AYM de Neymiş?
Gangam style dans vardı. “AYM’yi Başkanlık sistemine uyduralım” diyen Bahçeli’nin demokrasisi, hangi stil acaba?
Söze gelince 5.000 yıllık Türk budunu. Fakat icraatta 2 yıllık Başkanlık sistemi.
Ömrünün 70 küsurunu tüketip son düzlükte ikbali bulmak ve ona sıkı sıkıya sarılmak.
Bahçeli’nin sözlerini başka türlü tefsir imkansız.
Hem AKP olmayıp, hem AKP olmanın imkanını sonuna kadar kullanan bir siyasi parti MHP.
Hiçbir zaman iktidar olamamış buna yaklaşamamış bile.
Artık iktidar hedefinden tamamen vazgeçti.
Yarım değil çeyrek porsiyon giriyor seçimlere.
Belirli illeri, bölgeleri hedefleyip nokta atışı ile oy optimize ediyor. Buralarda halk AKP’den kaçıp koşarak MHP’ye oy veriyor.
AKP’nin İstanbul’da kurduğu düzenin taşraya yansımaları hiç parlak değil. Merkez ile ilişkili yerel AKP’lilerin icraat karneleri halkı bezdirirken, alternatifi MHP’de buluyor. MHP’ye oy vererek AKP’yi cezalandırdığı inancına kapılıyor.
MHP’nin kendini konumladığı bu tuhaf noktayı siyaset bilimcilerin çözmesi gereken en büyük muamma olarak görüyorum.
MHP seçmeninin yerelde oy verdiği partisinin genelde AKP demek olduğunu idrak edemeyeşine şaşmak lazım. Ancak yine de siyaset şaşarak anlaşılmaz.
Türkiye’de merkez sağın iflas ederek bir zamanların İslamcı Partisinin tüm alanları parsellemesi ile anlaşılabilecek bir süreç bu.
Türk orta sağının mimarı Özal’ı mezarında parende attıracak bir neo-sosyalist, etatist, popülist tercihler manzumesi ile dönüşen AKP, ideolojik merkezindeki İslam tınısını korusa da kabuğunda bambaşka bir şekle dönüştü.
Bu dönüşümüm en birinci neticesi AKP’nin ülkenin GSMH’a katma değer katan tüm merkezleri kaybetmesi oldu. AKP sosyal yardıma dayalı popülist tercihleri ile “ev kadınlarının” oy verdiği partiye dönüştü.
Ülkenin GSMH’sının %70’ini sağlayan bölgelerinde AKP’nin aldığı oy %30 bu yüzden.
Dağlara taşlara “Ecevit” diye yazılırdı zamanında. Bugün Erdoğan diye yazılmasının tek bir sebebi var Ziraat /Vakıf/Halk Bankomatları.
MHP ise Türkiye’nin Avrupa’dan kopuşunun delaleti olan ultra milliyetçiliğe gösterilen tolerans ile açılan alanda, güvenlikçi politikaların sağladığı vasıfsız iş gücüne istihdam imkanlarıyla nüfusun belirli bir kesiminde varlığını muhafaza edebildi.
Siyasi partinin sahip olması gereken iktidara gelme vizyonunu resmiyette askıya alıp pratikteyse hayata geçiren Bahçeli’nin, bulduğu madenden istihraça devam etmeye kararlı olduğu anlaşılıyor.
Halkın; “madem MHP ayrı bir parti neden AKP’nin her yaptığını onaylıyor?” sorusunu sormama nedeni, aslında yerel siyasetin labirent misali ayrıntılarında gizli. İstanbul AKP ile vedalaşmışken, Anadolu mütereddit. Bu tereddüt ise hep canlı tutulan milliyetçi tezlerle MHP’yi ayakta tutuyor.
Ülkeyi fay hatlarıyla kırmaktan tereddüt etmeyen akıl bir tarafta net biçimde kazanmak için diğer tarafta net kaybı kabulleniyor.
Yazık ki demokrasinin acınacak hale gelmesine karşılık yetki, onay ve yargıyı ele almış olanlar, kendi doğrularından ibaret bu düzenin yanlışını başkasına fatura etmeye kararlıar.
Bahçeli’nin “hak ihlali de neymiş?” diyerek eleştirdiği AYM’den beklenen belli ki, MHP’ye muhalif olan herkesin susması ya da susmuyorsa susturulması.
Çoğunluk baskısının her alanda hissedilmesi basında, sosyal medyada ve tüm mecralarda sadece sahibinin sesinin duyulması arzusundan anlaşılıyor.
Peki bu nezamana kadar sürebilir?
Bahçeli 70’li yılların “anti komünizm” tedrisatından öğrendiklerini bize daha ne kadar tazyik etmeye devam edecek. Yasama Yürütme Basın Yargı yetmedi en Yüksek Yargıyı bünyesine almak isteyen bu yapı sürdürülebilir mi?
Cevabı ister tarih kitaplarındaki tektipçi rejimlerin başına gelenlerden yad a Orwell’İn distopyası 1984’ten okuyabilirsiniz.
Ülkede ekonomik krizin V şeklinde toparlanacağı ümidi V’nin dibini oyan anti demokrasi ile giderek azalıyor. İktidarı elinde tutamayan AKP için demokrasiden uzak kalmak çözüm görünürken, MHP ona bu çözümü altın tepside sunuyor.
Daha az demokrasiyse daha çok kriz demek.
Anlayana tabii…
4.10.2020