Cuma, Nisan 19, 2024
AÇIK GÖRÜŞHUKUKİNSAN HAKLARI

Av. Levent Mazılıgüney: ‘ILO Sözleşmeleri Ve İdare Mahkemesi Kararları Işığında Sendika Üyeliği Nedeniyle İhraçlar’

Av. Levent Mazılıgüney

Kanun hükmünde Kararnameler ile kamu görevinden çıkarıldıktan sonra Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu (Komisyon) tarafından başvuruları reddedilenler İdari Yargıda Komisyon kararının iptali talebiyle dava açabilmektedir. Kamuoyuna yansıdığı ve yürüyen çok sayıda adli veya idari dava dosyasından bilindiği üzere bazı sendikalara üye olunması kamu görevinden çıkarılmalarda gerekçe yapılmıştır.

Bu makale kapsamında sendika üyeliği gerekçesiyle kamu görevinden çıkarma işlemlerinin Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmeleri kapsamında denetim organlarına yansımaları ve idari yargı kararları ışığında ülkemizdeki mevcut durum değerlendirilecektir. Öncelikle ILO ve denetim organları hakkında kısa bilgi verilecek, sonrasında denetim organlarında kamu görevinden çıkarmaların yansımaları ve idari yargıdaki durum istatistiki veriler ve kararlar üzerinden açıklanacaktır.

1. ILO Hakkında Genel Bilgi

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) çalışma hayatı ve sosyal politika konularına ilişkin uluslararası alanda düzenlemeler yapmak amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde 1919 yılında kurulmuştur. ILO’nun kurulduğu günden bu yana dünyanın ekonomik, siyasi ve sosyal çevresi büyük değişimler geçirmiştir. Bunun sonucu olarak teknolojinin kullanımı, toplumların ekonomik yapısı ve çalışma şekillerinin yanı sıra ulusal ve global düzeydeki üretim organizasyonları çok farklı bir yapıya bürünmüştür. Ancak, ILO kuruluşundan bu yana kurumsal amacını değiştirmemiş ve 1919 yılından bu yana “uygulanabilir ve hukuken bağlayıcı 189 sözleşme ve 205 tavsiye kararı ile uluslararası çalışma standartlarını” hayata geçirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti bu sözleşme ve tavsiye kararlarından bir kısmına ilişkin onay sürecini tamamlamış ve uygulamalarını ILO normlarına uygun hale getirmiştir. (Dr. Ali Kemal Nurdoğan (2018), Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (UÇO-ILO) Yüzüncü Yıl Dönümü ve Türkiye İlişkileri, s.3)

ILO’nun temel amacı “Evrensel ve kalıcı barışın ancak sosyal adalet ile kurulabileceği ilkesi üzerine inşa edilmiş olan ILO herkese insana yaraşır iş (decent work) sağlanması yoluyla, dünya çapında sosyal adaletin sağlanması”dır.

ILO bu amacı gerçekleştirmek üzere dört temel stratejik hedef üzerinden çalışmalarını yürütmektedir. Bunlar:

– Çalışma hayatında standartlar oluşturmak, temel ilke ve haklar geliştirmek ve gerçekleştirmek.

– Kadın ve erkeklerin insana yakışır işlere sahip olabilmeleri için daha fazla fırsat yaratmak.

– Sosyal koruma programlarının kapsamını ve etkinliğini artırmak. 

– Üçlü yapıyı ve sosyal diyaloğu güçlendirmektir (Dr. Ali Kemal Nurdoğan, s. 6)

2. ILO Denetim Organları

ILO,  1919 yılında kurulduğu günden bu yana sosyal adaleti gerçekleştirme amacıyla uluslararası hukuktan ve özellikle uluslararası çalışma standartlarından faydalanmıştır. Ancak, bu standartlara ilişkin etkin bir uygulama mekanizması olmaksızın bu amaca ulaşmanın mümkün olmadığı açıktır. Örgüt onay süreçlerinin ve çalışma standartlarının teşvik edilmesinin yanı sıra hesap verebilirliği temin etmek amacıyla pek çok denetim mekanizması geliştirmiştir. ILO’nun benzersiz ve kapsamlı denetim mekanizmaları, çok yönlüdür ve Örgütün standartları ve ilkelerine bağlı olarak işlemektedir (Monitoring Compliance With International Labor Standards, ILO Centenary Edition, 2019, s. 9).

ILO’nun üç adet denetim mekanizması vardır. “ILO Denetim Organlarından ikisi, CEACR (Sözleşme ve Tavsiye Kararlarının Uygulanmasına İlişkin Uzmanlar Komitesi) ve CAS (Standartları Uygulama Komitesi), onaylanmış sözleşmelere üye devletlerin uymalarını düzenli olarak denetleme sorumluluğu taşımaktadır. CFA (Örgütlenme Özgürlüğü Komitesi), ilgili ülkenin ilgili sözleşmeleri onaylayıp onaylamadığına bakmaksızın, örgütlenme özgürlüğü ve toplu pazarlık haklarının ihlaline ilişkin şikayetleri incelemektedir” (Türkiye’nin Sosyal Diyalog Alanındaki ILO Sözleşmelerine Uyumuna İlişkin ILO Denetim Organlarının Yorum ve Kararlarının Analizi, s. 6)

3. Sözleşme ve Tavsiye Kararlarının Uygulanmasına İlişkin Uzmanlar Komitesi (CEACR)

ILO denetim sistemi içinde Sözleşme ve Tavsiye Kararlarının Uygulanmasına İlişkin Uzmanlar Komitesi (CEACR Uzmanlar Komitesi) üye devletlerin onaylanmış Sözleşmeler (ve Protokollere) uyumuna ilişkin teknik inceleme yürütmekten sorumlu bağımsız bir birimdir. CEACR 1926 yılında kurulmuş olup, hâlihazırda farklı hukuk sistemleri ve kültürleri temsilen farklı coğrafi bölgelerden gelen 20 hukuk uzmanından oluşmaktadır. Uzmanlar Komitesi, uluslararası çalışma standartlarının üye ülkeler tarafından hukuki olarak ve pratikte nasıl uygulandığına ilişkin tarafsız ve teknik bir analiz yürütür. Bunu yaparken, Sözleşme hükümlerinin hukuki kapsamı ve içeriğini belirlemelidir. Uzmanlar Komitesinin teknik yetkinliği ve moral üstünlüğü komitenin oluşumundan, bağımsızlığından, hükümetlerle süregelen diyaloğa dayanan çalışma metotlarından ve işçi ve işveren örgütleri tarafından sağlanan bilgileri dikkate almasından kaynaklanmaktadır (Monitoring Compliance With International Labor Standards, ILO Centenary Edition, 2019, s. 10).

ILO Anayasa’sının 22 nci maddesi uyarınca; üye ülkelerden biri bir ILO Sözleşmesini onayladığında, sözleşme hükümlerini yürürlüğe koyma amacıyla aldığı önlemleri düzenli olarak Uzmanlar Komitesine raporlamalıdır. Sekiz Temel Sözleşme ile dört Yönetişim Sözleşmesine ilişkin olarak her üç yılda bir hukuki olarak ve uygulamada atılan adımları detaylı olarak anlatan raporlar ilgili hükümet tarafından Uzmanlar Komitesine sunulur. Diğer Sözleşmelere ilişkin raporlar beş yılda bir sunulur. Uzmanlar Komitesi, gerek duyması halinde hükümetlerin raporları daha kısa aralıklarla sunmasını isteyebilir. Bu raporların bir kopyası işveren ve işçi örgütlerine de gönderilir (Türkiye’nin Sosyal Diyalog Alanındaki ILO Sözleşmelerine Uyumuna İlişkin ILO Denetim Organlarının Yorum ve Kararlarının Analizi, s. 6).

Uzmanlar Komitesi uluslararası çalışma standartlarının uygulanmasına ilişkin yorumlarını gözlemler ve doğrudan talepler yoluyla bildirir. “Gözlemler” Komite raporlarında yer alırken, “doğrudan talepler” Komite raporlarında yer almaz, ancak doğrudan ilgili hükümetlere bildirilir ve çevrimiçi olarak erişilebilirdir. Gözlemler hükümetlerin yükümlülüklerini yerine getirmediği daha ciddi ve uzun süreli konularda kullanılırken, doğrudan talepler ise daha çok teknik nitelikli konularda Komitenin hükümetlerle süregelen bir diyalog içine girmesine imkan sağlar  (Monitoring Compliance With International Labor Standards, ILO Centenary Edition, 2019, s. 18).

Uzmanlar komitesi, olumlu ya da olumsuz gelişmelere işaret etmek için özel bir dil kullanmaktadır. Bu bağlamda, gelişmelerden duyduğu “memnuniyet” veya “ilgi”yi ne zaman kullanacağına ilişkin kesin kriterler belirlenmiştir.  Üzüntü veya kaygıya ilişkin ifadeler ise derin üzüntü ve derin kaygı olarak derecelendirilebilir. Sözleşmelerdeki ciddi ihlallerin çoğunda CEACR “esefle karşılamak” terimini kullanmaktadır (Türkiye’nin Sosyal Diyalog Alanındaki ILO Sözleşmelerine Uyumuna İlişkin ILO Denetim Organlarının Yorum ve Kararlarının Analizi, s. 6).

4. Anayasa, AİHS ve ILO sözleşmeleri Kapsamında Sendikal Örgütlenme Hakları

Türkiye tarafından onaylanan 59 sözleşmenin 55’i yürürlüktedir. Türkiye’nin onayladığı sözleşmeler ve içeriklerine ILO Türkiye sayfalarından (https://www.ilo.org/ankara/conventions-ratified-by-turkey/lang–tr/index.htm) erişilebilmektedir.

AİHS’nin 11 inci maddesine göre “Herkes barışçıl olarak toplanma ve dernek kurma hakkına sahiptir. Bu hak, çıkarlarını korumak amacıyla başkalarıyla birlikte sendikalar kurma ve sendikalara üye olma hakkını da içerir….”

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 51 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca “Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme hakkına sahiptir……” 12.7.2001 tarihli ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu “.. kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerinin korunması ve geliştirilmesi için oluşturdukları sendika ve konfederasyonların kuruluşu, organları, yetkileri ve faaliyetleri ile sendika ve konfederasyonlarda görev alacak kamu görevlilerinin hak ve sorumluluklarını belirlemek ve toplu sözleşme yapılmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemek..” amacını taşımaktadır. 4688 sayılı Kanunun 14 üncü maddesine göre “Sendikalara üye olmak serbesttir. Kamu görevlileri çalıştıkları işyerinin girdiği hizmet kolunda kurulu bir sendikaya üye olabilirler…”

Bilindiği üzere T.C. Anayasasının 90 ıncı maddesinin son fıkrasında usulüne uygun olarak yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmaların kanun hükmünde olduğu belirtilmektedir. Uluslararası Çalışma Örgütünün diğer pek çok sözleşmesinin yanı sıra 87 ve 151 sayılı Sözleşmeler Türkiye Cumhuriyeti tarafından usulüne uygun bir şekilde onaylanmış ve Türk Hukukunun bağlayıcı bir unsuru haline gelmiştir. 

Anayasanın mezkur hükmünün yanı sıra Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) “Sendika Özgürlüğüne ve Örgütlenme Hakkının Korunmasına İlişkin 87 sayılı Sözleşmesi” ile “Kamu Hizmetinde Örgütlenme Hakkının Korunmasına ve İstihdam Koşullarının Belirlenmesi Yöntemlerine İlişkin 151 sayılı Sözleşmelerde sendikal özgürlüklere ilişkin düzenlemeler mevcuttur.

Uluslararası Çalışma Örgütünün 87 sayılı sözleşmesi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11 inci maddesi kapsamındaki sendika hak ve özgürlüğünü ele alan ilk ve en önemli belgedir. Sözleşme, sendika kurma ve sendika üyeliği açısından hiçbir ayrım gözetilmemesi, önceden izin alınmaması ve istenilen örgütün kurulması ve bunlara üye olunmasına ilişkin güvenceleri kapsamaktadır (Sözleşme m. 2-10).  Sözleşme, örgütlenme özgürlüğünün yanı sıra örgütlenme hakkının korunmasını da öngörmektedir. Sözleşmeyi onaylayan her ILO üyesi devlet, çalışanların ve işverenlerin örgütlenme hakkını serbestçe kullanabilmesi için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür (m. 11). Sözleşme; kamu organlarının, sözleşmede yer alan haklarını sınırlayacak ve uygulanmasını engelleyecek nitelikte hükümler koymaktan ve uygulamalarda bulunmaktan kaçınması gerektiğini belirtmektedir (m.3/2)

Uluslararası Çalışma Örgütünün 151 Sayılı Sözleşmesi, kamu hizmetinde çalışanların örgütlenme haklarının korunması ve bunların istihdam koşullarının belirlenmesi yöntemlerini düzenlemektedir. Sözleşme uyarınca kamu görevlileri, her türlü sendikal ayrımcılığa karşı yeterli korumadan yararlanacaklardır.

