Salı, Mart 18, 2025
AÇIK GÖRÜŞ

Kantarın Topu Kaçtı

Veysi Dündar

Hassas teraziler çağındayız. Kantara ihtiyaç kalmadı. Kantarın topunu (topuzunu değil) kaçırıp, tartıda hata yapanlar için kullanılan deyimi yeni kuşaklar hiç anlamaz.
Fakat kantarın topunun kaçması ne demek iyi biliriz.

Türkiye’yi bugün tek cümleyle tarif edin desek herhalde buna “kantarın topunun kaçtığı ülke” demeliyiz.
Kantar bir ülkenin dengesidir.

“Ayarını bozduğun kantar, gelir zamanı seni tartar” diye boşa dememişler. Şurası gerçek; bir hesaba göre 26.yıla giren AKP/Erdoğan yönetiminin uzayan boyu, bu kantar meselesini giderek gündemden çıkardı.

Kantarın ayarını bozmaktan çekinmeyenler; kafalarına göre yaptıkları hesaplarla, eğriyi doğruyu yeniden tanımladılar.

Bu bozuk kantarın yanlış hesapları; “yanılmışız, aldatılmışız, ihanete uğramışız” açıklamaları ile olağanlaştırıldı.

Ancak kantarın özellikle iktisadiyata verdiği hasar ve buradaki kayıplar içinse bu açıklamalar kafi gelmiyor.
Çünkü kantar yanlış tartsa da; 1 kg pamuk 1 kg demirle aynı.

2002 yılında 100 lirayla neredeyse 90 dolar alabilirdiniz. Tam 10 sene sonra bile bu sadece 50 dolara gelmişti.

2002’den itibaren baş döndürücü bir hızda feda edilen hesap yapma yetisi bugün, 100 lirayla neredeyse 10 dolara talim ettiriyor.

Bu değer kaybının faturasını normal demokrasilerde iktidarlar öder. Normal olmayan bizim gibi ülkelerdeyse faturayı ödemeyi reddeden iktidar olunca, faturayı herkes ödedi.
İşte kantar bu yüzden topunu kaçırmadı kantar topu attı.

Kantarın topu attığına ilişkin olarak ilk emareyi; Hazine Garantili yollardan kaçak geçişlerden kesilen 10 kat cezalarda gördük.

Zaten astronomik olan ücretler unutup da bankasından para yüklemeden geçen OGS’lere 10 katı yani %1000 faizle yansıdı.


Bu çılgın gecikme cezasının geçmeyenden 10, geçenden 100, kaçak geçenden 1000 alınır mantığına dayandığını anladık.

Türkiye’de hiçbir kuruma mazhar olmayan bu dev ceza kesme imtiyazını bu tüneller, köprüler nereden alıyordu?
Yollardaki kantarın şaşırmış topu trafik cezası adı altındaki şişirilmiş faturalarla da kendini gösterdi.

Memlekette herşey enflasyona göre artarken cezalar geometrik artışa tabi oldu. Trafik kazalarını önlemediği istatistiklerle kanıtlanmışken uygulanan cezalar astronomi alanına yakın görünmekte.

Ödenmeyen ekonomi yönetme faturasının en ağır yükünü ise “zaten günah, içmesinler” denilen alkol üstlendi.
Eskiden 70’lik diye bilinen rakının bu dönemde yaygınlaşan 20’lik versiyonunun adisyonda karşılığı 120 Tl oldu. 20lik oldu mu sana 120lik.

20cc rakıya 120 lira ödemek istemeyen değil ödeyemeyen halk ise çıkışı kendi içkisini kendi üretmekte buldu.

18 yılda %1800 artan fiyatlarla asgari ücreti mukayese edecek olursak eğer, hükümet alkole yaptığı zam kadar asgari ücreti artırsaydı bugün asgari ücret 33.000 TL olmalıydı.

Bir asgari ücretli maaşının %5’iyle 20 cc içki içebilir.
Bundan 18 sene önce 20’lik rakı yoktu belki fakat yukarıdaki hesapla belki binde beşi bile tutmazdı.

Velhasıl kantarın topunu dış uzaya yollayan siyasi iktidar, belki insanların bir kısmını içkiden soğutmuş olabilir fakat insaf ve izan sınırını zorlayan fiyatlar nedeniyle kendi rakısını üreten insanlar toplu olarak ölüyor. Sadece tek bir günde tam 33 can yok oldu.
Bu insanlar alkolik bile olsalar ölmeyi hak ediyorlar mı? Tek suçları maaşlarının %5’ini 2 tek atmaya vermek istememeleri.

Sadece bu birkaç örnek dahi Türkiye’de katma değerli üretim yapıp, halktan yeterli vergi toplayamayan bir yönetimin gelir üretmek için sınırları ne denli zorladığını göstermeye yetiyor.

Buna “dolarla mı maaş alıyorsun?, Mercedes’e mi binmek istiyorsun?, yurtdışında mı gezmek istiyorsun?” diyerek döviz krizini perdelemeye çalışan ekonomi bakanını da ilave ettiğinizde, aslında tablo tamamlanıyor.

Her anı siyasi krizle dolduran, sürekli düşman arayan, bulamayınca eski defterlerde “Kerbela’ya kadar giden bir siyasi akılla” buna bile şükür etmeliyiz belki de.
Ancak şükür kıymetli bir kavramdır. Böyle rastgele tüketilmez. Bu terazi artık bu sıkleti kaldırmıyor. Kantarın topu kaçtı.

13.10.2020