Aksaçlılar İlhamını Nerden Alıyor
Charter77’den Aksaçlılar Bildirisine
Çekoslovakya’dan Türkiye’ye
1977’den 2020’ye

1977 yılının Ocak ayında o zamanki Sovyetlerin Uydusu Çekoslavakya’nın aydınları aralarında Vaclav Havel’in de olduğu bir bildiriye imza atmışlardı.
Bildiri tarihe Charter77 olarak geçmiştir.
Vaclav Havel Çekoslavakya’nın sözde komünist özde ise diktatörlük olan rejiminin yıkılmasından sonra ülkenin ilk cumhurbaşkanı olmuştu.
Romantik Prag’ın meşhur kalesindeki başkanlık konutuna “Havel Na Hrad” (Havel Kaleye) çağrıları ile yolculanmıştı Nobel ödüllü yazar.
1065 kişinin imzaladığı bildiri komünist rejimi Çekoslavakya Anayasasına, Avrupa ve Birleşmiş Milletler normlarına davet ediyordu.
Çekoslavakya komünist blok içinde dönüşümünü en az sıkıntı ve gözyaşı ile gerçekleştiren ülkelerden olmuştu. Hatta bu dönüşüme kadife devrim adı verilmişti.
Kadife yumuşaklığında gerçekleşen diktatörlükten demokrasiye geçişte Havel’in 77Charter’inin katkısı belki görünürde sınırlı olmuştu. Rejim söz konusu metni devlet ve sosyalizm karşıtı demagojik bulmuştu. “Dönek , hain ve emperyalizmin sadık uşakları” olarak tanımlanmıştı imzacılar. Bununla da yetinmemiş ve işten çıkarma, çocuklarını okula almama, hatta sürücü ehliyetlerinin iptal edilmesi bile yaptırımlar arasındaydı. Tabii ki yargılama ve hapislerden ise hiç söz etmiyorum. Ekim 1979 geldiğinde Havel ve arkadaşları 5 yıllık hapse mahkum edilmişlerdi bile.
Charter77 imzacıları kendilerini “halkın açık birliği” diyerek tanımlamışlardı. Ve yaptıkları iş için şu tanımı kullanmaktaydılar :
“ülkemizde ve dünyada insani ve sivil haklara saygı için bireysel ve toplu olarak çaba gösterme isteği…”
Aynı zamanda Nobel ödüllü bir yazar olan Vaclav Havel’i tarih şu sözleriyle hatırlamaktadır :
“Özgür, kendine saygılı ve özerk vatandaşlar olmadan, özgür ve bağımsız uluslar olamaz. İç barış olmadan, yani vatandaşlar arasında ve vatandaşlar ile devlet arasında barış olmadan, dış barışın garantisi olamaz.”
Altına 100 aydınla beraber imza attığım bildiri beni zamanda yolculukla doğduğum yıla yani 1977’ye taşıdı.
2020 Türkiye’si şükür ki bir komünist diktatörlük değil. Zaten ortada komünizm falan da kalmadı.
Ancak komünist rejimin söylemleri fazlasıyla kullanılıyor.
Dış güçlerin oyuncağı olmakla suçlanan muhalefet tanımı için daha iyi bir benzetme bulmak mümkün değil.
2 gün sonra açılışına tanıklık edeceğimiz Ayasofya Camisinden sonra dış güçlerin baskısını daha da artıracağı buna mukabele edecek iktidar ile dış güçler arasında daha da sıkışacağımızı öngörmek içinse kahin olmamıza gerek yok.
AKP’nin mantık ötesi yönetim tarzının son 5 yılda 1970’lerden kalma Milliyetçi Cephe deneyi ile giderek daha da hayatı zorlaştırdığına inandığım için imzaladım aksaçlı bildirgesini.
Tıpkı Charter77’nin imzacıları gibi hiçbir ortak resmi birliği olmayan insanları birleştiren tema ise “ayrımcılığa , cepheleşmeye, düşman üretmeye” karşı durmak.
Tam da Havel’in ifade ettiği barış iklimine katkı vermek.
Demokrasinin, özgürlüğün, ortak yaşam değerlerinin 43 senede önemi bir nebze olsun azalmadığına göre bize düşen geçmişten ders almaktır.
AKP ideolojik bakış açısı ve 1970’lerden kalan kodlarla 2020 Türkiye’sini dizayn etmeye çalışıyor.
Komünist değil ama komünizmin neredeyse bütün kötü huylarını bünyesine toplamış olarak var olma mücadelesi veriyor. Yanına ortak olarak aldığı parti ise yazık ki onu daha da bu karanlık döneme çekiyor. Avrupa’nın reddettiği aşırı milliyetçilikle yapılan ortaklık her şeyi daha da kötüleştiriyor.
Aksaçlıların içinde saçında en az ak olanlardan biri benim.
Havel gibi Nobel ödüllü Orhan Pamuk’la aynı metne imza atmak benim için bu ülkenin ortak değerlerinde yer bulmak manasına da geliyor.
Ülkenin para biriminin son birkaç yılda 3 kat değer kaybetmesi ve dünyaya karşı görece yoksullaşmanın arkasındaki sorunu tarif etmeye çalışıyorum.Umut için bunu yapıyorum. Yine Havel’in sözlerindeki umut ama ;
“Umut bir ruh halidir. En güçlü anlamında umut, başarıya giden şeylere yatırım yapma isteği falan değildir. Umut sadece bir şeyi “iyi olduğu” için isteme halidir.”