Uluslararası Çalışma Örgütü, Örgütlenme Özgürlüğü Komitesi Kararları Derlemesinde Sendikal Özgürlüğe ilişkin yapılan bazı tespitler şöyledir (Altıncı Baskı, 2018);

– Sendikal hakların özgürce kullanılması demokratik sistemin esaslarından biridir (p. 69).

– Örgütlenme özgürlüğü sadece temel insan haklarına, kanunların gereğine…. Tamamen saygı duyulduğu ve bunların teminat altına alındığı koşullarda kullanılabilir (p. 86).

– Kamu görevlileri, diğer tüm çalışanlar gibi herhangi bir ayrım yapılmaksızın, önceden izin almadan, mesleki çıkarlarını geliştirmek ve savunmak için, kendi seçtikleri örgütleri kurma ve onlara katılma hakkına sahiptirler (p. 336).

– Hiç kimse, geçmişteki veya şimdiki sendika üyeliği veya meşru sendikal faaliyetler nedeniyle istihdamda önyargıya maruz kalmayacaktır (p. 1074).

– Hiç kimse sendika üyeliği veya yasal sendikal faaliyetleri nedeniyle işten çıkartılamaz veya işinde zarara uğratılamaz ve istihdamla ilgili tüm sendika karşıtı uygulamaları yasaklamak ve cezalandırmak önemlidir (p. 1075).

– Bir örgüte üyelikleri veya sendikal faaliyetleri nedeniyle çalışanların işten çıkarılmaları, örgütlenme özgürlüğü ilkelerini ihlal eder (p. 1104).

– Kamu hizmetlerinin “serbest atama ve görevden alınma” koşullarında istihdam edildiği durumlarda, kamu çalışanlarını memuriyetten serbestçe çıkarma hakkının kullanılması, hiçbir zaman, bu tedbirlerden etkilenebilecek kişilerin sendikal görevleri veya faaliyetlerinden kaynaklanmamalıdır (p. 1108).

– Örgütlenme özgürlüğü ilkelerine saygı, çalışanların meşru sendikal faaliyetlere katılmaları nedeniyle işte çıkarılmamalarını içermektedir (p. 1104).

Örgütlenme Özgürlüğü Komitesi Kararları Derlemesinde yer alan ve yukarıda belirttiğimiz alıntılardan da anlaşılacağı üzere, Uluslararası Çalışma Örgütü devletin sendikal özgürlüğün kullanımını teminat altına almasını, çalışanların sendikal faaliyetleri nedeni cezalandırılamayacağını ve işten çıkartılamayacağını ve ayrımcılığa maruz bırakılamayacağını açık bir şekilde ifade etmektedir. Dolayısıyla bir çalışanın sendikasına üyeliği nedeniyle kamu görevinden ihraç edilmiş olması Ülkemizin hem ulusal hem de uluslararası hukuk kapsamındaki yükümlülüklerine aykırılık teşkil etmektedir.

Ayrıca, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “Sendikal hakların kullanılmasının engellenmesi” başlıklı 118 inci maddesi sendikal faaliyetlerin engellenmesini suç olarak tanımlamakta ve suçu işleyenler için hapis cezası müeyyidesi belirlemektedir. TCK 118. Maddesi şöyledir:

“Madde 118- (1) Bir kimseye karşı bir sendikaya üye olmaya veya olmamaya, sendikanın faaliyetlerine katılmaya veya katılmamaya, sendikadan veya sendika yönetimindeki görevinden ayrılmaya zorlamak amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir sendikanın faaliyetlerinin engellenmesi halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”

5. OHAL KHK’larıyla Sendika Üyeliği Gerekçesine Dayanarak Kamu Görevinden Çıkarılma Sonrası ILO Süreçleri

Bu makale kapsamında ILO nezdinde başvuruları bulunan sendikaların isimlerinin kullanılmaması tercih edilmiştir. Sürecin geneli ve diğer konularda yapılann başvurularla ilgilenenlerin öncelikle https://www.ilo.org/ankara/publications/WCMS_740292/lang–tr/index.htm internet adresinden CEACR (Uzmanlar Komitesi) 2020 yılı raporuna başvurmaları önerilmektedir.

ILO nezdinde bazı sendikaların hiçbir başvurularının olmadığı görülmüştür. Kamu görevinden çıkarılan çok sayıda üyeleri olan bu sendikaların, üyeleri sadece sendikal gerekçelerle kamu görevinden çıkarılmamış olsa da çalışma haklarını tüm ulusal ve uluslararası mekanizmalarda savunmamış olmalarının gerekçeleri ayrıca incelenmesi gereken bir husustur.

ILO nezdinde üyelerinin hakları için başvurularda bulunan sendikalar doğal olarak kendi üyeleriyle ilgili mağduriyetlere yoğunlaşmışlardır. Kapatılan sendikalardan bazılarının yöneticileri de ayrıca sendikalarının kapatılmasıyla ilgili başvurularda bulunmuşlardır. Söz konusu süreçlerin tamamına yönelik detaylar ILO Merkez ve Türkiye Ofisi internet sayfalarından öğrenilebilir. Burada CEACR 2020 Türkiye Raporunda geçen bazı bölümleri alıntılamakla yetinilecektir. Rapordan bazı bölümler şu şekildedir. Bazı bölümlerin altı dikkat çekmek amacıyla tarafımızdan çizilmiştir.

