Kadın Cinayetleri
Halil Köken
Kadın eksik etektir. Sırtından sopayı karnından sıpayı eksik etmeyeceksin. Saçını kurutmayacaksın. Gülmeyecek. Kocasına karşı geldiğinde ağzından burnundan kan gelinceye kadar döveceksin. Kadın zayıftır. Saçı uzun aklı kısadır. Eksik etektir. Kadın şeytandır. Kadın şeytanın uşağıdır.
Bu ve benzeri lafları ömrümüzce birçok kez durmuşuzdur. Kadın yemeğin tuzunu kaçırır cezası ölüm. Evlenme teklifini kabul etmez ölüm. İlişki teklifini kabul etmez öldürülür. Boşanmak ister öldürülür. Hoşuma gitti öldürülür. Hoşuma gitmedi öldürülür. Yan yattı, düz baktı, sokağa çıktı öldürülür.
Bunları yazarken normalleştirmek için ya da doğru bulduğum için yazmadım. Ama maalesef toplumumuzda bir gerçekliği var. Gün geçmesin ki bir kadın öldürülmesin. Üstelik sadece öldürmekle kalmıyoruz. Yakıyoruz, üstüne beton döküyoruz.
Her kadın cinayetinden sonra kadın dernekleri, muhalefet partileri veya Aile Bakanı çıkar ve “bu cinayetleri kınıyoruz. Davaların takipçisiyiz. Vb.” sözleri duyarız. (Gerçi ülkemizde her konu böyle ele alınır.) Bu konuda muhalefet ve kadın derneklerini anlıyorum. Ama iktidardakilerin hala efendim bu önlenmelidir demesi garip. Sanki uzaylılar gelip kurtaracak. Bu olay yeni bir cinayet işlenmesine kadar devam ediyor. Ama sonuç değişmiyor. Bu tiyatro hiç değişmiyor.
Ben olayı kadın erkek ayırmadan cinayet olarak görüyorum. Eğer bu konunun gerçekten çözülmesini istiyorsanız, fotoğrafını net olarak ortaya koymalısınız. Yoksa langur langır lungur, tarhana bulgur devam eder gider.
Bir defa adaleti sağlamak gerekir. https://tele1.com.tr/korona-bahanesine-kimler-disari-cikti-belli-degil-275540/ 24 yıl hapis alıp 3 yıl yatıp çıkan bir ülkede hangi adaletten bahsediyorsunuz. Bir defa cinayet davalarında ceza indirimleri uygulanmamalıdır. İkinci olarak bunlar infaz ve af yasalarından asla ve asla faydalanmamalıdır. Adam zaten kadını öldürmüş. Hâkimin kadını ifadeye çağırıp olayı soracak hali yok. Dolayısıyla en az ceza ile kurtulmak için bir sürü masal anlatılıyor. Ya benimsin ya kara toprağın anlayışı eski çağlarda kalması gereken bir anlayış iken günümüzde geçerliliğini korumaktadır.
Bir başka mesele toplumsal tepki meselesi. Maalesef bizim toplumumuz da eğer kurbanı yakın değilse zaman zaman belki erkeği de haklı çıkaracak argümanlar üretilerek olay ört bas edilir. Oysa insanların her cinayete güçlü tepki vermelidir. Ne demek ya benimsin ya da kara torağın? Belki annen, baban ya da aile bireylerinden seni sevmeyen varken o kişi niye sizi sevsin.
Bir başka olayda tecavüzler. Bir kadını öldürmekle tecavüz arasında ben bir fark göremiyorum. Eğer güçlü bir dayınız varsa yargı karşısına bile çıkmadan bu olaydan yırtabiliyorsunuz. Gazeteler bunların örnekleri ile doludur.
Bana göre yapılması gerekenler:
- Ceza kanunları değiştirilip cinayetlere müebbet verilmeli
- Bu davada yargılananlara ceza indirimleri olmasın.
- Çıkacak af yasalarından, infaz indirimlerinden vb. faydalanmasın.
- Tecavüz zanlıları içinde bunlar uygulansın. (Tecavüze uğrayan kişi suçlu bile olsa tecavüz bir cezalandırma aracı olamaz.)
- Bu konuda soruşturma, yargılama ve benzeri aşamalar da tamamen tarafsız olmalı ve ihmali görülenler bu cinayet suçluları gibi muamele görmeli.(zaman zaman emniyete veya savcılığa koruma için gidenlerin savsaklandığına dair haberler okuyoruz.)
Benim bu konuda düşüncem hiçbir insan nefsi müdafa veya savaş haricinde
öldürülmemelidir. İnsanların hatası veya suçu olabilir. Hukuk devletinde bunun çözüm yeri adliyelerdir.
**Bu makale yazarın görüşlerini yansıtır. Özgür Platform’un yayın politikası ve editoryal bakış açısı ile her zaman uyumlu olmak zorunda değildir.