Perşembe, Kasım 7, 2024
AÇIK GÖRÜŞEKONOMİ

Dolar Meselesi Oyun Değil

İbrahim Kahveci

Kur ya da dövizdeki hareket bir oyun mu, yoksa ciddi bir iş mi?

Veya yabancı kredi notları ve finansal göstergeler ne ifade ediyor? Çünkü Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan Moody’s kredi notunu düşürünce şu açıklamayı yaptı “Türkiye şu an ekonomide pik yapıyor, dibe değil tavana, onlar da kalkmışlar bizim puanımızı tekrar düşürme yoluna gidiyor. Sizin bu puanlamalarınızın kıymeti harbiyesi yok.” 

Öncelikle bu konuların bir oyun olup olmadığını yıllar geçse de anlama noktasında mıyız? 

Mesela 2016 yılında hatırlarsanız “Dolar bozdur” kampanyası vardı. Gelin o günlere yeniden dönelim ve söylenmiş bakalım: 

02 Aralık 2016: Dolar 3,50 

Cumhurbaşkanı Erdoğan (Henüz AK Parti Genel Başkanı değil), “Son günlerde hani bir döviz meselesi çıkardılar, ‘Dolar şöyle oldu, böyle oldu’ ne olursa olsun. Ben milletime şunu hatırlatıyorum, sevgili milletim, sizleri Allah için seviyorum, yastığının altında döviz olanlar gelsin parasını altına dönüştürsün, gelsin parasını TL’ye dönüştürsün. Türk Lirası değer kazansın, altın değer kazansın. Ne lüzumu var, gideceğiz, dövize değer kazandıracağız Gelin bunu yapın. Bu adımı attığımız sürece birilerinin oyunu da bozulacaktır. Hiç endişe etmeyin, bu oyunu kısa zamanda bozarız. Bundan önce de bunu yaptılar, 20072008’de de yaptılar. O zaman ne dedim: ‘Teğet geçecek.’ Aynı şeyi yine söylüyorum, teğet geçecek.’’ 

Erdoğan’ın konuşması sonlandığında Dolar/ TL kuru yükselişe geçerek 3,59’un üzerine çıktı. 

23 Aralık 2016 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ekonomik baskı uyguladılar. Gelin ne kadar dolar varsa TL’ye çevirin dedim. Sağ olsunlar şu ana kadar benim vatandaşım yaklaşık 2 milyar doları TL’ye çevirdi.” 

26 Mayıs 2018: Dolar 4,70 

Cumhurbaşkanı (Henüz AK Parti Genel Başkanı değil) Erdoğan,(Erzurum Mitingi) “Yastığının altında doları, eurosu olan kardeşlerim gidin paranızı yerli paraya yatırın. Bu oyunu hep beraber bozacağız. 28 gün sonra ülkemizin kaderi değişecek. Sizlere farklı bir şekilde seslenmek istiyorum. Güçlü meclis için güçlü hükümet için güçlü Türkiye için yola devam diyor muyuz? 2023 hedefleri için vakit birlik vakti diyor muyuz? 2053 ve 2071 için vakit Türkiye vakti diyor muyuz? Milletim parasını gidip dolara avroya yatırmasın. Serbest piyasadan geri dönmeyeceğiz. Ve çok yakında kur balonunu söndüreceğiz. Haysiyetli duruşa devam edeceğiz.” 

Devletin yönetim kadrosunun olaya bakışı bu şekildeymiş. 

Bakalım biz o günlerde ne demişiz? 

Şimdi o günlerdeki notlarımıza bakalım: 

26 Ağustos 2016: “Acaba ekonomik kriz içerisindeki emsal ülkelerin parası bu kadar değer kazanırken bir ekonomik kriz yaşamamış olan TL neden değer kazanamadı? Yoksa bizim krizimiz önümüzdeki günlerde mi?” 

14 Ekim 2016: “Merkez Bankası piyasayı ucuz para ile fonluyor ama  nereye kadar? Siyaset kurumu piyasa dengeleri dışına taşarak düşük faiz baskısını yeniden kurdu. O nedenle diyorum ki; lütfen dengelerle oynamayalım. Suni baskılar bir gün patlarsa hepimiz altında ezilir kalırız.” 

09 Kasım 2016: “Şimdi ödeme vakti. Bakalım nasıl ve kim ödeyecek? Kim cevap verecek? Yabancı parası ile balayı bitti. Hazır mıyız? 

14 Kasım 2016: “Şimdi piyasaya diyoruz ki; mevduata yüksek faiz yok. Yine piyasaya diyoruz ki; MB dövizde oyuna gelmeyecek; piyasaya döviz satışı yapmayacak. Bence mesaj çok açık. Vatandaşlarla oynasın dursunlar. Umarım mesaj anlaşılmaz.”  

29 Kasım 2016: “Türkiye ekonomisinin temel taşları bozuldu. Üretemediğimiz için sürekli cari açık veriyoruz. Büyüme dursa bile cari açık durmuyor. Üretemiyoruz, çünkü devlet üretenin başında durup deli gibi vergi alıyor. Devletimize para yetişmiyor-yetmiyor. Devlet topladığı parayı 9,9 puan daha artırarak GSYH’nın yüzde 31,0’inden yüzde 40,9’una çıkardı. Sorunumuz keşke doların yükselişi veya düşüşü kadar basit olsa. Türkiye’nin üretim kanalları kapatıldı. 

05 Aralık 2016: “Yani Türk Halkı, büyük kısmı 15 Temmuz sonrası olmak üzere tam 22,5 milyar dolar dövizini satmış. Ama ucuza… Şimdi bu zarara kim, ne diyecek? 350 yıllık İktisat bilimini yıktığımız şu günlerde, piyasaları da kendimizin yıktığını anlamaya çalışıp, maliyeti Türk Halkına yükleme riskini hesaplamalıyız derim.” 

08 Aralık 2016: “Hafta başında Merkez Bankası, gerektiğinde bütün silahları kullanırım, faiz de artırırım, dolar da satarım anlamında açıklamalarda bulunca dolar hızla geriledi. Merkezin “güç bende” demesi bile doların düşmesinde çok önemli faktör oldu. Maalesef ekonomi için en zaruri adımları dahi atmıyor ama sonrada “oyun var” diyoruz.” 

06 Aralık 2016 

2019’u görür müyüz? başlıklı yazıdan: “14 yıldır borçla yaşıyorsun… Bırak bu hayatı, sonu iyi değil. Gel biraz çalış, üret ve kazanarak yaşamaya başla” diyorsun. Ama hiç umurunda olmuyor. “Ben hayatımdan o kadar memnunum ki” diyor. “Her istediğimi yapıyorum, herkes benden bahsediyor, herkes beni seviyor…”  

Düşük faiz, fakirleri faiz öder noktaya getirip borç batağına çekmenin en güzel yoludur. Prof. Dr. Mike Tsıonas Yunanistan’ın iflas sürecini eski adı AET olan Avrupa Birliğine girişe bağlıyor. Üç ana başlık veriyor: AET’ye girdikten sonra üretim sürecinin çöktüğünü, para politikası bağımsızlığının kaybolmasının bu çöküşte çok etkili olduğunu anlatıyor. İkinci sorun tarım sektöründe oluşmuş ve tarım bitmiş.Üçüncü sorunu olarak ise borçluluğun çok arttığını söylüyor. İkinci ve üçüncü sorunu oluşturan ana nedenin ucuz faiz olduğunu söylüyor Tsıonas. Ucuz faiz çok ucuz bir hayat sunuyor. Ucuza borçlan-çalışmayı azalt-tüketimi artır. Özetle Yunanistan’ın başına gelen bu olmuş.” 

***

Siyaset maalesef komplocu bakışla olaya “OYUN-OPERASYON” gözü ile ekonomiye bakmış. Biz ise başka açıdan kendi sorunlarımızı anlatmışız. 

Sonuç mu: Maalesef oyuncular galip geldi, biz ise çerez olduk. Keşke yanılsaydım. 

Bizler uyarmışız. Umarım sizler de buna şahitlik edersiniz. 

Yazmaktan başka ne yapabiliriz ki? Umarım yönetimde kurumsal akıl yeniden hatırlanır ve komplocu uçuk zihniyetin daha fazla maliyetini toplum ödemez.