87 No’lu Sendika Özgürlüğü ve Sendikalaşma Hakkının Korunması Sözleşmesi, 1948 (Onay tarihi: 1993)

“Komite, Konferans Komitesi’nde Haziran 2019’da Sözleşme’nin uygulanmasıyla ilgili gerçekleşen tartışmayı kaydetmektedir. Komite, Konferans Komitesi’nin sendikaların kurulması, sendikalara katılım ve işleyişle ilgili kısıtlamalara yönelik iddiayı kaygıyla
kaydetmektedir ve Hükümet’i i) sendika üyeliğine bakılmaksızın örgütlenme özgürlüğünün sivil özgürlüklere saygı gösterilen normal koşullarda ve şiddet, baskı ve tehditlerden arınmış bir çevrede sürdürüldüğünü garanti edecek tüm uygun tedbirleri almaya; (ii) işçi ve işveren örgütlerine ve bu örgütlerin üyelerine normal yargı ve hukuk sürecinin sağlanacağını garanti etmeye; (iii) 4688 sayılı Kanun’u ayrım gözetmeksizin, kamu sektörü işçileri de dahil olmak üzere tüm işçilerin hem yasal olarak hem de uygulamada Sözleşme kapsamındaki örgütlenme özgürlüğüne sahip olmalarını sağlamak için en çok üyeye sahip işçi ve işveren örgütlerine danışarak incelemeye; (iv) 5 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin işçi ve işveren örgütlerini kapsam dışı bırakacak şekilde yeniden gözden geçirmeye; ve v) sendikaların kapatılmasının yargı kararıyla yapılması ve yargı sürecindeki savunma hakkının bağımsız yargıçlar tarafından tümüyle garanti edilmesini sağlamaya çağırmaktadır.

Komite, Hükümet’in Türkiye’nin demokratik bir ülke olduğu, hukukun üstünlüğünü koruduğu ve hiçbir işçi sendikasının kapatılmadığı, hiçbir sendika yetkilisinin meşru faaliyetleri nedeniyle görevden uzaklaştırılmadığı veya alınmadığına dair tekrar beyanını kaydetmektedir.

Hükümet, güvenlik güçlerinin 2016 yılında gerçekleşen 40.016 eylem ve faaliyet içinden yalnızca vakaların yüzde 2’sine; 2017’de 38.976 eylemden yalnızca yüzde 0.8’ine ve 2018’de 40.016 eylemden yalnızca 0.7’sine müdahale ettiğini bildirmektedir. Hükümet’e göre 7 Mayıs 2019 itibarıyla, güvenlik güçlerinin müdahalesi yüzde 0.8’dir ve bu müdahale yalnızca güvenlik güçleri ve vatandaşlara karşı şiddet ve saldırı olduğunda ve vatandaşların yaşamları dayanılmaz biçimde etkilendiğinde meydana gelmektedir.

Son olarak Hükümet, T.C. Cumhurbaşkanı tarafından 30 Mayıs 2019 tarihinde Yargı Reformu Stratejisi’nin açıklandığını belirtmektedir. Bu reformun ana amacı hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesi, hak ve özgürlüklerin etkin biçimde korunması ve yaygınlaştırılması, yargının bağımsızlığının güçlendirilmesi ve tarafsızlığının iyileştirilmesi, sistem şeffaflığının artırılması, yargı süreçlerinin basitleştirilmesi, adalete erişimin kolaylaştırılması, savunma hakkının güçlendirilmesi ve makul bir sürede adil yargılanma hakkının etkin biçimde korunmasıdır. Hükümet anlaşılır ve ölçülebilir bir Eylem Planı’nın da hazırlanacağını ve Adalet Bakanlığı’nın yıllık izleme raporları yayınlayacağını bildirmektedir.

Komite, ITUC’un (Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu), örgütlenme özgürlüğü ihlallerinin ciddiyeti ve devamlılığı, Hükümet’in işçi sendikası işlerine müdahale etmeye yönelik otoriter tedbirleri ve sendikalaşmaya karşı ağır kısıtlamalar dayatmasıyla ilgili olarak kaygılarını ifade ettiğini kaydetmektedir. ITUC, Türkiye’de işçi sendikalarının faaliyet göstermesinin neredeyse imkansız olduğunu iddia etmektedir. Hükümet’in 2016’dan itibaren bu husustaki sivil özgürlük ihlallerini ilgili kararnameler aracılığıyla olağanüstü hal kisvesi altında haklı gösterdiğini belirtmektedir. Sonuç olarak 110.00 kamu çalışanı ve 5.600 akademisyenin işine son verilmiş, özel eğitim kurumlarındaki yaklaşık 22.500 işçinin çalışma izinleri iptal edilmiş, 19 sendika kapatılmış ve 24.000 işçi protestolarına bağlı olarak çeşitli disiplin süreçleriyle karşı karşıya bırakılmıştır. 11.000’den fazla …. temsilcisi ve üyesi, sendikal faaliyetleri yüzünden milli güvenlik ve olağanüstü hal yetkileri gerekçe gösterilerek görevden alınmış veya işlerine son verilmiştir. Dahası, ITUC, Hükümet’in halen daha; işçi örgütlerinin sebepsiz yere kapatılmasına izin veren olağanüstü hal kanunlarını uygulamayı sürdürmekte olduğunu belirtmektedir. 2016 yılında yürürlüğe giren 667 Sayılı KHK uyarınca “Milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen yapı, oluşum veya gruplara veya terör örgütlerine üyeliği veya iltisakı veya bunlarla irtibatı belirlenen sendikalar, federasyonlar ve konfederasyonlar, ilgili bakanlıklarda bakan tarafından oluşturulacak komisyonun teklifi üzerine bakan onayı ile kapatılır.” Buna ek olarak ITUC, kanunun sendikaların nesnel kamu yararına ve bireysel aktörlere sahip bir örgüt olduğu farkını gözetmediği ve sendikanın kapatılması durumunda bütün sendika üyelerini yardım ve yataklıktan suçlu bulduğunu da iddia etmektedir. Hükümet, işçi sendikalarının kapatma davaları da dahil olmak üzere eylemlerini gözden geçirmek için bir OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu kurmuş olsa da süreç, Komisyon’un kuruluş biçimi ve şimdiye kadarki süreçlerin sonucu yüzünden (ITUC, sürecin kurumsal bağımsızlık eksikliği, uzun bekleme süreleri, bireylerin iddiaları çürütmelerine izin verecek himayenin sağlanmaması ve işten çıkarmaları sürdürmek için verilen kararların ardındaki zayıf kanıtlar nedeniyle bozulmuş olduğunu iddia etmektedir) mağdurlar ve işçi sendikaları tarafından güvenilir bulunmamaktadır. Komite, Hükümet’in bu iddialardan bazılarına yönelik yanıtlarını kaydetmekte olsa da, sivil özgürlüklerin ve sendikal hakların ihlalleriyle ilgili uzun ve ciddi iddialara yönelik ayrıntılı yorumlarını talep etmektedir.

