Cuma, Mart 29, 2024
AÇIK GÖRÜŞ

Bayram Benim Neyime Kan Damlar Yüreğime

Veysi Dündar

Bugün Bayram ama gerçekten tam o söze denk düşen bir Bayram.
Bayram neyime kan damlar yüreğime.
“Yeter söz milletin” diyerek iktidara gelen Türk sağı, 70 yıllık demokrasi deneyiminde sola bıraktığı birkaç yıl haricinde neredeyse tulum geçen macerasının sonunda bir polisin şu sözleriyle bize seslendi :
“Ben Devletim sen de kimsin?”
Hem de bir baro başkanına.
Adalet karşısında hukukumuzu emanet ettiğimiz avukatların başına.

Memleketin bütün taşları bağlı…

Kadınların ölmediği gün yok ve bu ölümlerin biraz olsun devletçe önlenebileceği hayalinin, İstanbul adına yazıya dökülmesine dahi! katlanamayanların sesi gür çıkıyor.
Arsızca kapitalizmin en vahşi temsilinin ekmeğini yiyenler, bize “asrı saadet” vaat ediyor.

Hadi ordan diyecek bir sosyal medyamız dahi olmayabilir çok yakında.

Ömrünün bir kısmını cemaatin gazetesinde yazı yazarak geçirmiş, akabinde nedametiyle kendini ayrıştırıp Cumhurbaşkanına sözcü olmuş bir siyasetçi diyor ki: “150 yıldır bize anlatılan hikaye yanlıştı”.
Peki 150 yılın içinden çıkıp gelmiş AKP de bu yanlışa dahil değil mi?
Milyarlarca yanlıştan doğru çıkar mı?
Madem geçmiş baştan sona yanlış, siz nasıl bu kadar doğru oldunuz?

Ülkeden dışarı adım atsanız bir şişe suya 24 lira vereceğiniz günlerdesiniz. Bir kahve bir kruvasana yanılıp da, 10 Euro verdiğinizde cebinizden çıkacak olan 100 liradan geriye 20 lira bile kalmayacaktır.

Evet ülkede ciddi sorunlar var. Ama bu sorunların hiç biri, daha önce olanlardan farklı değil. AKP ile farklı sandık. Ancak seçim kaybetmeye tahammül göstermeyen, meşruiyeti reddeden bir parti kendi kalesini yok edecek kadar gözünü kararttı.

6 Haziran 2015’de bir dolar 2,7 TL’ydi. Bugün 7 lira oldu. Euro, Altın, Sterlin vs. Hepsini dolara göre hesaplayabilirsiniz.

AKP’nin “madem bana yar olmuyor, o zaman kimseye yar olmasın” diyerek kurban ettiği istikrardan, söz ediyorum.

Ayasofya’da namaz kılmanın daha 1 sene önce nasıl yan etkileri olacağını tane tane anlatıp, 1 sene sonra Ayasofya’ya Söğütlüçeşme Camisi muamelesi yapan aynı iktidar olabilir mi?
Binanın içinde rastgele savrulan ayakkabılar, halıların üstünde yangel bostan uzananlar daha ilk haftada estetik faciayı haber vermekte.

Dış Politikada neredeyse her attığı adımın içeride nasıl yankılandığını, ince ince tartan bir iktidardan söz ediyoruz. Kimseye sormadan, hesap vermeden bir süper güç edasıyla yol alıp, zoru görünce vitesi 1’e hatta boşa atanlardan söz ediyoruz.

Ülkenin iktisadiyatına katkı koyan şehirlerin hiçbirinde seçim kazanamayan, yerel seçimleri kaybetmesinin güven tazelemeyi gerektireceği gerçeğinden habersiz bir iktidar.

Ülkeye Nobel’i getiren edebiyatçısıyla, kavga etmeyi başaran bir iktidar. Ona destek verince tahtta gezen, vermeyince yerle yeksan edilenlerin ülkesi.
Tam da Sovyetler Birliğinin Soljenitsin’e muamelesi değil mi Orhan Pamuk’a reva görülen?

Oyunun kurallarını arsızca oyun devam ederken hatta bittikten sonra bile değiştirmekten çekinmeyen bir mızıkçılık tuluatı.
Belediye şirketlerini 25 sene arka bahçe olarak kullanıp ilk kaybettiği seçimde kendisini inkar eden bir cüret.

Ülkenin kurucu liderini en ağır şekilde eleştirdiği gün gibi aşikar olduğu halde, bunu söyleyecek cesareti bulamayan bir memur ile, şekillenmiş ideolojik kurgu ile tablo tamamlanır.

Bu ahval ve şerait içinde bayram kutlanır mı?
Bayram olduğu için tabii ki kutlanır.
Ama bu buruk bir bayramdır.
Bu bayramda suyu yukarı akıtmaya, taşın havaya düşeceğine inanmaya bizi zorlayanların yarattığı absürtlüklerle yüzleşmek gerekmektedir.
Bayramlar hep olacaktır.
Ancak giderek buruklaşmaktadır. Sadece iktidarın ilelebet varlığı için çaba sarfedilen ortamların içinde, bayram kutlamak bir anlık tebessümden öteye gitmemektedir.

31.7.2020

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir