Cumartesi, Mart 15, 2025
AÇIK GÖRÜŞ

Dezenformasyon Yasası Demokratik Devleti İhlâl Etmektedir

İktidarın meclise sunduğu Dezenformasyon Yasası’nın 29. maddesi Anayasa’nın ve demokratik hukuk devleti ilkelerinin pek çoğunu ihlal ediyor. Gelecek Partisi İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Serap Yazıcı, 29. Maddeyi yorumladı.

Önceki yazımda belirttiğim gibi Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Anayasamızın değişmezlik izafe edilen 2. maddesindeki hukuk devleti ilkesi yanında aynı maddenin içerdiği insan haklarına saygılı, demokratik devlet kavramlarını da ihlâl etmektedir. Ancak teklifin içerdiği anayasaya aykırılık sorunu bundan ibaret değildir. Sonraki yazımda ele alacağım gibi teklif, aynı zamanda Anayasamızın “Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanması” başlıklı 13. maddesini de açıkça ihlâl etmektedir. Bu anayasaya aykırılık sorunları, teklifin içerdiği çeşitli hükümler yönünden mevcut olduğu halde, bu ve bundan sonraki yazımda yalnızca teklifin 29. maddesinin içerdiği düzenlemenin Anayasamızın çeşitli hükümleri yönünden yol açtığı hukuka aykırılık sorunlarına değineceğim.

TEKLİFİN 29. MADDESİ VE BU MADDENİN YARGIYA SUNDUĞU GENİŞ YETKİ

Teklifin, Türk Ceza Kanununun 217. maddesinden sonra gelmek üzere bu Kanuna 217/A maddesi şeklinde eklediği hüküm şöyledir:

“(1) Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.

(2) Suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır.”

Görüldüğü gibi bu hükmün ilk fıkrası, iki boyuttan oluşmaktadır. Fıkranın ilk boyutu, objektif yöntemlerle tespiti imkânsız bir saiki tanımlamaktadır. Böylece yargı kuruluşlarına failin niyetini okumaları emredilmektedir. Bilindiği gibi niyet okuma esasına dayanan bir ceza hukuku anlayışı, otoriter ve totaliter sistemlere hâkimdir. Fıkranın ikinci boyutu ise sözü geçen saikle işleneceği farz edilen fiili tanımlarken ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı, kamu barışı gibi müphem ve muğlak kavramlara başvurmaktadır. Böylece teklifi hazırlayanlar, aslında yargı kuruluşlarına fevkalade keyfî olarak kullanabilecekleri sınırsız bir yetki sunmuşlardır.

Üstelik yargı kuruluşlarına böylesine geniş takdir yetkisi sunan bu hüküm, demokrasinin temel unsurları arasında yer alan ifade ve eleştiri hürriyetini, muhalefet hakkını, halkın farklı kaynaklardan haberlere erişme hakkını ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenle teklifin 29. maddesinin Türk Ceza Kanununa eklemeyi amaçladığı hüküm, aşağıda görüleceği gibi Anayasamızın 2. maddesinde yer alan insan haklarına saygılı, demokratik devlet kavramlarıyla ve sonraki yazımda ele alacağım gibi, Anayasamızın temel hakların sınırlanmasında uyulması gereken esasları düzenleyen 13. maddesiyle bağdaşmamaktadır.

Teklifin 29. maddesinin 2. fıkrasında yer alan örgüt kavramı, ilk bakışta yasadışı örgütleri kastettiği izlenimini verebilir. Oysa maddede bu izlenimi doğrulayacak hiçbir ibare yer almamaktadır. Bu nedenle buradaki örgüt kavramı, dernekler, sendikalar, vakıflar, meslek kuruluşları ve siyasi partiler gibi demokratik bir siyasi düzenin vazgeçilmezleri arasında yer alan örgütsel yapıları kapsamaktadır.

Böylece sivil veya siyasal toplumun aktörleri kendi faaliyet alanlarıyla ilgili bir konuda eleştirel bir görüş açıkladıkları takdirde bu açıklama, teklifin 29. maddesinin ilk fıkrasının ihlâli olarak değerlendirilebilecek; eleştiriyi yönelten sivil veya siyasal toplum aktörünün bağlı olduğu örgütsel yapı dikkate alınarak ceza, ağırlaştırılmak suretiyle uygulanacaktır. Bu yönüyle düşünüldüğünde teklifin 29. maddesi, sivil ve siyasal toplumun tüm haklarını ortadan kaldıracak mahiyettedir. Böylece iktidar blokuna mensup olanlar dışındaki tüm vatandaşların en masum açıklamaları, bu hüküm kapsamında değerlendirilerek toplumun büyük çoğunluğu suçlu ilan edilebilecektir.

TEKLİFİN 29. MADDESİ İNSAN HAKLARINA SAYGILI DEVLET KAVRAMINI İHLÂL ETMEKTEDİR

Anayasamızın 2. maddesinde yer alan ve değişmezlik izafe edilen kavramlardan biri, insan haklarına saygılı devlettir. Bu kavram, kamu gücünü kullanan organ ve makamların, bireylerin anayasal hürriyetlerinin sınırlarına müdahale edemeyecekleri anlamına gelmektedir. Üstelik İkinci Dünya Savaşından sonra insan haklarının bir ulusal mesele olmanın ötesine geçerek uluslararasılaştığı düşünülürse, kamu makamları, sadece anayasa hükümlerini değil, Türkiye’nin taraf olduğu temel hak ve hürriyetlere ilişkin uluslararası antlaşmaların gereklerini de dikkate almak zorundadır.

Makalenin kaynağına buradan ulaşabilirsiniz