Sözleşmenin 2nci Maddesi. Ayrım gözetmeksizin işçilerin örgüt kurma ve örgütlere katılma hakkı. Komite, önceki yorumlarında 4688 sayılı Kanun’un 15nci Maddesi’nin 2012 yılında değiştirildiği şekliyle, üst düzey kamu çalışanları, hakimler ve ceza infaz kurumu gardiyanlarını örgütlenme hakkından mahrum bıraktığını kaydetmektedir. Komite, Hükümet’in, 15nci Madde uyarınca geçerli olan kısıtlamaların güvenlik, adalet ve yüksek kıdemli devlet memurları gibi yalnızca hizmet kesintilerinin telafi edilemeyeceği kamu hizmetleriyle sınırlı olduğuna dair yinelemesini not etmektedir. Komite, ayrım gözetmeksizin bütün işçilerin sendika kurma ve kendi seçtikleri sendikalara katılma hakkına sahip olduklarını ve Sözleşme’nin bu açıdan uygulanmasında tek istisnanın silahlı kuvvetler ve polisle alakalı olduğunu hatırlatarak, Hükümet’i 4688 sayılı Kanun’un 15nci Maddesi’ni, düzenlenmiş şekliyle, bütün devlet memurlarının sendika kurma ve istedikleri sendikaya katılma hakkını göz önünde bulunduracak şekilde gözden geçirmeye yönelik gerekli tedbirler alma konusunda teşvik etmektedir. Komite, Hükümet’in bu bağlamda aldığı veya tasarladığı tüm tedbirlerle ilgili olarak bilgilendirme yapmasını talep etmektedir.

Hükümet, grevin askıya alındığı yerde Yüksek Hakem Kurulu’nun taraflar arası anlaşma sağlamak için azami çaba sarf ettiğini beyan etmektedir. Kurul’un kararına karşı yürütmeyi durdurma talebiyle yargı yolu açıktır. Hükümet, Anayasa’nın “Mahkemelerin Bağımsızlığı” ile ilgili 138nci Maddesi uyarınca, hiçbir organ, makam, kurum veya birey mahkemelere veya hakimlere yargısal güçlerini kullanmaya yönelik emir veya talimat veremeyeceğini, genelge gönderemeyeceğini veya tavsiye verip öneride bulunamayacağını beyan etmektedir.

Madde 4. Sendikaların kapatılması. Komite, 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe girişimi sonrasında Türkiye’nin ağır bir ulusal kriz durumunda olduğunu ve olağanüstü hal sırasında kararnameler ile sendikaların kapatılmasına karşı başvuruların yapılabildiği bir OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu kurulduğunu hatırlatmaktadır. Komite, İnceleme Komisyonu’nun incelemesini talep eden tüm örgütler açısından erişilebilir olduğunu ve Komisyon’un ve temyiz edilen kararlarını inceleyen idari mahkemelerin, örgütlenme özgürlüğü ilkelerine de gereken özeni göstererek sendikaların kapatılmasına ilişkin gerekçeleri dikkatli bir şekilde inceleyeceğini güçlü bir şekilde ummuştur. Komite, Hükümet’in kapatılan örgütler tarafından yapılan başvuru sayısı ve Komisyon tarafından yapılan incelemelerin sonuçları hakkında bilgi sunmasını talep etmiştir. Komite ayrıca Hükümet’in, kapatılan sendikalarla ilgili olarak Komisyon’un aldığı olumsuz kararlara ilişkin yapılan temyiz başvurularının sayısı ve sonuçları hakkında da bilgi sunmasını talep etmiştir. Komite, Hükümet’in yalnızca …. ve …. Konfederasyonlarının vakalarına değindiğini gözlemlemektedir. Hükümet’e göre bu örgütler, bağlı sendikalarla birlikte, demokratik biçimde seçilmiş hükümeti devirmek için darbe girişiminde bulunan FETÖ terör örgütüyle bağlantıları gerekçesiyle kapatılmıştır.

Hükümet yukarıda sözü geçen örgütlerin dosyalarının halen İnceleme Komisyonu’nda incelenmeyi beklediğini beyan etmektedir. Komite, sendikaların kapatılması veya askıya alınmasının, yetkili makamların örgütlerin faaliyetlerine müdahalesinin aşırı bir biçimi olduğunu ve dolayısıyla beraberinde tüm gerekli teminatların sağlanması gerektiğini hatırlatarak, Hükümet’in kapatılan işçi örgütleri tarafından yapılan başvuru sayısı ve Komisyon tarafından yapılan incelemelerin sonuçları hakkında bilgi sunmasını bir kez daha talep etmektedir. Komite ayrıca, kapatılan sendikalarla ilgili olarak Hükümet’in Komisyon’un aldığı olumsuz kararlara ilişkin yapılan temyiz başvurularının sayısı ve sonuçları hakkında da bilgi sunmasını talep etmektedir.

