Levent Köker: Yeni ve Demokratik Cumhuriyet İçin 3. yol
Türkiye Cumhuriyeti bir devrimle kuruldu. Ancak, bu devrim resmî târih anlatısında söylendiği gibi, 29 Ekim 1923’te yapılan kânun değişikliğiyle değil, ondan önce 1921 Teşkilât-ı Esâsiye Kânunu ile gerçekleşmişti. “Kânunla devrim gerçekleşir mi!” demeyin. Elbette, arkasında bir toplumsal mücâdeleler târihi, özellikle de “1908 Devrimi” var ama 1921, 1917 Ekim Devrimi’nin rüzgârını da taşıyan bir atmosferde, “Türkiye devleti” diye yeni bir devletin kurulduğunu ve bu devletin temel esâsının “halkın kendi mukadderâtını bizzat ve bilfiil idare etmesi” olduğunu belirlemişti. 29 Ekim’de yapılan, bu yeni devletin hükûmet şeklinin adını koymaktı. Ama, bununla yetinmeyip başka şeyler de geldi arkasından ve o “başka şeyler”, “halkın halk tarafından halk için yönetimi”ne çok yakın duran 1921’in devrimci temel normunu, “halk için halka rağmen” düzeninin diktatoryal formülüne dönüştürdü.
…
Demokratik cumhuriyet ise, yüz yıllık tecrübenin verdiği derslerden de anlamış olduğumuz üzere, Türk veya başka tür herhangi bir niteleme taşıyan bir milliyetçilik temeline değil, farklılıkların rızaya dayalı birlikteliğine dayanmalı. Dolayısıyla üçüncü yol, yüz yıllık tecrübenin başlangıcında, 1921’de gerçekleşen “devrim” gibi bir devrimi hedeflemeli. Nihâyet, bu yeni devrimci hedef için bir siyâsî özne, Gramsci’ye atfen, bugüne uyarlanmış bir “modern prens” inşâ etmeli ve varlığını inatla muhafaza eden “milliyetçi hegemonya”yı yerinden edecek alternatif bir demokratik hegemonya oluşturmalı.