, o işin yapılmasından sonra yapanları bağlar. Ama demek ki krallık ile demokrasinin farkı demek ki bu.
Üstelik yengenin suçu daha garip. Yaşadığınız evin sahibi ihtiyar ve yalnız üstelik hastalıklı teyze ve amcaya yardım etmeleri imiş. Yaşlı teyze ve amca yemeklerini kendileri yapamıyor. Yenge belli aralıklarla alt katınızdaki evlerine giderek onlara yardım ettiklerini ve evinizde pişen yemeklerden onlara birer tabak verdiğini söylüyorsun.
Bu amca ve teyze bakıma muhtaç olmalarına rağmen terörist olarak suçlandıklarını, sebebi de teröristler tarafından şehit edilen biricik oğullarının anısını yaşatmak üzere bir arsalarını satarak mahalle de yapılan Kur’an Kursuna yardım etmeleri imiş. 11 Mayıstan sonra o 20 yıldır faaliyet gösteren o kursun terör kapsamına alındığını söylüyorsun. Üstelik 87 yaşında bastonla anca yürüyebilen amcanın terör örgütüne yardım ve yataklık etmekten suçlandığını söylüyorsun. İşte yengenin suçu bu teröristlere yardım etmek için tutuklandığını, üç çocukla ortada kaldığını, en küçüğünün 6 aylık olduğunu yazıyorsun. Ve üstelik kral seni teröristlikle suçlandığın için hiçbir yerde iş bulamadığını yazıyorsun.
Bi dakika sen benimle kafamı buluyorsun? Gırgır mı geçiyorsun? Beni işletiyor musun? Yav bu deli saçması sözlerine kim inanır. Yani bazı ülkelerde garip olaylar olabiliyor ama o kadar da değil. Bundan sonra Patagonya Televizyonlarını da televizyon listeme ekleyeceğim.
Hâlbuki biz seninle Oxford’da beraber okurken ne güzel hayallerin vardı. Demek hepsi öldü şimdi. Senin nazarında ölmüş olan annen, baban ve kardeşlerinle beraber memleketin bir tarafına gömülmüş. Dediğin doğruysa maalesef kuyumcu olan baban ve annen seni mirastan ve evlatlıktan reddetmiş. Sebebi de kralın seni terörist ilan etmesi imiş.
Kusura bakma mektubuna daha fazla devam edemeyeceğim. Çünkü okudukça devrelerim yanıyor. Haberleşmeye devam edelim. Kardeşin David 28.02.2576
Not: Bu mektup Papua Yeni Gine’de oturan ve o ülkenin vatandaşı olan Davit tarafından Patagonya’da oturan Nüfus memuru Salman’a yazılmıştır.