Dağhan Irak: Deprem Cinayetleri De Politiktir
Bizim ülkemizde ‘siyaset karıştırmak’ diye bir laf var, ne derece ifrit olduğumu ifade etmeme kelimeler yetmiyor. Sanki siyaset, toplumdan azade, ondan izole bir şeymiş, bir toplum olarak nasıl yaşadığımızın sebeplerine ve sonuçlarına dayanmıyormuş gibi. ‘Siyaset karıştırmayalım‘ denen nanenin kısa yoldan tercümesini yapayım ben size; “Hesap vermek işimize gelmiyor, ellemeyin‘ demek. Kamunun kendi çıkarını aramasına engel olmak, kişi-zümre-sınıf çıkarlarının üstünlüğünü muhafaza etmek demek…
En az son 20 yılın en büyük felaketinin boyutlarını anlamak için 20 yıllık felakete bakmak gerek esastan. Kendi çıkarı dışında hiçbir şeyi önemsemeyen, tehlike anında kendisini kurtarmaktan başka hiçbir planı olmayan, böyle bir plana gerek de görmeyen, hatta oradan bir fayda çıkar mı diye kurcalamaktan da geri durmayan, partizanlaştıkça mafyalaşan, mafyalaştıkça cana kasteden bir rejimle karşı karşıyayız. İnsanımızı yalnız depremden değil, bu rejimden de korumaya, kurtarmaya uğraşıyoruz.
Türkiye, 20 yıldır, ‘Rant olsun da nasıl olursa olsun‘ kafasıyla yönetiliyor. Bu 20 yıl, aynı zamanda İzmit-Düzce depremlerinden sonra bir sonraki doğal afete hazırlık yıllarımızdı bizim, öyle olmalıydı yani. Onun yerine ülkeyi müteahhide verdik, o da Türkiye’yi yıkıp deniz kumundan bir garabet inşa etti 20 yılda. Evvelki dönemlerin katil müteahhitleri, mafya-devletin kalkınma hamlesi karşısında amatör kaldı.
Diyen olacak ki şimdi, “Felekete uğramışız, bunları söyleyecek zaman mı?” Evet efendim, bunları söyleyecek zaman.