Taha Akyol, Özgürlükçü AYM Kararını Yorumladı: Dikkat! Kararlar Oybirliği İle
Anayasa Mahkemesi, OHAL döneminde çıkarılıp yasalaştırılan üç kararnameyi iptal etti, Resmi Gazete’de yayımlandı. (Karar No: 220/10)
Taha Akyol’un Karar‘daki yazısı şöyle,
Mesele hukuki açıdan son derece önemli olduğu gibi, OHAL yetkilerinin iktidar tarafından nasıl otoriterce kullanıldığını göstermesi bakımından siyaseten de önemli.
Diğer önemli bir yönü, iptal kararlarının oybirliğiyle alınmış olması. AYM’de “hak eksenli” ve “otorite eksenli” iki farklı hukuk anlayışı giderek belirginleşiyordu. Bu üç kararname anayasaya öylesine aykırıdır ki, iptaline oybirliğiyle karar verdiler.
OHAL’DEN İSTİFADE
Önce, OHAL’den istifade ederek nasıl ‘ölçüsüz’ düzenlemeler yapıldığına birkaç örnek…
AYM’nin iptal kararında da belirtiliyor; OHAL döneminde iktidar “OHAL süresince uygulanma niteliğini aşan” kararnameler çıkardı…
Kişiler hakkında polis ve MİT raporlarına göre işlem yapmaya imkan veren kararnameler çıkardı… “KHK mağdurları” bunun tam örneğidir.
Hakim ve savcı sınavlarında gerekli olan 100 üzerinden “en az 70 puan” şartını 6 Ocak 2017 günlü KHK ile kaldırdı… Başarısız hukukçular bu sayede “mülakat” yoluyla, siyasi tercihle hakim ve savcı yapıldı…
AYM’nin bu konuda emsal bir “liyakat” kararı vermesini çok arzu ederdim. Fakat 20 Şubat 2019’da “yüzde 70 başarı” şartı yeniden getirildiği için AYM açısından dava konusu ortadan kalktı.
Evet, kalktı ama iki yıl içinde yargıda kalite çok düştü, siyasi tercihli çok atama yapıldı.
OHAL yetkileri nasıl kullanılmış, bunlar birkaç örnek.
KEYFİ KULLANIM
AYM kararında, öncelikle, ‘kanun’ların nasıl olması gerektiğini belirleyen şu tespit fevkalade önemlidir:
“Kanuni düzenlemelerin… kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılabilir, nesnel (objektif) olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi kullanımlarına karşı koruyucu önlem içermesi gerekir.” (Paragraf 64)
Burada “otoritenin keyfi kullanımlarına karşı koruyucu önlem” kavramına dikkatinizi çekerim. Bu, modern anayasa hukukun geliştirdiği bir kavramdır.
AYM’nin üç iptalinden biri bu konuda: İnternet abonelerine ait kişisel bilgilere, kişisel verilere polisin ulaşmasına KHK ile imkan verilmiş, sonra bu yasalaştırılmıştı…
AYM bunu “demokratik toplum düzenin gereklerine uymadığı” için ve “özel hayatın gizliliğine” ölçüsüz müdahale niteliğinde olduğu için iptal etti.
İptalin bir gerekçesi daha var: Polise verilen yetki “keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli ve öngörülebilir düzenleme niteliğinde” olmalıydı, ama yetki verilirken keyfi kullanılmasını önleyecek kanuni şartlar belirtilmemişti. (Paragraf 92-104)
‘İLTİSAK VE İRTİBAT’
Kamuya sözleşmeli personel alımında polisin “güvenlik soruşturması” yapmasını da AYM iptal etti. Gerekçesi, Bu yetkinin“kötüye kullanılmasına karşı yeterli güvenceleri” içermeyen bir düzenle polise verilmiş olmasıdır…
Kararda, “keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli ve öngörülebilir kanuni güvencelere yer verilmeksizin bu yetkilerin kullanılması anayasanın 13. ve 20. maddeleriyle bağdaşmamaktadır” deniliyor. (Paragraf 134)
AYM’nin iptal ettiği üçüncü KHK düzenlemesi, MİT ve Emniyet raporlarıyla ilgili: Medya hizmet sağlayıcı kuruluşlarının yöneticileri hakkında MİT ve Emniyet “irtibat ve iltisak” raporu verirse o kuruluşların lisans başvuruları reddedilecekti…
Meclis’ten de böyle geçmişti.
Burada hukuki durum, “KHK ihraçları” ile aynıdır. MİT ve Emniyet’in yani yürütme erkinin, iktidarın “iltisak ve irtibat” raporu üzerine getirilen hak mahkumiyetleri, mağduriyetler!
AYM’ye göre ise, MİT ve Emniyet’in “irtibat ve iltisak” raporlarının “doğruluğunu denetleme ve gerçek duruma göre işlem yapma imkanı çok sınırlıdır”, bu yüzden keyfiliğe çok müsaittir. Böyle raporlarla lisans talebinin reddedilmesi ifade hürriyetine ölçüsüz bir müdahaledir. (Paragraf 84-85)
Netice: Kişilere ve heyetlere güvenerek yetki vermek çok risklidir. Yetkiler, güvenin yanında sınırları açıkça çizilerek ve denetim mekanizması açılarak verilmelidir.
CHP’nin açtığı dava üzerine AYM’nin verdiği bu iptal kararları hakkında Babacan’ın DEVA Partisi hukuki dille yazılmış destekleyici bir bildiri yayınladı.
Bütün partiler, bütün kurumlar ve hukuka ilgi duyan herkes böyle konuları dikkatle izlemeli, açıklamalarıyla kamuoyunu bilgilendirmelidir.