98 No’lu Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı Sözleşmesi, 1949 (Onay tarihi: 1952)

Madde 1, 2 ve 3. Olağanüstü hal kararnameleri kapsamında kamu sektöründeki toplu işten çıkarmalar. Komite, bir önceki yorumunda olağanüstü hal kapsamında çok sayıda sendika üyesi ve görevlisinin işten çıkarılma ve askıya alınmasıyla ilgili bilgiyi kaydetmiştir. Bu açıdan, olağanüstü halin siyasi iktidar tarafından kimi sendikaları hedef alıp cezalandırmak ve muhalif sendikaların üyelerini işten çıkarmak yoluyla baskı uygulamak için kullanıldığı yönündeki iddiaları kaydetmektedir. İnceleme Komisyonu’nun (böyle işten çıkarmaları incelemek için kurulmuş olan) ilgili olguları incelemek için gerekli imkanlara sahip olduğunu güçlü bir şekilde ummakta olan Komite, Hükümet’ten Komisyon’un işleyişi hakkında bilgi sunmasını ve sendika üyeleri ve görevlilerinden kaç başvuru alındığını bilgisini ve incelemelerinin sonucunu beyan etmesini talep etmiştir. Komite aynı zamanda, Hükümet’in Komisyon’un sendika üyeleri ve görevlilerine verdiği olumsuz kararlara karşı temyiz başvurularının sayısı ve sonuçlarıyla ilgili de bilgi sunmasını talep etmiştir. Komite, Hükümet’in 29 Ağustos 2019 itibariyle İnceleme Komisyonu’na yapılan 126.200 başvuru olduğuna dair beyanını kaydetmektedir. Komisyon, 22 Aralık 2017’den beri içlerinden 6.700’ünün kabul edildiği ve 77.600’ünün reddedildiği 84.300 başvurunun kararını vermiş bulunmaktadır ve 41.900 başvuru halen karara bağlanmamıştır. Hükümet, Komisyon’un hızlı ve kapsamlı bir inceleme sonucunda bireysel ve gerekçeli kararlar verdiğini beyan etmektedir. Buna ek olarak, Hükümet, …. kendisinin hedef alındığını veya ayrımcılığa maruz kaldığını iddia etmiş olsa da yine kendi iddialarına göre 125.678 işten çıkarılma arasında bizzat kendi üyelerinden 4.000’inin işten çıkarıldığını ve İnceleme Komisyonu’nun …. üyeleriyle ilgili 588 kararın içinden 199’unun işe iadesinin kabul edildiğini beyan etmektedir. Hükümet, …. üyelerine ilişkin olarak olumlu karar oranının üçte bir olduğuna ve bunun ortalamanın üstünde olduğuna dikkat çekmektedir. Komite, 87 No’lu Sendika Özgürlüğü ve Sendikalaşma Hakkının Korunması Sözleşmesi, 1948, başvurusuna yönelik kendi gözlemlerine değinerek Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’na göre, 1.000’den fazla …. temsilcisi ve üyesinin sendikal faaliyetleri sebebiyle askıya alındığı veya işlerine son verildiğini kaydetmektedir. Komite, Hükümet’in bu konular üzerinde yorumlarını sunmasını talep etmektedir.

Komite, Hükümet tarafından sunulan genel istatistikleri kaydederken, …. üyeleri hariç olmak üzere, ilgili sendika üyeleri ve görevlilerin sayısı hakkında spesifik bilginin yokluğunu üzüntüyle karşılamaktadır.

Komite, ….’le ilgili olarak, Hükümet’e göre üyeleriyle ilgili vakaların yalnızca yüzde 15’inin incelenmiş olmasıyla ilgili kaygılarını ifade etmekte ve bunlar arasından yalnızca üçte birinin işe iadesinin kabul edildiğini gözlemlemektedir.

Komite, bir önceki incelemede, olumsuz bir karar çıkması durumunda başvuranların Ankara’daki yetkili idari mahkemelere müracaat edebileceğini hatırlatmaktadır. Komite, İnceleme Komisyonu’nun sendika üyeleri ve görevlileriyle ilgili olumsuz kararlarının sayısı ve sonucuna yönelik bilgi eksikliğini üzüntüyle karşılamaktadır. Komite, İnceleme Komisyonu’nun ve onun kararlarını gözden geçiren idari mahkemelerin kamu sektöründeki sendika üyelerinin veya görevlilerinin işten çıkarma gerekçelerini dikkatle inceleyeceğine ve sendika dışı sebeplerle işten çıkarılan sendikalıların işe iadesi emrini vereceğine dair güçlü umudunu tekrarlamaktadır. Komite, Hükümet’in sendika üyeleri ve görevlilerinden alınan başvuranların sayısı, bu başvuruların İnceleme Komisyonu tarafından incelenmesinin sonucu ve Komisyon’un sendika üyeleri ve görevlilerine yönelik olumsuz kararlarına karşı aldığı temyiz başvurularının sayısı ve sonuçlarıyla ilgili spesifik bilgi sunmasını bir kez daha talep etmektedir.

Alıntılanan bölümlerden anlaşılacağı üzere hükümet hiçbir çalışanın sendika üyeliği gerekçesiyle kamu görevinden çıkarılmadığını, terör örgütleriyle irtibat, iltisak veya üyelik gerekçesiyle çıkarıldıklarını, OHAL Komisyonunun etkili bir hak arama yolu olduğunu, idari yargının da bağımsız ve tarafsız kararlar verdiğini, mahkemelere müdahalenin söz konusu olmadığını, ancak OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu ve İdare Mahkemesi kararlarının sendikal faaliyetler yönünden spesifik bilgi içerecek sayısı ve sonuçlarıyla ilgili bilgi olmadığını belirtmektedir.

6. İdare Mahkemesi Kararları Kapsamında Sendika Üyeliği Nedeniyle Kamu Görevinden Çıkarma İşlemleri

Komitenin kamu görevinden çıkarmalar sonrasında OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu ve İdare Mahkemesi kararları hakkında yeterli bilgi edinememesi üzerine, tarafımızdan istatistiksel bir çalışma yapılmıştır.

OHAL Komisyonunca açıklanan verilerde Komisyonun dosya üzerinden incelemelerinde dikkate aldığı kriterler ve bu kriterlerin dayandığı mevzuat başta olmak üzere kaç dosyada hangi kiriterlerin yer aldığı bilgisi bulunmamaktadır. Benzer şekilde Komisyonca başvuruları reddedildikten sonra İdare Mahkemelerinde Komisyon kararının iptali talepli dava açılan kişilerle ilgili de resmi bir veri yer almamaktadır.

3’üncü Yılında OHAL’in Toplumsal Maliyetleri Raporu’na göre OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonunun kamu görevinden çıkarma işleminin iptali taleplerine karşı verdiği ret kararlarının %48,90’ında sendika üyeliği gerekçesi yer almaktadır. OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonunun neden etkili bir hak arama yolu olmadığı ayrı bir çalışma kapsamında açıklanmış ve ILO Genel Merkezine iletilmiştir.

İdare mahkemesi kararlarına yönelik veri elde edebilmek ve değerlendirmelerde bulunabilmek amacıyla gönüllülük esasında ilgililerin dosyaları temin edilmiş ve incelenmiştir.

Gönüllülük esasına göre, isimleri ve özel bilgileri gizli kalması koşuluyla 276 kişi idari yargı dosyalarını iletmiştir. İnceleme 276 kişinin dosyaları üzerinde yapılmıştır.

