Aslı Erdoğan: Şiddetin Bekası Uğruna Harcanan Hayatlar Bizim Kaderimiz; Uzatmaları Oynuyorum!
“Beraat ettiğim gün beni kaç kişi aradı dersiniz? Ya da beyin kanaması geçirdiğimde kaç kişi ziyarete geldi? Hiç söylemeyeyim! İstemeden ve sanırım hak etmeden bir simgeye dönüşmüşüm, benim de bir insan olduğum unutulmuş, bana biçilen rol sırtımda taşıdığım ağır bir çarmıhmış!”
Siyasi iklimin kışa döndüğü 2016’da, Özgür Gündem Yayın Danışma Kurulu’nda olduğu süreçte evine özel harekat polislerinin yaptığı baskınla gözaltına alınan, tutuklanan, dört ay cezaevinde kalan, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla yargılanan, aynı davadan beraat eden ödüllü yazar Aslı Erdoğan, 6 yıldır Almanya’da sürgünde yaşıyor.
Temmuz ayında Avrupa Postası’na konuştuğunda Aslı Erdoğan ‘Sonunda sesimi kestiler!’ demişti. Kritik sağlık sorunları da yaşayan Aslı Erdoğan’ın bu çıkışı hem Batı’nın iki yüzlülüğünü teşhir etmesi açısından hem de sesinin hâlâ duyulduğunu göstermesi açısından önemliydi.
Cezaevinden çıktıktan sonra verdiğiniz bir söyleşide gözaltına alınmanızla ilgili “Ama o travmadan hâlâ kurtulamadım. Hâlâ polis gördüğümde buz kesiyorum” demiştiniz. Geçmiş, yaşananlar, yaşatılanlar… İktidarın güvenlikçi politikalarını daha da sertleştirdiğini siz de yakından takip ediyorsunuzdur. Devletin insan ruhu ve bedenindeki izleri için neler söylersiniz?
Şiddet, travma, yara ve parçalanma üzerine belki yirmi yıldır yazıyorum, hikayeler, köşe yazıları, romanlar… “TAŞ BİNA ve Diğerleri” adlı kitabım, bütünüyle işkence, ele verme, parçalanma ve travma üzerinedir… Yani yirmi yıldır yazıyor, “anlatılamayan”ın etrafında çemberler çiziyorum. Şiddet sadece öldürerek yok etmez. Bazen sağ tutar, bir tür’rigor mortis’, ceset katılaşması içinde tutarak çürüyüşe mahkum eder. Susturur, dilsizleştirir, hissizleştirir, insansızlaştırır. Bireyleri de, toplumları da… İnsanın kendi içinde parçalanması, kendi hakikatinden koparılmasıdır asıl ‘travma’…. Devletin şiddetinin sınırsızlaştığı coğrafyalarda -bizimki gibi- nesilden nesile aktarılan kişisel ve kolektif travmalardan kuruluyor hikayelerimiz, şiddetin bekası uğruna harcanan hayatlar bizim kaderimiz!