Perşembe, Mart 27, 2025
AÇIK GÖRÜŞ

Hilafet Yazıları 2

Halil Köken

Dünya Müslümanlarının Sorunları

            Ziya Paşanın meşhur olmuş bir beyiti vardır.

            “Gezdim diyarı küfrü beldeler kaşhaneler gördüm.

            Gezdim Mülk-ü İslamı bütün viraneler gördüm.”

İslam diyarını gezdim hep virane, diyarı küfrü gezdim orada bayındır şehirler köşkler gördüm.

Bunu okuyunca hemen sömürge batının mezalimi diye hemen oltaya takılan sazan gibi atlamayın. Evet, bu durumun sebeplerinden birisi batının sömürgeci zihniyetidir. Ama tek sebep bu mudur? Medreseler yıllarca askerlikten kaçış yeri olmadı mı? (Çünkü medreseye bir sefer kayıt olan ömür boyu askerlikten muaf oluyordu.

İslam Dünyası niye kendini yenileyemedi. Bugün günlük hayatta kullandığımız gâvur icadı. Sağlık sektöründe kullandığımız ilaç, aşı, medikal malzemeler genelde batı icadı.

Neyse bu gün bunu yazmayacağım. İslam dünyasının bugün ve gelecekte en büyük problemlerinden biri açlıktan ölen insanlardır. Afrika’da açlıktan ölen insanlar hangi dinden bir bakın. Arap Yarımadasının güneyinde yer alan ve Suudiler ve İran’ın devam edegelen rekabeti sonucu kendilerinin de mali ve çeşitli yardımları dolayısıyla iç çatışma değil midir? Şimdi bu yazıyı okuyan kimi insanlar hemen “dedeleri bize isyan etmişti. Oh olsun” diyeceklerdir.

Evrensel hukukta suç ve ceza bireyseldir. Dedemin suçu onu bağlar. Yaptığı iyilikler de kendini bağlar. Dedelerinin suçunu torunlarına yükleyemeyiz. Kaldı ki her hukuk sisteminde çocuklar masumdur. Ama açlık ve sağlıklı olmayan sulardan içme sonucu oluşan hastalıklardan masum çocuklar etkilenmektedir.

Ben eleştiri yapan çokları gibi bir şeyi eleştirip bırakan bir insan değilim. İşin çözüm yollarını da göstermek gerekir.

Basit bir hesap yapalım. 2010 yılında 3.000.000 (yazıyla üç milyon) kişi hac görevini yapıyor. Bunların hepsinin kurban kesmesi dini bir görev. Dolayısıyla 3 milyon insan burada kurban kesiliyor ve bu kurbanlar çöle gömülüyor. Bunların derileri yüzülmüyor onlarda heba oluyor. Bir kurban ortalama 25 kg gelir. Yani yılda en az 75.000.000 (yetmiş beş milyon kilo et heba oluyor. Bu sayının büyüklüğünü şöyle anlatalım. Tanesi 50 ton alan 1500 tır demektir bu rakam. Bu miktarla kaç tane Yemen aylarca beslenir.

Ama bunun için önce niyet sonra da özveri çalışma gerekiyor. Bu da İslam dünyasında yok maalesef. Yani işlerimiz saldım çayıra Mevla’m kayıra hesabıyla gittiği için bir arpa boyu yol alınmıyor. Bu konuda 50 yıllık İslam Konferansı ne işe yarıyor. Ya da İslam ülkelerindeki yardım kuruluşları.

İslam ülkeleri kendi zenginliklerini değerlendirebiliyorlar mı? Bu zenginlik sadece petrol değil, yerine göre su kaynakları, yerine göre yetiştirilen tarım ürünleri, yerine göre diğer madenler, ormanlar, turizm, rüzgâr, kaplıcalar, tarihi eserler vb. bunları değerlendirmeden emek harcamadan çalışmadan bir şey üretmeden söyleyeceğiniz her şey havanda su döğmektir.

Hem kolayı protesto ediyorsunuz hem de onu alıp sokağa boşaltıyorsunuz. O zaman bu nasıl protesto oluyor. Sen onlara para vermeyecek ki protesto olsun.

Hani “kardeşi açken tok yatan bizden değildi”. Hani” bir şehirde biri açlıktan (hastalıktan vb.) ölse katili bütün o şehirdi.” Hani “dağlara buğday serpin İslam diyarında kuşlar ölüyor demeyeceklerdi.”

Amerika’yı yeni baştan keşfetmeye gerek yok. Geçmişte bunlara çözüm bulundu. Bugün de bulunur. Yeter ki istensin.

Gönül insanı Yunus ne güzel demiş:

“Yaratılanı hoş gördük,

Yaratandan ötürü”