276 dosyanın tamamında ilgililer kamu görevinden çıkarılma esnasında ve Komisyona başvururken ihraç gerekçelerini bilmediklerini, kendilerine gerekçelere yönelik bir bildirim yapılmadığını ancak kamuoyuna yansıyan “kriter” olarak adlandırılan hususlar kapsamında Komisyona müracaat ettiklerini belirtmektedirler. Kamu görevinden çıkarılma gerekçesi bilinmeden ve sadece KHK’larda belirtilen “terör örgütlerine üyelik, irtibat, iltisak” vb. genel gerekçeler üzerinden kişilerin Komisyona müracaat etmek zorunda bırakılmaları savunma hakkının kısıtlanmasıdır. Savunma hakkının kısıtlanması Komisyonun etkili bir yol olmamasındaki temel nedenlerden biridir.

İncelenen 276 dosyadan Komisyonun başvurucularla ilgili ilk derece mahkemesinde devam eden ceza kovuşturması olması durumunu kamu görevinden çıkarma için yeterli gerekçe kabul ettiği görülmüştür. Komisyonun ceza yargılamasında beraat etmiş kişiler için de kamu görevinden çıkarmayı haklı görerek başvuruları reddettiği dosyalar mevcuttur.

İncelenen 276 dosyadan 27’sinde (%9,78) İdare Mahkemesince Komisyon işlemi iptal edilerek ilgililerin göreve iadesine yönelik karar verildiği görülmüştür. Göreve iade kararı verilen 27 kişinin tamamı için ceza yargılamasında Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı (KYOK, Takipsizlik) veya beraat kararı verildiği görülmüştür.

Buna karşılık ceza yargılamasında beraat kararı verilmiş 21 kişi ve Takipsizlik kararı verilmiş 14 kişinin göreve iade taleplerinin reddedildiği tespit edilmiştir. Ceza yargılamasında aklanmış olmasına rağmen göreve iade talepleri kabul görmeyenlerin oranının % 56,45 ((21+14)/(27+21+14)) olduğu tespit edilmiştir. Kamu görevinden çıkarılma işlemi ceza yargılamasına konu olabilecek bir suç isnadı iken ve ceza yargılaması neticesinde takipsizlik ya da beraat kararı verilmiş olmasına rağmen, idari yargı mercilerinin kamu görevinden çıkarılmayı doğru bularak ilgililerin davalarını reddetmelerinin hukuka uygun olmadığı değerlendirilmiştir. Ceza yargılaması sonucunun ilgili lehine olmasına karşın idare mahkemesinin aleyhe sonuçlanması masumiyet karinesi ve adil yargılanma hakkının ihlali niteliğindedir.

İncelenen 276 dosya kapsamında ceza yargılamasında ilk derece mahkemesince ceza hükmü verilmiş olmasının, kararlar kesinleşmemiş olmasına karşın, kamu görevinden çıkarma için yeterli gerekçe olarak görüldüğü anlaşılmıştır. Ceza yargılaması ilk derece mahkemesi aşamasında henüz sonuçlanmadan ret kararı verilen 5 (beş) dosya olduğu görülmüştür.

İdare mahkemelerince dikkate alınan diğer kriterler “ByLock iletişim uygulamasının kullanımı, Bank Asya’da mevduat hesabının bulunması, ilgili hakkında tanık beyanı olması, Kimse Yok mu Derneği’ne bağış yapılmış olması, FETÖ/PDY irtibatlı/iltisaklı olduğu iddia edilen bazı medya kuruluşlarına yapılan ödemeler, bazı sendikalara üyelik, bazı derneklere üyelik, bazı okullara çocukların kayıtlı, bazı özel şirketlerde geçmişte çalışmış olmak” şeklinde olduğu anlaşılmıştır. İdare mahkemelerince dikkate alınan söz konusu kriterlerin aynıyla Komisyonca da dikkate alındığı incelenen dosyaların genelinden anlaşılmaktadır.

Kamu görevinden çıkarma için yeterli görülen kriterlerin tamamının ilgililer açısından gerçekleştirildiği dönemde yasal ve rutin faaliyetler olduğu görülmektedir. Anılan kriterlerin yasak olduğuna ya da silahlı terör örgütlerine üyelik, örgütlerle irtibat veya iltisak için karine teşkil edeceğine dair KHK’lar öncesinde bir mevzuat hükmü ya da mahkeme kararı bulunmamaktadır. Bu durum kanunilik ilkesi ile suç ve cezaların geriye yürümezliği ilkelerine aykırıdır. 

276 dosyanın 105’inde Sendika üyeliğinin kamu görevinden çıkarmada bir kriter olarak ele alındığı görülmüştür.

Sendika üyeliğinin bir kriter olarak ele alındığı 105 dosyadan yalnızca 7 (yedi) (%6,67) dosyada idare mahkemesinin Komisyonun işlemini iptal ederek başvuruyu kabul ettiği ve kişilerin göreve iadesinin önünü açtığı, ancak bu kararların tamamının da istinaf edildiği anlaşılmıştır. İdare mahkemesinin göreve iade kararı verdiği 7 (yedi) kişinin 6 (altı)’sının ceza yargılamasında beraat ettiği, 1 (bir) kişi için ise Takipsizlik kararı verildiği görülmüştür.

Sendika üyeliğinin kriter olarak görüldüğü idare mahkemesi kararlarında sabit bir metin olarak aşağıdaki ifadelerin yer aldığı görülmüştür:

