Osmanlı’nın Son Savaşı -4
Halil Köken
Bu dönemde Osmanlı Ordusunda ve özellikle Genelkurmay’da görev yapan askerlere baktığımızda Türk subayların görüşü eğer savaşa girilecekse en erken 1916’da girilmesini ve o zamana kadar tarafsızlığımızı koruyalım, Balkan Savaşlarının getirdiği acıları hafifletelim şeklinde idi. Genelkurmay 2. Başkanı Kurmay Yarbay Hafız Hakkı Bey (Daha sonra paşa ve 1915 Erzurum’da salgın hastalıktan vefat etti.), Kurmay Binbaşı Kazım Bey (Karabekir, O dönemde Genelkurmay İstihbarat Şube Müdürü), Kurmay Binbaşı Ali İhsan Bey (Sabis, o dönemde Genelkurmay Harekât şube Müdürü) ve birçok subay bu görüşte idi. Ancak Harbiye Nazırı Enver Paşa ve diğer karar vericiler (İttihat Terakki yönetimi) bir an önce savaşa girilmesi taraftarı idiler.
Almanya, Osmanlı’yı savaşa sokmak için 2 gemiyi Osmanlı’ya göndermiştir. 2 Alman Gemisi (Goben ve Breslau) İngiliz gemilerinden kaçarak 11 Ağustos’ta Çanakkale’ye geldiler. Osmanlı Devleti tarafsızlığını ilan ettiği için bu gemileri iade etmesi gerekiyordu. Fakat burada Türk zekâsı devreye girer ve bu gemilerin satın alındığı açıklanır. 16 Ağustos’ta Alman Askerlere Osmanlı üniforması giydirildi.
Bu olay Osmanlı’nın safını belli etmesi açısından önemli idi. Diğer taraftan gün geçtikçe Almanlar savaşa girme noktasında Osmanlı’yı savaşa girmesi için sıkıştırmaktaydı.
Ali İhsan Bey görevi dolayısıyla sık sık Enver Paşa ile görüşmektedir. Anlattıklarına göre “Paşanın yanında bir grup hemen her gün içinde Hz. Peygamberin ve Enver Paşanın geçtiği rüyalar anlatılmaktadır. Ve bu rüyaların hepsinde Hz. Peygamber Enver Paşanın sırtını sıvazlamaktadır. Rüyacılar rüya sonunda hediyelere boğulmaktadır. Bu yüzden gün geçtikçe Rüyacıların sayısı da artmaya başlar. Bir diğer grup şairlerdir. Enver Paşayı ve kahramanlıklarını anlatan şiirler okuyanlar. Tabi bunlarda şiirlerden sonra hediye almaktadırlar. Hatta paşam kaşınızda beyaz kıl var bu cihangirlik alametidir. Büyük İskender’de beyaz kıl vardı. Siz cihangirsiniz diyenler vardı”
Günümüzde buna dalkavukluk deniyor. Ama paşa bu dolmaları yiyor ve kabardıkça kabarıyordu. Üstelik bütün Türkleri bir bayrak altında toplamak gibi bir hayali vardı. Hayaller güzeldir. İnsanlara ufuklar açar. (Örneğin Jules Verne’nin “Denizler Altında 20000 Fersah Denizaltı yapımı, Aya Yolculuk başka gezegenlere gitme noktasında insanlara ilham kaynağı olmuştur.) Ancak hayaller ayağı yere basan realitelerle örtüşen tarafları olmalıdır. Savaşta Osmanlı 2.800.000 asker çıkarmasına karşılık Rusya 12.000.000 Asker çıkarmıştır. Yani bir askere karşı 4 Rus askeri.
Enver Paşanın hayatı boyunca talihi yaver gitmiş biridir. Mesela Babıali baskını tereyağından kıl çeker gibi başarıyla sonuçlanmıştır. 2. Balkan savaşında Edirne’yi bir baskınla ele geçirmiştir. Dolayısıyla paşa talihine fazlaca güvenmektedir.
Osmanlı’nın kuruluşunda 1354’te Orhan Beyin oğlu Süleyman Paşa’nın Rumeli seferinde o bölgede yani Gelibolu’da deprem olmuş ve kale duvarları depremde yıkıldığı için o kaleler kolayca ele geçirilmiştir.
Savaşa girdiğimiz dönemde Isparta ve Burdur’da meydana gelen Depremler ile 1354 teki depremle irtibat kurularak savaşın kazanılacağına hükmedilmiştir.
Savaş bittikten sonra İstanbul’u işgal eden İngilizler birçok kişiyi Malta’ya sürgün etmişlerdir. Bu dönemde Ali İhsan Paşa Osmanlı Mebusan Meclisi Başkanı Halil Menteşe’ye “şunu anlamıyorum. Almanya’nın Marn hattında durdurulduğunda savaşı kaybedeceği belli olmuştu. Buna rağmen neden Almanya’nın yanında savaşa girdiniz?” Halil Bey “saf saf biz marn hattından sonra mı savaşa girdik diye sorar” Devletin en üstündeki üç beş koltuktan birinde oturan bir adam biz savaşa girmeden 7 hafta önce olan olaydan haberi yok. İşte o dönemdeki yöneticilerin hali pür meali
“BAŞKA BİR ŞEY DİYEMEM, İŞTE PERİŞAN YURDUM”.