HRW’den kadına şiddet raporu: Kolluk ve yargı da adaleti sosyal medyadan bekliyor
CANAN COŞKUN
İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch), ‘Türkiye’de Kadına Yönelik ve Aile İçi Şiddetle Mücadele: Korumadaki Zaafların Ölümcül Sonuçları’ başlıklı bir rapor yayınladı.
Rapor çalışması kapsamında mağdurların yanı sıra hâkimler, savcılar ve polislerle de görüşen HRW’nin aktardığına göre, kolluk ve yargı mensupları yetkililerin hareke geçmesi için sosyal medyanın etkili olduğunu kabul ediyor.
HRW’nin Türkiye’nin geçtiğimiz yıl İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi bağlamında hazırladığı 85 sayfalık raporda şiddet mağduru kadınlar, kolluk ve yargı mensuplarıyla görüştü. Raporda öne çıkan konu başlıkları şöyle:
Tedbir kararları caydırıcı mı?
Raporda, kolluk güçleri ve mahkemeler tarafından kadınları korumak ve şiddet döngüsünü kırmak amacıyla verilen tedbir kararlarının sayısında belirgin bir artış görüldüğü belirtiliyor.
Rapora göre, koruyucu ve önleyici tedbir kararlarındaki artışa rağmen yetkililer aile içi şiddet mağdurlarını koruyamıyor. Kadınlar, bazı vakalarda tedbir kararları bulunmasına rağmen öldürülüyor.
.
‘Tedbir kararlarının fazla olmasının arkasına saklanıyorlar’
HRW’nin görüştüğü kolluk ve yargı mensupları arasında aile mahkemesinden emekli olan bir hâkim de yer alıyor. Emekli hâkime göre, hükümet ve mahkemeler eleştirilerden kurtulmak için koruyucu ve önleyici tedbir kararlarının sayılarının yüksekliğinin arkasına saklanıyor. Tedbir kararlarının aile içi şiddetle mücadelede etkin olup olmadığını kanıtlayan bir veri de bulunmuyor.
.
.
‘Aile içi şiddetle mücadele çabaları baltalanıyor’
HRW Avrupa ve Orta Asya direktör yardımcısı Emma Sinclair-Webb çalışmayla ilgili şunları söyledi:
“Türkiye’de aile içi şiddetle mücadele etmek için oldukça gelişmiş bir hukuki ve kurumsal çerçeve mevcut olmakla birlikte, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı ve hükümetin toplumsal cinsiyet eşitliğini reddeden politikası, aile içi şiddetle mücadeleye yönelik çabaları baltalıyor. Uluslararası hukuk normlarının çöpe atılması ve toplumsal cinsiyet ayrımcılığı temelli şiddetin yok edilmesi çabalarının kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinin daha geniş bağlamına yerleştirilmemesi, kadınlara yönelik ayrımcılığı meşruymuş gibi göstermekten başka bir amaca hizmet etmez.”