“6528 sayılı Kanun’un 9. maddesiyle yapılan değişiklikle 08/02/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 2.maddesindeki “dershaneleri” ibaresi yürürlükten kaldırılarak, FETÖ/PDY’nin faaliyetleri içinde çok önemli bir yer tuttuğu anlaşılan dershaneler kapatılmıştır. Konuyla ilgili olarak kamuoyunda yaşanan tartışmaların yoğunlaştığı süreçte, sonrasında 21/02/2014 tarihinde kurulan Cihan Sendikalar Konfederasyonu’nu (….) çatısı altında birleşen Aktif Eğitimciler Sendikası’nin 01/03/2012 tarihinde kurulduğu, 31/03/2013 tarihinde kendini feshetmek suretiyle kapandığı, 22/11/2013 tarihinde yeniden kurulduğu, daha sonra 14/01/2014 tarihinde Ufuk Büro Sen’inin de aralarında bulunduğu Ufuk Tarım-Orman Sen, Ufuk Enerji Sen, Ufuk Sağlık Sen, Ufuk Büro Sen ve Ufuk Yerel Sen, Ufuk Ulaştırma Sen, Ufuk Haber Sen, Ufuk Kültür Sen ve Ufuk Bayındır Sen adlı sendikaların kurulduğu görülmektedir. Anılan sendikaların kısa süre içerisinde çok yüksek üye sayılarına ulaşmaları ancak iltisaklı ve irtibatlı bir grup bilincinin varlığı ile izah edilebilir. Nitekim, Yargıtay 16.Ceza Dairesi’nin 20/12/2017 tarihli ve E:2017/1862, K:2017/5796 sayılı kararı ile terör örgütüne ait sendikaya üye olmak fiilinin terör örgütünün amacına hizmet eden yardım suçu kapsamında değerlendirilebileceği vurgulanmıştır. Öte yandan, Aktif Eğitimciler Sendikası yöneticilerinin silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 ila 13 yıl arasında hapis cezasıyla cezalandırılmaları yönünde Ankara 19.Ağır Ceza Mahkemesi’nce verilen 11/06/2018 gün ve E:2017/87, K:2018/121 sayılı kararın 62. sayfasında; Sendika Genel Başkanının Wifi üzerinden erişim sağladığı bylock programı aracılığı ile diğer bylock kullanıcılarına “Sendika isteği güvencedir. Aktif Eğitimciler Sendikası ateşten gömlek değil, çelikten zırhtır” ibarelerinin yer aldığı toplu mesaj gönderdiği anlaşılmaktadır.

Yukarıda yer verilen açıklamalar doğrultusunda; kişilerin Anayasal hakkı olan sendikal örgütlenme hakkı kapsamında sendikaya üye olup olmamalarının değil; her bir somut olay ve diğer bulgularla birlikte, örgüt talimatları doğrultusunda hareket edip etmediklerinin değerlendirileceği açıktır.”

Karar metinlerinde anılan sendikaların kendilerini feshi sonrasında yeniden kurulmaları akabinde üye olan kişilere yönelik dosyalarda idare mahkemelerince ret kararı verildiği ve kamu görevinden çıkarma işleminin hukuka uygun bulunduğu anlaşılmaktadır. Benzer şekilde anılan sendikalarda temsilci ya da yönetici pozisyonlarında olan kişilerin iptal talepli davaları da reddedilmiştir.

Öğretmenlerin üye olabildiği Aktif Eğitimciler Sendikası’na üyelik konusunda kararlarda geçen sabit metin aşağıda belirtilmiştir:

“Anılan Sendikanın, 2012 yılı başlarında FETÖ/PDY’ye ait dersanelerin kapatılması tartışmalarının başladığı dönemde kurulması, 1 yıllık süre içinde 35.000 üyeye ulaşması, feshini müteakip 17/25 Aralık 2013 süreciyle birlikte FETÖ/PDY ile yapılan açık mücadeleye rağmen yeniden kurularak kısa sürede 23.489 üyeye ulaşması; ancak iltisaklı ve irtibatlı bir grup bilincinin varlığı ile izah edilebilir. Tüm bu açıklamalar ışığında, Aktif Eğitimciler Sendikası üyeliğinin arızi durumlar haricinde FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne irtibat veya iltisak noktasında delil olarak değerlendirileceği açıktır.” (Ankara Bölge İdare Mahkemesi 13. İdari Dava Dairesi’nin 30.05.2019 tarih ve E:2019/243, K:2019/396 sayılı kararı da bu yöndedir.)

Sendika üyesi olmasına karşın idare mahkemelerince Komisyon işlemi iptal edilerek ilgilisinin kamu görevine iadesinin yolu açılan 7 (yedi) dosyada yer alan sabit metin şu şekildedir:

“…dava konusu işlemde adı geçen sendikanın tüm memurların üyeliğine açık olduğu, örgütle irtibatlı olmayan memurların da bu sendikaya üye yapılmaya çalışıldığı, ayrıca ülkemizde memurlar açısından sendika üyeliği saikleri, sendikanın hukuki desteğinden, sosyal imkanlarından v.s yararlanma, yönetici baskısı, arkadaş/meslektaş ısrarı gibi FETÖ/PDY örgütü ile ilgisi olmayan sebeplerle de olabildiği…”

Yukarıda belirtilen sendika üyeliğine yönelik olumlu ifadelerin diğer tüm sendika üyeleri için de geçerli olduğu açıktır. Sendika üyeliği kriter olarak görülerek davaları reddedilen kişiler için anılan olumlu görüşün neden geçerli olmadığı belirtilmemiş, kararlarda bireyselleştirme yapılmamıştır. İncelenen ve sendika üyeliğinin kriter olarak görüldüğü 105 dosyanın tamamında görülen tek bireyselleştirme ilgililerin üyelik başlangıç ve bitiş tarihleri veya üyelik süreleridir. Sendika üyeliğinin terör örgütleriyle irtibat veya iltisak açısından ilgili aleyhine neden delil olduğuna dair başkaca bir bireyselleştirmeye rastlanılmamıştır.

Yukarıda anılan gerekçelerle, hem OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu hem de İdare Mahkemeleri aşamasının kişilere adil yargılanma imkanı sağlayan etkili hukuk yolları oldukları söylenemez.

Üzerinde çalışma yapılan 276 idare mahkemesi kararlarına yönelik istatistik çalışması ile birlikte açıklayıcı rapor ILO Genel Merkezine iletilmiştir.

7. Sendikalara Yönelik Öneriler

ILO nezdinde kamu görevinden çıkarma işlemlerine ve tüm sendikal haklara yönelik başvurularda başvuruda bulunan sendikaların, başvurularını genelleştirmeye, birtakım nedenlerle başvuruda bulun(a)mayan sendikaların üyelerini de kapsayacak şekilde başvurular yapmaya yönelik yöntemler geliştirmeleri önerilmektedir.

Sendikaların OHAL KHK’ları ve devamında kanunlaştırılan OHAL yetkileriyle kamu görevinden çıkarılanlara uygulanan SGK kayıtlarında yer alan ayrımcı veriler, lisans iptalleri (pilotluk, kaptanlık, iç denetçilik, vb.), özel sektörde çalışmanın fiilen engellenmesi, vb. ayrımcı ve sivil ölüme neden olan uygulamalar ile söz konusu uygulamaları gerçekleştirenlere yasayla getirilen yargı dokunulmazlığı konularında da başvurular yapabileceği değerlendirilmekte ve önerilmektedir.

Makalenin kaynağına buradan ulaşabilirsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir