Meral Akşener : Portre
Türk Sağının Ağrıyan Yerlerine Merhem
Türkiye’de gerçek bir sağdan söz edebilme şansımız var mı? AKP liderinin “karnınızı doyurduk oy vermiyorsunuz”dan; Kemalizmin en katı devletçi yorumlarından bile daha ceberut devlet imgesini pazarlama çabasına uzanan bir yelpazenin Türkiye’de sağcılık adına son kalan rasyonaliteyi süpürdüğünü görüyoruz. Bu süpürme harekatından kalan son kırıntıları ise bu aralar son grup toplantısından ve kafiyeli retoriğinden bizi mahrum bırakan Bahçeli eziyor.
AKP-MHP ortak girişimi, Türk sağının bugüne değin bu ülke imajında kalan ve Churchill’den Merkel’e dünyada demokratik ülkelerde emsali olan anlamlı sağ politikaların üzerinden adeta bir buldozer geçirdi.
İktisadi, siyasi ve sosyal bir orta yol projesi olan, değerleri yıpratmadan dönüştürmeyi hedefleyen sağcılık bu iki siyasetin ila nihai iktidar heves ve arzusunun kurbanı olmuş durumda.
Türk sağı umrumda değil aslında. Süleyman Demirel’in, Özal’ın, Çiller’in popülist siyasetleri bu ülke semasından sonsuza dek uzaklaşsa hiçbir şey kaybetmeyiz. Ne var ki bu ülkede dünyanın geri kalanında olduğu gibi makul bir sağ siyasete ihtiyaç var. Kendini ilerlemenin daha yavaş olması gereğine inandıranlar için sağcılık, muhafazakar siyaset bir seçenek olmaya devam edecek.
Türk sağını AKP-MHP/ Erdoğan-Bahçeli eksenine mahkum bırakan konjonktürü tersine çevirmek mümkün mü? Bunu gerçekleştirecek bir irade var mı? Hem biraz sağda durup, hem de popülizmin bataklığında debelenmemek nasıl olacak?
Meral Akşener bize bunun olasılık dahilinde olduğunu gösterdi. En azından buna çabaladı. Sağın ne olmadığından emin. Sağın ne olduğu konusunda kafası karışık da olsa. Bir geçiş siyasetçisi ne yapmalı ise onu yapıyor.
Türk bürokrasisinin en derinlikli kurumu ona emanet edilmişti. O kurumun bugünkü emanetçisinin pratiklerine bakıldığında Akşener’in değeri daha da artıyor.
MHP’nin 2015’ten beri varlığını inkarı ile kendini AKP’nin yanına atmasına karşılık başladığı sıfırdan mücadeleyi neredeyse sıfır kaynak ile yürüttüğüne kuşku duyan var mı? En önemli kaynak ilkelerdir diyerek yola çıktığına ise kuşku duymuyoruz.
31 Mart seçimlerini daha propaganda aşamasında seçim olmaktan çıkaran iktidar blokunun hakaretten ibaret söylemlerine hep dirayetle göğüs gerdi.
Seçim sonuçlarına dahi katlanmayacak kadar demokrasiden koptukları aleni olanlarla mesafesini korudu.
19 Mayıs törenlerine katılmayacağını belirtirken AKP’yi devlet ciddiyetinden yoksunlukla suçlamasının arkasında hiç kuşku yok ki muhafazakar bir refleks var.
“Devlet öyle idare edilmez böyle edilir” diyen refleks.
Ağzından popülist, içi boş, saldırgan söylemler duyamazsınız.
Rakibin elini kolunu bağlayıp dövdüğünde alacağı madalyanın kalp olduğunu bilenlerden.
Erkek gibi değil kadın gibi kadın.
Sağın tedrisatından geçmiş ve neyin yanlış yapıldığını öğrenmiş. Türk sağının tam da ihtiyacı olan birikimin temsilcisi. O kadar çok hata yaptım ki artık 1 tane daha yapmaya tahammülüm yok diyenlerden.
Züccaciye dükkanına giren fili artık bir bardak dahi kırmadan çıkartma telaşında.
Meral Akşener’i kimseye yeniden anlatma derdinde değilim. Ben zaten portrelerimi insanları tanıtmak için yazmıyorum. Ben fosforlu kalemlerimle bu tuhaf günlere iz bırakanları işaretlemeye çalışıyorum.
Meral Akşener tek bir şehri kazanamayan ama ülkeyi kazandıran İYİ Partinin 31 Mart’ta eriyip ışık saçan mumunun ateş taşıyıcısı.
MHP’nin kayda değer hiçbir ilçede AKP’ye ilaç olmaması İYİ Partinin bu ülkenin sağ geleneği için bir çare olduğunun en dolaysız göstergesi.
MHP AKP’ye ilaç olamadı, hatta yapılan ittifak neredeyse tam ters netice verdi ve AKP ciddi rahatsızlandı. Bugüne değin en sağlam durduğu sandığa saygıyı dahi bir kenara attı.
Rahatsızlanan Türk sağını tedavi edebilecek potansiyeli haiz az kişiden biri Akşener. Onun arkasında duranların; Ekrem İmamoğlu’nun ifadesi ile İstanbul İttifakının benzemez bileşenlerinin bir tarafında Akşener’in olmasının kıymeti zaman içinde daha da anlaşılacak.
Deneyimin ve kadınlık sezgisinin bu ülkeye bir şans tanıdığına olan inancım ile Meral Akşener için son sözümü etmek istiyorum:
“Eğer bir şeyden söz edilmesini istiyorsanız bir erkeğe sorun, o şeyin gerçekten yapılmasını istiyorsanız bir kadından bunu isteyin.” (Margaret Thatcher)